Elimde olan bir kaç dosya ve ipucu bunlar beni tek başıma bir düzlüğe çıkarmayacak kadar azdı. Gecenin sisli havasında arka sokaklardan bir kulübenin arkasında geceyi geçirmeyi planlıyorum daha hiç aklımda yokken bile Nalan Hanım ve Kenan Beyin evini bulanlar beni ağaç evde ve evimde kesinlikle bulurlardı,kesinlikle. Yaklaşan adım seslerini duymamla saklandığım yere iyicene sindim. Elimdeki bir kaç şeyi almaya kalkıştıkları andan itibaren onları ... ah neyse.
Kulübenin altından yaklaşan adım seslerine bakındım çatışmada gördüğüm siyah ve laciverdin garip buluşması olan ayakkabıları zaten nasıl unutabilirdim ki , arka sokağa hangi akılla kaçtıysam zaten. Kulübenin altına biraz daha eğilip yüzlerini görmeye çalıştım ama nafile o kadar uzun boylulardı ki ancak gövdelerine kadar görebiliyordum. Aralarındaki fısıldaşmaya kulak verip bu sefer kulübenin arkasına kulağımı dayadım .Birinin sen kulübenin çevresine bak demesi üzerine büyük bir korku çevremi sarmaladı. Yerimden hızlıca hareket etmemle hepsinin bir süre durakladıklarını duydum. Bu bir kaç saniye benim için yeterli bile olabilirdi. Hızlıca kulübenin diğer tarafından kaçıp caddeye fırladım.
Peşimden yüzü maskeli üç adamın ara sokaktan çıktığını far etmem uzun sürmedi. Elimle yüzüme terden yapışmış olan saçlarımı itip, hızlıca karşı caddeye doğru koşmaya başladım. Caddenin yarısını geçtikten hemen sonra bileğimin tutulmasıyla karşıdan gelen arabaya çarpmayı son anda atlattım. Bileği tutan elin sahibine doğru kafamı yavaşça kaldırıp kahverengi gözlü esmer adama baktıktan sonra hızlıca bileğimi hızlıca uzun parmakları arasından kurtardım. Bu sırada yanan kırmızı ışıkta hızlıca karşı tarafa geçtim geriye dönüp arkama baktığımda gecenin son otobüslerinin otobüs durağının önlerini kapamalarının yüzünden önleri kapanan adamları böylece atlatmış oldum. Birazda yakınımda olan adama bakışlarım kaydığında onunda benimle aynı yere doğru bakındı görüyordum. milim saniyelik olan kahverengi gözlerle bakışmamın ardından arkamı dönüp hızlıca koruluğa koşmaya başladım.
Bir süre orman yolunda koşup izimi kaybettiğimi düşündüğüm sırada, ağaç evinin bulunduğu yöne doğru patika yoluna. Saptım yağmurun hafif hafif çilemesi ile ormanı kaplayan toprak kokusu sanki ''Allah'ın benden geldin yine bana geri döneceksin'' deme şeklini hissettirmiştin bana, ama şimdi ölüm değil en azından annemin katillerini bulana kadar, şimdi yaşayıp onların hepsini hapishaneye tıkmak, elimdeki ufak çantayı sol omzuma koyup merdivenleri tırmanmaya başladım.
Uzun çınar ağacına yapılan merdivenlerden dolayı çıkmamda biraz zaman alıyordu. Kafamı yavaş canan kaldırıp ağaç evine göz gezdirirken çatışmadaki siyah ve lacivert desenli ayakkabı görüşüme girdi. Hızlıca kafamı kaldırdığımda bembeyaz ve sivri dişlerin gülümsemesiyle o sivri dişlerinin bir an beni öldüre bilme ihtimalini düşündüm arkama dönüp hızlıca merdivenlerden inmeye karar vermişken mavi gözleri olan ama göz çevresinin büyük çoğunu sar ağlarla çevrilmesiyle ürkütücü bir görünüme sahip adamın hızlıca önerdiği teklifiyle yerimde çakılıp kaldım. yaşamla ölüm sınırları arasında mekik doladığım bu anda olduğumu fark ediyordum ve seçim şansı bana aitti .
yaşam mı?
ölüm mü?
yoksa sonsuza kadar boşlukta sallanmak mı?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRLARIN FISILTISI
Mistério / SuspenseTozpembe hayatlar mı? Yoksa saklanmış sırlar mı? Sırların fısıltısına kulak ver hayatını değiştirebilirler? Kulak kabart sessizliğin çığlıklarına saklanan hayatlara.