" Yav haggaten senin kadar sıkıcı bir insan daha var mıdır yani bilemedim...Kendine akıl danışmaya randevu ayarlıyon, bi' de yetmiyo; o randevuya bile yarım saat erken geliyon! Hayy-ret bişi ! "
Hayatımın önemli bir kısmında hep "yazdım" ben...5 yaşında, evdeki ajandaların kenarlarına 'Çöp' yazdım; 'TRT' yazdım...Orta okulda; o sonsuz kabiliyetsizliğime rağmen karikatürist olmaya heveslendim; karakterlerime uçuk kaçık maceralar yazdım...Lise yıllarında malumunuz ergenlik; böyle intihar notumsu, karanlık hikayeler yazdım...Sonra işte internet çağı; Blog açtım 2 tane...İkisini de büyük bi kamil'lik örneği göstererek, yedek almadan sildim...
Ulan vergi iade zarfı bile yazdım ama; hikaye yazamadım ya arkadaş!
Geçen gün mevzu üzerinde düşünürken, şunu farkettim. Yazarken, hep ruhumun tek bir tarafını kullanıyordum.
Şöyle açayım; Mesela bir 'Di' var tamam mı, kibar, çalışkan...Ne bileyim herşeye koşmak, yetmek için yırtınan, afedersiniz eşek gibi çalışan...
İşte bu Di, ben elime kalemi aldığım anda arazi oluyor.
Yazarak kendimi ifade etmeye çalıştığım o ilk günden beri sırtımda tebelleş olan bir 'Dem' var ki...
Anam... Hırt, argo, böyle nasıl derler; sefa p.zevengi bir tip...Aklına ne eserse öyle davranır, ama bir yandan da o biçim yazar, üretir...Espritüeldir namussuz; ama gerektiğinde de öyle bir cümle kurar ki, okuyan haykırır ağlarken...
Yani bu 'Dem' dediğim tipleme de; yaklaşık 16 yıldır her: 'Yazayım bir şeyler' dediğimde aheste bir şekilde belirir kalemimin ucunda...
Hikaye yazamama çıkmazında aklıma gelen çözüm; bu iki zıt tarafımı bir araya getirip hikayeyi üretmelerine çabalamak oldu. Zihnimi ve ruhumu tabir-i caizse 'Stereo' bir şekilde kullanabilirsem, kurgusuyla, karakterleriyle şöyle temiz bir iş çıkarabilirim dedim.
Daha önce hiç yaşamadığım bir buluşma gerçekleştirecektim...Kendimle...
Bu organizasyon için en uygun mekan tabi ki evimdi. Sonuçta kendimi : "Ay yetişin deli var!!!" höykürüşleri arasında, polis amcalar tarafından ekip otosuna bindirilirken; veya akşam haberlerinden sonra, ekranın sağ alt köşesinde anlamsız bir kare fotoğrafım eşliğinde: " İnsanlık nereye gidiyür?" temalı sıkıcı bir tartışma programında irdelenirken görmek istemiyordum.
Ve evet...Her zaman olduğu gibi yine erken gelen Di oldu. Onun sayesinde hayatta ne bir randevuya, ne bir servis aracına geç kalmayı beceremedim ki zaten...Halbuki Dem öyle mi...En aşağı 10 dakika takmadan olmaz her seferinde....
Ben en sevdiğim, Beşiktaş' lı siyah kahve kupamı çıkarmış, suyun kaynamasını beklerken, haşır huşur naylon poşet gürültüsü eşliğinde çıkageldi Matmazel Dem....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir "Siyah" Kitap
Humor" Ben Hikaye falan yazamıyorum yanına koyim!... " Zihnimi son zamanlarda o kadar çok yordum ki şu hikaye yazma mevzusuyla; en sonunda bir gürlemedir çıkıverdi sayın abim... Ama Didem'e; yine Didem yardımcı olabilecek bu mevzuda...Orası belli... " T...