☆kai

115 9 1
                                    

Keyifli okumalar~

Gozlerimin dolmasına lanet ediyorum. Kalbimi hissetmemem de dogal sanırım.

"HYUNG!" Bağırmış olmasına rağmen yavaşca kafamı kaldırdım ve sehun'a baktım. Tepkisizliğim beni şaşırtmıyordu.

"Daha yeniden beri sana sesleniyorum neler oluyo böyle. Hem menejerleri Hye yoo ya ulaşamıyomuş suho hyung gidip bi bakın dedi" diyerek yanima geldi ve oturdu.

"Sehun gidip benim icin bakar mısın iyi mi değil mi diye? Huh?" Sanirim bu kadar ısrarcı olarak ilk defa bir şey istiyordum ondan.

"Sen niye gitmiyosun ki hem senin neyin var? Film çekimlerinden dolayı seni aksattim hyung üzgünüm "

"Sehun biz dün hye yoo ile ayrildik bende bi sureligine yurttan ayrılıyorum menejerden haber bekliyorum sen gidip bir bak sonra beni ara" omzunu patpatlayıp kalktım ve odama gittim. Kucuk bavulumu aldim. Icine birkac bisey attim ve yataga oturum. Kilitli olan çekmecemi açtım. İcindeki kagitlari atkımı alip bavula attım. Sanirim bir sey kalmamisti. Herseyi yerlestirip kapinin yanina koydum. Yataga uzandim ve dusunmeye basladim.

Ağlamami erteliyordum şuan. Elimi yastigin altina atmistim. Elime bez parcasi gelince yastigin altından çıkardım. Hye yoo nun tişörtüydü. Ona vermeli miydim?

    Hayır bu fazla olurdu sanırım. Yavasca burnuma yaklastirdim. Buram buram o kokuyordu. Gozlerim yine dolmaya baslamisti. Kendime gelmeliyim. Sadece biraz zamana ihtiyacimız var. Hala ona sinirliyim. Kahrolmam canımın fazla acimasi gerekiyordu ama anlamadığım biçimde kalbimi bile hissetmiyordum. Bu cidden tuhaftı..

   Tisortu onun yaptigi atkiyi koydugum yere koydum. Telefonum calmaya başladı. Baktigimda menejerdi.

"Alo hyung...... tamam...... neredeymiş........ tamam sen söfore söylersin adresi sağol hyung....... tamam dikkatli olucam..... görüşürüz hyung"

Telefonu cebime attim ve asagi indim. Herkes herseyi biliyormuscasina kapida bekliyolardi. Larsilarinda durakladim. Suho hyung bana yaklaşıp sarıldı. Hepsine teker teker sarıldım.

"Bu iyi gelecek ikinize de." Tebessum edip omzumu patpatlayan xiumin'e baktım.

"Umarım." Buruk bi şekilde gülümsedim. Kapıyı açtığımda kalabalık karsiladi beni. Onde Jang geun suk suho'nun arkadaşı.  Sahi o ne ara gitmisti onu bile hatırlamıyorum. Yaninda yoona ve arkasinda snsd uyeleri. Arkami dondum ve suho ya baktim.

"Hyung sen ilgilen olur mu?" Dedim. Olumlu anlamda başını salladı. Aralarından sessizce geçip beni bekleyen arabaya bindim. Onlar gözden kaybolana kadar bakmadim. Evet nereye olduğunu kimsenin bilmediği yolculuğum baslasin bakalim.

Hee mi anlatımından

"HYE YOO!" sinirden kudurttu sonunda beni. İçerden tekrar hıçkırık sesi geldi.

"Aç şu kapıyı. Hadi lütfen " yalvarmaktan ölmek üzereydim.

"Eğer düzgünce kapıyı açmayı deneseydin kapıyi açabilirdin." Dikkatlice tekrar denedim ve açıldı.

"Sen niye türkçe konuşuyorsun?" Gözleri kıpkırmızıydı. Yerde oturmuş sırtını duvara yaslamıştı. Yanına gidip oturdum. Başını okşuyordum.

"Korece konuşmak istemiyorum. Sana da çevirmenligimi yaptiracagim vir süre kusura bakma.."  o kadar duygusuzdu ki hem ko usmasi hem suratı.

"O biraz önce gitti.."  tekrar ağlamaya başlamıştı. Ben bu hallerine dayanamıyordum. Benim de gozlerim dolmuştu.

"Alin bak bitanem sana ağlama demeyecektim ama yapma boyle benim için nolur." Başına kucuk bi öpücük kondurdum. Gozyaslarini sildi ve bana bakip zor da olsa gulumsedi.

Çinça?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin