Sitenin şık tahta kapısını yavaşça açarak, belki de ne diyeceklerini duymamak için az önceki heyecanım gitmiş. Yerine her adım attığımda bastığım zeminin, içimdeki duyguların yer değiştirmesini sağlıyordu. Sarı ve kırmızı kaldırım taşlarıyla her bir site için yol oluşturulmuştu. Karşıma çıkan ilk site onların evinin girişine açılıyordu. Kafamı yukarı doğru kaldırıp krem ve gülkurusunun uyumu ile yeni boyanmış olduğu belli olan sitenin içine girdim. Sitenin içerisindeki boya kokusu halen tadilatın devam ettiğinin bir simgesi olmuştu. Sitenin zemin katına gelip, asansörü beklemeye başladım.
Sekizinci katta kalan asansör sanki bilerek daha yavaş gelmemeye çabalıyordu. Asansörün gelmesiyle, arkamdan birinin kapıyı tutun diye bağırması bir olmuştu. Bana yapılan kötülükle insanlara yardım edemezdim. Bunu yapmaya kalbim dayanmazdı. Annemin masum olarak ölmesi, benim masumlara yardımımı engelliyordu. Sanki içinden şeytan çıkacakmış. Annemi öldürdükleri gibi beni de öldüreceklermiş gibi hissediyordum. Beşinci kata kadar bir ömür gibi geçen düşünceler ve mantık dışı olaylar sürüyle artıyor, hatta bir sürü psikolojisi gibi biri Alin'in bilinç altınını karıştıralım. Diyip diğerleri de ona katılmış olmalı, hayatımdaki en kötü örnek bu şimdi, annem yanımda olsaydı bunu ona söyleyip katıla katıla bile gülebilirdik. Ama o şimdi mezarında ya da değil onu öldürenler ise hala buralarda bunu hissedebiliyorum. Sanki bir nefes kadar yakınımda, bir dünya kadar uzağımda ama yanımdaydılar.
Düşüncelerimi susturan asansörün çıkardığı tını olmuştu, geldiğim katta olduğu belirten sesle demir kapıyı hızlıca açtım. Cesaretimin son kırıntılarıyla zile basıp beklemeye başladım. Birkaç kilit sesinden sonra kapı hafifçe aralandı. Kapının aralığından bakan Nalan teyze ya da hanım beni görünce, yüzünde acı bir gülümseme oluştu. Saniyesinde kaybolan ifade yerine, sevecen eski kişi gelmişti. Yüzüme takındığım sahte gülücükler ile annemin ölüm sırrı çıkana kadar kimse ile samimi olamayacağıma karar vermiştim bile. Annemin ölümünü güvendiği bir insan içinde geçerliydi bu, beynimde sanki bozuk bir plak gibi tekrarlanmaya devam ederken, birden kendimi oturma odasında buldum. Kenan beyin bugünün gazetesi olduğu belli olan gazeteden başını kaldırıp gözlerinin odağı beni buldu. Ağzını birkaç kez açıp kapamasıyla bir süre sustu kafasındaki kelimeleri toplamaya çalıştığı beliydi. Nalan Hanım, Kenan beyin bir şey söyleyemeyeceğini anlayıp hemen lafa girdi
'-Efla sana paskalya çöreklerimden getirmemi ister misin ya da dur sen seversin hemen getiriyim'
Diyerek arkasına bile bakmadan mutfağa koştu. Her zaman güleç ve mutlu olan aile şimdi bir telaş ateşiyle kavrulmaya başlamıştı.
Kenan Bey sonunda kuracağı kelimeler belli olmuşçasına yüzünde bir gülümseme oluştu. Ne kadar iyi bir şekilde saklasa da az önceki telaş bunun bir yalancı gülüş olduğu açıklıyordu.
'-Annen nasıl Efla?'
Ne bilmiyor muydu? yoksa bu kadar telaş neyi açıklardı ki? yoksa tahmin ettiğim kişi değiller miydi? yoksa oyun mu?
Oyunlarını oynamaya karar verip
'-İyi... Aynı işte sadece sizden kendisinin adı geçen tüm dosyaları almam için yolladı da.'
Hem bana bırakılan notun evrakları almam gerektiğini söylemesi, hem de onu benim bilmiyormuş ayağına yatmama sebep oldu. Bu kurduğum cümle ortaokulda birkaç tiyatronun etkisiyle mimiklerimin kontrolüne sahip olmuştum.
Kenan beyin benim daha bilmediğimi sanıp kendince sessiz ama benim bile zor duyduğum bir nefes verdi
'-Tabi Nalân'a söyleyeyim şimdi kasadan getirsin.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRLARIN FISILTISI
Misteri / ThrillerTozpembe hayatlar mı? Yoksa saklanmış sırlar mı? Sırların fısıltısına kulak ver hayatını değiştirebilirler? Kulak kabart sessizliğin çığlıklarına saklanan hayatlara.