İçeri girdiğimizde nerdeyse herkes ağlıyordu. Bazısı ise,canı acısada ağlamıyordu,benimde canım yanıyordu ama ağlayamıyordum. Ağır hastalar vardı,trafik kazaları,yangın kazaları,iş kazaları, Ve İntiharlar .
Bir kaç dakika etrafı izledim ruhsuz insalar, ölürken yaşayan insanlar, acı çekenler,acımasız olanlar,soğuk kanlı şüpheliler,ve çaresizce ağlayan insalar,sürekli koşuşturup duran hemşire,doktarlar. Bu gün hastane çok yoğundu bu beni daha çok bitiriyodu. Artık kendimi tutucak gücüm kalmamıştı ağlamamak için.
On beş dakika kadar içinde gökhan yanımıza geldi,gökhan'ın gelmesiyle sude ve ben heycanlı, ve çaresizce baktık gökhan'a. Gökhan omuzlarını silkiltip,
-Berk'i yoğun bakıma aldılar.
Dedi ve o an içimde ne varsa döktüm. Deli gibi ağlamaya başladım, nefes alamıyordum hıçkıra ,hıçkıra ağlıyordum. Sude ve gökhan önce bana baktılar. Ben arkamı dönüp devam ettim,sude gelip sarıldı sonra, oda kendini kasıyordu ağlamamak için. Güçlükle fısıldadı bana,
-Şş sakin berk iyi olucak,o piç kolay,kolay gebermez. dedi ağlamam içindi, ama hiç bir işe yaramamıştı.
-Bunların hepsi, benim suçum.
Dedim, bu laf o kadar acıtıyordu ki, ama gerçek buydu bana göre. Sude kafamı omzuna bastırdı ve,
-Kendini suçlama, kes sesini. Dedi. Benden nefret ettiklerini biliyordum. Belkide onlar da benim suçum olduğunu düşünüyorlardı ve o an sude bana zorla sarılıyordu, sırf kötüyüm,kötü durumdayım diye. Eminim ki benden nefret ediyorlardı.
Gökhan ve sude bir birlerine bakıştıktan sonra, beni kollarına sararak dışarı çıkarttı.
-Biraz hava alalım biz. Dedi. Ve o an sudeyi yavaşça ittirip,
-Benim berili aramam gerek. Dedim. Ve biraz uzaklaşarak,
Telefonumu çıkardım göz yaşlarım durmuyordu. Hala seller gibi akıyordu, telefon çalmaya başlarken son bir kez göz yaşlarımı sildim. Kendimi tuttum, ve sudeye baktım. Bıraktığım yerde durmuş beni izliyordu. Tekrar kafamı çevirdim,bir kaç saniye açılmadı telefon, ama kapatmadım. Çalmaya devam etti,sonunda telefon açıldı,ama bir ses gelmedi. Buna karşılık bende,
-Beril? Dedim
Sert ve yarı uyanık bir ses geldi kulağıma,
-Hı??
-İyimsin?
-Şu zamana kadar herzaman, heryerde,hep, hep yanımdaydın. Hatta sana kızıp, git dediğim günler olurdu gitmezdin,gözlerimi açtığımda herşeye rahmen başımda senin olduğunu görseydim, evet iyi olurdum.
Dıt... Dıt.... Dıt.....
Öylece kaldım. Birşey diyemeden suratıma kapandı telefon, zaten birşey diyecek yüzümde kalmamıştı,bir dakika kadar öyle kaldım tekrar aramak istedim
Ama ne diyebilirdim ki? Sadece, "Allah benim belamı versin" diyebilirdim.Ufak ve çok yavaş adımlarla karşımda bank'a yaklaştım. Ve kendimi attım. Başım çok kötü dönüyordu, kendimde değildim, herşeyi bulanık görüyor gibiydim, en son sudenin yanıma doğru koştuğunu gördüm...
Gözlerimi açtığımda bir muayene odasında sedyede yatıyordum. Başım çatlıyordu, kolumda serum vardı. Ama bitmişti, kalkmaya çalıştım ama güçlü değildim.Zaten ben ne zaman güçlü bir kız olmuştum ki? Sürekli deniyordum ,vazgeçmiyordum,sonuç aynıydı kalkamıyordum.
Ben kalkmaya çabalarken bir hemşire girdi içeri,
-Dur bekle yardım ediyim dedi. Ve doğrulmama yardım etti. Oturuyordum sedyede, başım ağrıyordu, göz pınarlarım kurmuş gibi hissediyordum. Ağlamak istiyordum, ağlayamıyordum,hemşire kolumdaki serumu çıkardı ve,
-Çıkabilirsin artık dedi. Kolumdan tutup kapıya kadar yardım etti, kapıdan çıktığımda, sude yere oturmuşdizlerini kendine çekmiş, çaresizce duruyordu. Beni gördü ayağı kalkıp yanıma geldi. Kolumdan tutup oturttu,
-Kızım noldu sana?
-Berk nerde?
-Ceydaa?
-Berk nerde!
-Odasında.
-İyimi?
-Sen iyimisin?
-Berk iyimi dedim sude!
-Gidelim kendin gör. Dedi ve güçlükle ayağı kalktım beril kolumdan tutucakken tutma anlamında işaret yaptım, asansöre bindik üçüncü kat a çıkıp "270" odanın önüne geldik gökhan dışarda oturuyordu bizi gördü ve ayağı kaklıp,
-Berk uyandı görmek isterseniz girin. Dedi sude bana sen gir anlamında işaret yaptı,kapıyı gösterdi bende kafamı sallayıp odaya daldım.
Berk yatakta oturuyodu gözlerini duvara dikmiş ti yanına gidip yumruğunı sıkan halni gördüm yüzüme bakmıyordu ama hala kendinde değil gibiydi,elini tutum ve,
-Sen iyimisin? Dedim berk elini elimden çekti ve dediği tek şey,
-BERİL? Di bunu duyunca sinirlendim üzüldüm ağlamaklı oldum değişik duygulardaydım. Berk biraz daha iyi olsun diye,
-Beril iyimiş de sen nasılsın? Dedim ve berk tekrar,
-BERİL? Dedi öylece kaldım berilden başka bişey demiyordu ve hızlıca dışarı fırladım kapıyı açtığımda gökhan'la sude fısıldaşıyorlar dı ben i görünce ayrıldılar,
Gidip ordaki sandalyelerden birine oturdum, öylece duvara baktım,sude birşeyler söylüyordu ama anlamıyordum. Sude cevap vermediğimi anlayınca kendi içeri girdi. gökhan Karşımda duvara yaslanmış bana bakıyordu bende dirseklerimi dizlerime koymuş elimle başımı tutuyordum.
Gökhan gerçekten bana düşman gibi bakıyordu haklıydı herşeyi hep ben mahvediyordum kendimden nefret ediyorudum,
Gökhan'ın o bakışlarına dayanamayıp ayağı kalktım ve dümdüz gittim gökhan arkamdan baka kaldı hastanede birazcık dolaştıktan sonra kantine indim bir tane su alıp bir masaya oturdum biraz sonra sude geldi ve karşıma oturdu,
-Napiyosun tek?,Burada?
-Hiç
-Berilin doktoruyla konuştum iyimiş bugün taburcu olurmuş
-İyi olsun berk te öyle olsun
-Olucaklar,Sen iyimisin?
dedi bana,acır şekilde bakan gözleriyle.
Sert bir surat ifadesiyle tekrar sudeye döndüm ve,
-Ben iyiyim yada değilim bana şöyle bakma!
-Peki.... dedi fısıldarmış gibi bir sesle ani bir tepki vermiştim ama artık yoruldum dayanamıyordum derken telefonumun çalmasıyla irkildim,
Arayan Annem di,
-Napiyosun tatlım?
-hiç evde oturuyorum öyle
-hım peki öylesine aradım
-tamam annecim ders çalışıyorum kapatmam lazım
-peki kızım iyi dersler
Evet yalan söyledim bakışı attım sudeye çünkü oda bana gözlerini devirmişti.
Sonra tekrar sudeye dönüp,
-Sude ben berilin yanına gideyim biraz da oda kötü berk in yanındasınız dimi siz?
-Herzaman.
İstemsizce gülümsedikten sonra ayağa kalkıp hastanenin kapısına yöneldim ve arkamı dönüp sudeye son bir kez bakıp yürüdüm. Hastane kapısında sürekli duran taksilerden birine bindim.
Şoförün aceleciliğinden ve hızından onbeş dakikada vardık.
Ben hızlı adımlarla berilin odasının önüne geldim ve o an ki refleks le kapıyı çalmadan lap diye içeri girdim,içeride bir oğlan sandalyede oturuyordu beril de yatıyor du ikisi fısıldaşıyorlar dı bir den ikiside dönüp bana baktı,
-özür dilerim lap diye girdim diyip çıkmak üzere kapıya yöneldim,kapı kolunu tam aşağı çekip çıkıyordum beril,
-Geldi işte. Dedi ve ben onlara baktığımda yanındaki çocuk gel işareti yaptı bende,
-Noluyo beril bu kim?
-O benim kuzenim Enes
Enes bizim yaşlarımızda uzun boylu yakışıklı bir çocuk tu.
Birden ayağı kalktı ve bana doğru yürümeye başladı tam parmaklarımın ucunda durdu ve,
-Sen Nasıl Bir Orospusun?Bu laf kulağımda Bir kaç defa tekrarlandı,yankılanıp durdu,
Haklı değildim Ama küçük düşmemek için,
-Sevmek Orospuluk mu? Dedim çocuk daha çok sinirlendi gözleri patlıcak gibi oldu ve yumruğunu sıktı,
-Kazık atmdan sevseydin ulan!!!
Diye bağırdı hastane yankılanmıştı adeta ve bu lafını söylerken eli havaya kalkmıştı vuracak gibi olmuştu ama hiç birşey yapmadı ilk başta biraz irkildim sonra toparlanıp,
-Beni rahat bırak dedim enest tekrar gözlerini şişirip,
-Siz bu kızı rahat bırakıcaksınız bidaha sizi o şerefsiz i seni bu kızın çevresinde görürsem fena yakarım canınızı ilk başta senin orospu.
-Ya sen kim oluyorsun pardon sevgilisi falan mı? Beril ordan çıkıştı,
-ceyda yapma ben daha berk le resmi olarak ayrılmadım ne sevgilisi kuzenim o
-Resmi olarak ayrılmadık ne ya kağıtmı imzalıcaksınız napıcaksın bitti dedi çocuk sana mal mısın kızım? Dedim güldüm ama sinirlerim çok bozulmuştu beril bu lafa sessiz kaldı kuzeni kolumu tuttu ve sıktı canım çok yanmıştı kapıya kadar götürüp kapıda hızlıca ittirdi,Bende dengemi kaybedip ordaki sandalyelerden birine çarptım dizimde acımıştı artık
-çok güzel dedi iç sesim
Bu hastanede daha çok küçük düşmeden çıkayım düşüncesiyle hastaneden ayrıldım.
Hava kapanmıştı yağmur yağacak gibi gözüküyor du birazda kararması Bende saate bakma gereği duydum,
Saat 18.25
Akşam olmuş nerdeyse annem birazdan eve giderdi bugün geç geleceğini söyledi ama o kadının sağı solu belli olmuyor. Bir taksiye atlayıp evin yolunu tuttum.
O sırada berk aklıma geldi ve sudeyi arama gereği duydum,
Çalıyor.... çalıyor ..
-Efendim?
-Berk nasıl?
-İyi iyi sen?
-Ben iyiyim eve gidiyorum artık akşam gelebilirsem gelicem.
-Sen gelmesende olur ben ve gökhan burdayız beril nasıl?
-İyi o. Neyse
-bişey mi oldu beril le?
-yok hayır
-peki
-hadi kendinizede berk ede iyi bakın
-veda konuşması yapma diyip güldü
-peki yapmam diyip güldüm bende
-tamam görüşürür
-görüşürüz
Telefonumu cebime koyup camdan dışarıyı izlemeye başladım yağmur hafif başlamıştı radyo da "Teoman - Senden önce senden sonra" çalıyordu
Bu çığlık çığlık dalgalar,
Ve hüzünlü güzel martılar,
Rüzgara çarpıp,çarpıp gelip doluyorlar kalbime.
Yanlızım uçurum kıyısında,
hayat ve ölüm arasında,
Tüm hayatım akıp geciyor, ayaklarımın altında.
Daha kac vücut gerekli benim seni unutmama.
Senden önce,senden sonra daha kaç vücut gerek benim seni unutmama.
Böyleydi şarkının sözleri istemeden de olsa dilime dolanmış mırıldanmaya başlamıştım,bir yandan dışarıyı izliyordum,ıslanmamak içinde tek bir şemsiye altında kahkahalara bürülen çifti ler, apartman saçaklarına saklanan iş adamları,iş çantalarıya kafalarına koymuş ıslanmaya çalışıp koşan insanlar, birde yağmura aldanmayıp tamda yoldan şemsiye şapka Hiç birşey olmadan normal yürüyen insanlar,veya el ele tutuşmuşta ıslanıp çiftler.
-Iyy ne kadar iğrençsiniz. Dedi iç sesim sonra kafamı çevirip çektimin zinciriyle oynamaya başladım,zaten birkaç dakika içinde eve vardık. Dışardan garaja baktım annemin veya babamın arabası yoktu demek ki gelmemişler rahat bir şekilde içeri girdim etrafı biraz dağıttım evdeydim süsü vermek için.
Üstümü başımı değiştirip televizyonu açtım ama izliyemedim kafamı,çevirip hızını arttıran yağmuru izledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgelerle Dans
Ficção AdolescenteBir umutla beklediği yarının Üzüntüsünün ve mutluluğunun Hikayesi.... Kapak tasarım:SiyahPapatyacı