Denise'in Silah Cenneti.

47 8 2
                                    

Medya; Denise'in silah cennetinden bir kısım.

Güzel bir duşun ardından Denise'in hazırladığı yemeklerle karnımızı doyurmuştuk. Ardından Victoria yorulduğunu söyleyerek odasına çekildiğinde sonunda Denise ile yalnız kaldık.

Denise kahve hazırlayacağını söyleyip mutfağa gittiğinde bende salonu incelemeye başladım. Masanın üzerindeki kitapları incelerken balkon kapısının yanındaki saksıdan bir parıltı çarptı gözüme. Saksıya doğru ilerleyecekken Denise telaşlı bir şekilde seslendi.

"Silas! Im.. Hadi bahçeye çıkalım. Biraz sohbet ederiz. Ha, ne dersin?"

Tuhaf birşeyler olduğunu farketsemde bozuntuya vermedim. Kahvemi alıp bahçeye ilerlerken Denise de peşimden iki minder ile geliyordu. Minderleri ağacın dibine bıraktı ve oturduktan sonra yanındaki mindere eliyle bir kaç kez vurdu.

Yanına oturduğumda kahvesini yere bıraktı. İşaret parmağını dudağına götürerek sessiz olmamı istedi. Kaşlarımı çatarak ona baktım. Eliyle enseme uzanıp bir şeyi çektiğinde yanma hissi ile inledim.

"Ah! Bunu neden yaptın?"

Otomatik olarak ensemi ovuştururken Denise derin bir nefes aldı.

"Üzgünüm, bunu çıkarmadan rahatça konuşamazdık." Dedi elindeki minicik dinleme cihazını taş ile ezerken.

"N-ne? Nasıl olur?"

"Derinin rengini alıyor ve uyku esnasında kendini deriyle bütünleştiriyor. Farketmemen normal. Ben bile üç yıl önce keşfettim. "

"Bir dakika bu cihazdan sende de mi vardı?"

Oflayarak sırtını ağaca yaslandı Denise.

"Hala sırf şirketiniz için ailenin öldürüldüğünü düşünüyorsun değil mi? Bende öyle sanıyordum. Dan bana anlatana kadar. O da aynada kendi ile konuşurken bulmuş. Tam bir gerizekalı ama bazen işe yarıyor."

"...ha?"

Tekrardan ofladığında anlamsızca ona bakıyordum.

"Şimdi beni iyi dinle. Sana bütün bildiklerimi anlatacağım. Sonra biraz şok geçirmene izin vereceğim ve ardından soruların olursa yanıtlayacağım. Tamam mı?"

Derin bir nefes alarak kafamı salladım.

"Öncelikle, hayır aileni para için öldürmediler. Yalnızca bizim için bir testti. Delirip hayattan vazgeçip geçmeyeceğimizi ölçmek için. Evet saçma bir test ama bu dayanıklılığımızı ölçmek içinmiş. En azından Dan öyle söylüyor. Neyse konumuza dönelim. Bu testi geçersen haberin olmadan bir iki test daha uyguluyorlar. Örneğin evime bir kaç kere saldırı düzenlendi ama kaçmadım ve sadece kalıp savaştım. Gerçi üç kere kafama dikiş atıld- konumuz bu değil. Seni sınamak için deli hastahanesine kapattılar sanırım. Görünüşe göre geçmişsinde."

"Bir dakika, bir dakika. Şimdi sen bana ailemin bir hiç için öldürüldüğünü ve boşu boşuna siktiğimin testi için deli hastanesine kapatıldığımı mı söylüyorsun?!"

"Im.. Evet. Bak üzgünüm tamam mı? Bende benzer durumlarla karşılaştım. Aynı şekilde benimde annem öldürüldü. Yaşamamın tek sebebi intikam almak. Her ne kadar imkansız da olsa.."

"Neden imkansız olsun ki?"

"Çünkü onlar çok güçlüler. Ayrıca onların izini sürmeye çalıştım şu senin gördüğün saksıdaki kameradan. Onlar her yerdeler. Şaka yapmıyorum. Gerçekten dünyanın her yerindeler. "

"Peki bu şerefsizler bizden ne istiyor onu bulabildin mi bari?"

Umutsuzluk kafa salladı.

"Tek istedikleri bizi kullanmak. "
Tam konuşacaktım ki Victoria'nın odasının ışığı açıldı. Denise kolumu tutarak beni ayağa kalırdı.

"Victoria yokluğumuzu farketmeden sana bir şey göstermeliyim. Çabuk beni takip et."

Dedi. Koşarak arka bahçeye gittiğinde derin bir nefes aldım. Az önce duyduklarımı kafamdan silmek için bir iki kez kafamı sağa sola salladım. Işe yaramayınca oflayarak Denise'in peşinden gittim.

Çitlerin önündeki çalıların arasına girmiş bir şeyi açmaya çalışıyordu. Yanına gittiğimde logar(bu muydu adı(kesin değil)) kapağına benzer demir kapağı güçlükle kaldırıyordu. Aşağı uzanan merdiveni gösterdi.

"Acele etmeliyiz. Önce sen gir ben arkamızdan çalıları ve kapağı kapatıcam."

Homurdana homurdana merdivenden indim. Evin bahçesinin hemen altında boş bir koridor bulmayı beklemiyordum. Oflayarak Denise'e döndüm.

Elini kaldırarak bir şey dememe izin vermedi.

"Sadece takip et beni. Gördüklerinden sonra yorum yaparsın."

Saçma bir şey olmamasını umarak peşinden yürüdüm. Koridordan sağa saptı, bir iki adım sonra sola saptı ve büyük demir kapının önünde durdu. Kapının yanındaki cihaza şifreyi girecekken duraksadı.

"Hadisene ne bekliyorsun?" Dediğimde utana sıkıla şifreyi girdi.

1234

"Gerçekten mi? Bu kadar gizemli geçit mekan falan ama şifre 1234 mü?"

"Hafızam kuvvetli değil, ne yapabilirim?!" Dedi sitemle. Kapının açılma sesi ile bir şey söylemekten vazgeçtim.

Denise kollarını açtı, dönerek odanın ortasına ilerledi.

"Denise'in silah cennetine hoşgeldiniz!"

"Pekala, işte bunu beklemiyordum. Bunlar- O AK-47 mi?!"

Yüzünde bilmiş ifade ile sırıtan Denise kapıya yaslandı.

"Buraya tehlike anında inmek için yatağın altındaki geçitten gelebilirsin. Biraz küçük ama yeterince güvenli bir yer. Depoyu silah mahzeni olarak kullanmak biraz psikopatça-"

"Şaka mı yapıyorsun, bu müthiş!"

Denise küçük bir kıkırtı bıraktı.

"Evet biliyorum. Çünkü ben yaptım. Şimdi silahlarıma gözlerinle tecavüz etmeyi bırak ve dönelim. Gece yarısı tekrar geliriz. Anlatmam gereken bir kaç şey daha var."

Kafamı sallayarak onu onayladım. Yukarı çıkarken ağacın orda anlattıkları aklıma geldi. Ailem boşu boşuna öldürülmüştü- ki bu çok canımı yakıyordu. Ama geçmişte yeterince ağlamıştım, ağlamanın da bir boka yaramadığını öğrenmiştim. Artık bir şeyler yapmak gerekiyordu. Bebek gibi sızlamak değil.

Hikayeyi bir U dönüşü ile değiştirdim.
Vote ve yorumlarınızı bekliyorum~~

Team:AlphaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin