☆Küçük Güneşim

268 17 8
                                    

Alin'in ağzından;

Yavaş yavaş yerden kalktım. Kendime tutuna tutuna. Yağmur dinmişti ama pek de iyi olduğum söylenemez. Ayaklarım ilerlemiyordu. Zorla ilerletmeye çalışıyordum sürükleyerek. Ellerile kendimi sardım bi yandanda. Üstümdeki beyaz tül bahar elbisem resmen siyaha bürünmüştü. Saçlarım dağılmış nereye gittiğimi bilmeden gidiyordum.

Öylece yürümeye devam ettim. Pes etmek yok değil mi benim kitabımda. Bir sey hissetmemem doğal mı? Heyyyy dur bitaz bu karsıdaki tepe niye bu kadar canlı duruyo. Yeşilliğini kaybetmemiş. Sanki bütün çevremin mürekkebi akmışken orası rengarenk ve günlük güneşlik. Koşarak daha doğrusu koşmaya çalışarak uaşmaya çalıştım. Ama uzaklaşıyo mu ne???

Yaklaştım az kaldı. Evet ulaştım . koşmaya devam et Alin az kaldı. Tam tepeyi cıkıyordum ki birden bir şeye çarptım ve yere düştüm . Göz kapaklarım benden izin almadan kapanmaya başladı. En son gördüğüm şey beyaz bir pantolon paçası ve ayakkabıydı.

Jang geun suk'un ağzından;

Ahhhhhh çinça bu seslerde nerden geliyo. Bi bırakmadılar uyuyayım yeter ama . Durun bi dakika bunlar benim bayıldığımı mı düşünüyo. Şu konuşmalara bi bakın.

" neler oluyo burada. Bana açıklama borçlusunuz." Bu suho'ydu sizce de anlaşılmıyor mu?!

"şeyyyy hyung bizz.." dedi ve kaldı sanırım bu xiumin'di. O bunu dedikten sonra hepsi birden bi açıklama yapmaya çalıştı. Sonr tabiî ki etrafte suho'nun "susuunnnnn" sesi duyuldu. Benim bayıldığımı falan mı düşünüyolar.

" biri bana düzgünce ne olduğunu anlatabilir mi?" düzgünceyi bastırarak dedi suho. Hepsi bi sakinleşmişti. En sonunda bi ses duyuldu. Zaten bı telaş yapmayan o kalmıştı.

" bi şey olduğu yok hyung . biz dans çalıştık biraz sonra soyunma odasına gittik. Geldiğimizde yerde yatıyodu. Kımıldattık ne yaptıysak uyanmadı. Uykusunun ağır olduğunu daha yeniden beri anlatmaya çalışıyorum ama onlar boşuna telaş yapıyolar "

kai'nin sesi hepsinden daha duygusuz ve tok çıkmıştı bahse girerim ki suan dans salonunun köşesinde oturmuş onları alayla izliyodur. Ben de artık bu şakayı devam ettirmeyim bari.

" Kai'nin dedikleri doğru" dedim ve gözlerimi açtım. Hepsi bana şaşkın gözlerle bakıyodu . Suho her zamanki gibi onların hallerine gülüyodu. Yattığım yerden doğruldum ve duvara yaslandım. Ellerimle saçlarımı dagıttım.

" uykumun agır olması dillere destandır" dedim ve başımı duvara yaslayıp gözlerimi tekrar kapattım.

Suho söze başladı. "Neyse benim size bir haberim var." Bunu demesiyle bi uğuldu oluştu . tek gözümü açıp suho'ya baktım kafam hala duvarda ya da aynada bilmiyorum her neyse yaslıydı. Neyden bahsediyodu bu.

" Lee soo amcanız size izin verdi. Yarın akşam saat 6 da TÜRKİYE'ye uçuyoruz" bunu demesiyle çığlıklar havada uçuştu. Herkes eğlenmesine bakmaya başladı.

Kafamı sola doğru döndürdüğümde kai köşeye oturmuş sağ dizine kolunu koymuş ve boş gözlerle yeri izliyordu. Neyi var bunun. Birden kafasını geriye attı ve duvara yaslayıp gözlerini kapadı. Sanırım çok yoruyorlar ha ne dersiniz. En son sol gözü iltihaplanmıştı ve kıpkırmızıydı. Geçtimi acaba.??

Toprak'ın ağzından;

Alin e noluyo böyle kaç gündür sürekli denetim altında. Anlamıyorum artık. Uyanmana az kaldı Alin bekle. Etrafı XOXO melodisi sarınca telefonumun çaldığını anladım. Baktığımda yabancı ülkeden bir numaraydı. Hastaneden dışarı çıktım ve bahçeye çıktım banklardan birine otururken telefonumu açtım. Açmamla bir erkek sesi "yoboseyo (korecede alo demek)" dedi. Bu ... buuu Suho mu yoksa ben mi yanlış duyuyorum. En sonunda cevap verebildim

Çinça?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin