Bölüm 2: Karmaşıklık

205 52 25
                                    

~Medyadaki mine ve kuzey. Bu bölüm biraz kısa oldu ama 3. bölüm daha uzun. Keyifli okumalar.... ~

Güneş pencereden içeri dolarken sadece içeri değil benliğimede işliyordu aydınlığı. Sanki iç dünyamı biraz daha aydınlatıyordu güneş. Sanki derinlerdeki beni çıkarmak ister gibiydi. Kuşların şarkıları beni derinlere göndermeye çalışsada, güneş gözlerimi açmam için ısrar ediyordu. Gözlerimi zar zor açabilmiştim.

Aklıma gelen şeyle hızla kalktım yerimden. Bugün okulun kapanmasına 1 hafta kaldığı için Mine ve Kuzey'le geçirecektik bütün haftayı. Haftaya daha nereye gideceğimizi bilmediğim bir yerde 2 ayımı geçirecektim. Üzerime hemen gündelik birşeyler geçirip yanımada yedek kıyafetler alıp siyah sırt çantamın içerisine koydum. Gitmek için artık hazırdım. Salona indiğimde kimseyi göremedim. Evdeki yardımcımız Zeliş teyze bugün yoktu biliyordum ama annem ve babam da yoklardı. Belki uyyorlardır diye düşünerek yukarı kata çıktım tekrardan. Ve tahminlerim doğruydu. Babam ve annem odalarındaydı.

Annemlerin odalarının kapısı aralıktı ve annem ağlayarak babama bağrıyordu. Telaşlanmıştım ve ne dediklerini duymak için tekaşla adımlarımı hızlandırdım. Birbirlerine aşkla bakan iki insanın daha önce böylesine birbirlerine bağırdıklarını görmemiştim.

Odadaki sesler daha da artıyordu yaklaştıkça. Ne kadar istemeyerte olsa biraz daha yaklaştım, daha iyi duyabilmek için. Odada birşeylerin kırıldığını anladım gelen seslerden. Yaklaştıkça hem korkuyor hem daha çok merak ediyordum bu kavganın sebebini. Tam içeriye girecekken merakıma yenik düşerek ne konuştuklarını dinlemeye başladım.

-Allah kahretsin. Napıcaz şimdi bişey söylesene verecekmiyiz?

diye çaresiz çatallaşmış sesiyle bağırdı annem. Neler oluyordu acaba? Ne vereceklerdi? Borçları mı vardı ki? Ama borçları da olsa sorun yapmazlardı. Bir yolunu bulup yinede karşılarlardı. Düşüncelerimi rafa kaldırıp tekrar dinledim biraz daha yaklaşarak kapıya.

-Bilmiyorum Sedef bilmiyorum. Ben onu kimseye vermem anlıyormusun beni! Kimseye vermem. O benim en değer verdiğim şey

diye çıkıştı babam. Sorularıma cevap bulmaya çalışıyordum ama bir soruyu cevaplasam bin tanesi birden tekrar geliyordu. Anlaşılan borçları yoktu. Verecekleri şey de babam için değerli olan birşeydi. Ne olabilirdiki bu kadar önmeli?

Bir süre ses gelmeyince meraklanarak içeriye girmeye yeltendim ama babamın konuşmasıyla biraz daha bekleyip dinlemeye karar verim.

-Sakin ol Sedef. O bize birşey yapamaz. Ayıramaz bizi. Anladın mı beni? Bundan sonra herşeyi düşünerek yapmamız gerekiyor sadece. Gerekirse burdan temelli gideriz. Ama onun dediği asla olmayacak.

Babamın söyledikleriyle afalasamda hemen kendimi toplayarak odaya girdim. Babam anneme sıkıca sarılmış başını okşuyordu. Annemde ona kalan gözyaşlarını teslim ediyordu.

-Neler oluyor burda? Bizi kim ayırmaya çalışıyor ve neden gerekirse buradan gideriz.?

diye ard arda aklımdaki soruları sordum. Annem hemen babamdan ayrılarak gözlerini sildi. Babam annemi gözlerini kaçırmadan izliyordu. Daha yeni soru sordum ama onlar cevap vermek yerine birbirlerine bakıyorlardı. Dertleri ne bunların? Hey daha yeni soru sordum ben ve şimdi cevap bekliyorum. Hadi ama daha ne kadar bakacaksınız birbirinize? Aralarında anlamadığım bir bakışma daha geçti ve babam bana bakarak sonunda konuşmaya başladı.

-Elvan bu konu senin anlayabileceğin birşey değil kızım. Şimdi odana gider misin lütfen?

Ne? Benim anlayamayacağım bir konu mu? Bu Şaka olmalı.

Parçalanmış Umut KırıntılarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin