Başlangıç

409 94 71
                                    

~Medyadaki Elvan~

Umut, insanın en yardıma ihtiyaç duyduğu anda uzanan yardım elidir aslında. Insan bazen yüreğindeki umudu sayesinde tutunur hayatına, tüm kırılmışlıkları ardında bırakarak. Bazende kaybetmeye yüz tutmuş ne varsa hayata dair geri kazanır umuduyla. Umut savaşmaktır çünkü. Bir yürek umutsuzluğa düşerse, kapılıp kaybolursa acılarının içinde, felaketine sürükler ömrünü kendi elleriyle... Oysa ayakta duracak gücü olmalı insanın, ne kadar düşerse ayağa kalkacak derman olmalı ayaklarında. Ne kadar kırılsada yeniden en baştan sevebilmeli... Ve aslında insan yarınları için her gün umut tohumları ekmeli yüreğine ve hayata inat yeşertmeli...

O umudun tohumları en çok ta aşk için filizlenmeli yürekte...

Çünkü aşkın beslendiği tek duyguydu umut. İmkansızlığı yenen tek duygu gibi.

Sarılmak gerekmezmi yüreğimize sıkıca... Hayallerimizden vazgeçmemek gerekmez mi? Hayatın tadı dudağımızın ucunda saklıyken, aşkı parmak ucunda tutmak niye? Her anımıza umut serpmek varken; bu vazgeçişler, karamsarlıklar ne diye? Hissedilen tüm duyguların yolunu umuttan geçirip mutluluğa ulaşmak varken, gri dönüşler niyeydi? Umut etmeli sadece yaşayabilmek için.

Ben umudumu Sapanca yaylasındaki bu koca çınar ağacının altında bulmuştum. Öyle büyüktü ki insana yürek dolusu güven veriyordu. Sırtımı gövdesine yasladığımda içime dolan o huzuru nasıl tarif edebilirdim ki?

Başımı kaldırıp gökyüzüne bakarken gördüğüm manzara umudun ta kendisiydi. Kuşların cıvıltısı hayat olup doluyordu kulaklarıma. Bu ağacın yaprakları sonbaharda dökülürken, ilkbaharda yeniden yeşermiyordu. İşte tamda buydu umut. Kuşların kanatlarındaki özgürlüktü. Parmak ucuma konan uğur böceğiydi. Umut yaşamanın ta kendisiydi...

Ve ben yaşadığımı en çok bu yaşlı KOCAOĞLAN'ın gövdesine başımı yasladığımda hissettim. Tatlı bir esinti okşarken saçlarımı kapattım gözlerimi. Derince nefes aldım, yaşadığımı hatırlamak ister gibi.

Yanıma birinin oturduğunu hissetttim. sanki oda umudunu ararken soluğu burda almıştı sanki oda buraya yaşadığını hatırlamak için gelmiş gibi geliyordu nefes alış verişleri.

-Ah Elvan hiç bıkmıycaksın demi düşüncelerinle boğuşmaktan?

Yanıma oturan kişiye çevirdim başımı ağır hareketlerle. Can dostum, çocukluğum, bazen abim bazen küçük afacan kardeşim, Kuzey.

-Sanada merhaba Kuzey. Neden geldin? 
dedim rahatsız olduğumu belli eden ses tonumla.

Huzursuzca kıpırdandı yerinde. Düşündü.Sanki aradığı kelimeleri kaybetmiş gibiydi.

-Okullar kapanıyor 2 hafta sonra.
dedi biraz daha düşündü. Birşeyler söylemek istiyor ama beni de üzmek istemiyormuş gibi geldi ses tonu kulaklarıma ve tekrar konuşmaya başladı.

-Biliyorum sende çok istiyorsun yaz tatilini bizimle geçirmeyi. Bu ayrı geçireceğimiz ilk yazımız değil bunuda biliyorum ama içimde gitmemen gerektiğini söylüyor birileri. Huzursuzlanıyorum an dedi rahatladığını belli ederek.

-Ah, her neyse. Fazla düşündüğüm için böyle oldu galiba. Asıl söylemek istediğim bizim evde toplanıp annenlerle son kez konuşalım. Hem annemlerde konuşur. Ne dersin?

Sorduğu soru dudaklarıma hafif bir tebessüm bıraktı ister istemez. Beni böyle düşünüp değer verdiğini hissetmem, yanımda olduğunu bilmem gerçekten tarif edilemez birşeydi.

Yazların bende ayrı bi yeri vardır. Anlamı büyüktür. Masmavi denizin karşısında gün batımını izlemek, kelebeklerin her kanat çırpşında umuda doğru uçtuklarını seyretmek gibiydi. Sıcak esen rüzgara direnmeyen saçlarımın savruluşu. Kulaklarımı oyalayan dalga sesleri. Birde yanımda dostlarım oldumu bu daha tatlı bir duyguydu. Ama şimdi yanımda dostlarım olmadan geçirecektim 2 ayımı. Benim yerime karar veren, beni hiçe sayan ailemle geçirecektim hemde.

Parçalanmış Umut KırıntılarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin