Benden daha heyecanlı görünen annem bir telaşla odama daldı. Elindeki siyah gömleğimi bana uzatarak yanağıma bir öpücük kondurdu. Gömlek hiç görmediğim kadar jilet gibiydi. Her zaman olduğu gibi beni reddeden Erica, bu gece gözlerini üzerimden alamayacaktı. En azından bunu başarmalıydım. Gerçi benim yerime her zaman Mike'ı tercih ediyordu ama bugün iddialıydım.
''Gömleğini sakın buruşturma'' diyerek göz kırpan annem, uzun sarı saçlarını savurarak kapıdan çıktı. Her zamanki gibi annemi umursamayarak gömleği bir hızla üzerime geçirdim. Bir yandan da elimdeki telefonla en yakın arkadaşım Simon'ı tuşluyordum.
-Efendim Addney
-Simon ne yapıyorsun?
-Hazırlanıyorum Add.
-Ben hazırım hemen çıkıp geleceğim ona göre hazırlan, beklemem.
-Neredeyse hazırım zaten bekliyorum Addney. Görüşmek üzere.
Pantolonumu hızla üzerime geçirip masanın üzerinde duran anahtarlarımı ve telefonumu alıp cebime sokuşturdum. Kafamı kaldırıp aynadaki yansımama baktım. Kumral dalgalı saçlarım oldukça karışık görünüyordu fakat bu görüntüden memnundum. Saçlarımı son bir kez düzeltip kapının arkasındaki siyah ceketimi alıp annemin yanına gitmeye başladım. Annem sanki beni bekliyormuş gibi kollarını açtı ve sarılmamı bekledi. Onu kırmak istemiyordum ve karşılık vererek ona sarıldım. Kollarımı annemden kurtarır kurtarmaz kendimi merdivenlerden aşağı attım. İçimdeki anlamsız heyecan beni rahatsız ediyordu. Kapının önündeki bir türlü ısınamadığım ayakkabılarımı ayağıma geçirip kendimi gecenin boğucu soğukluğuna attım. Evin önündeki külüstür jeepime bindim. Anahtarla kontağı açar açmaz en sevdiğim müzik çalmaya başladı. Gazı kökleyerek Simon'ın evinin yolunu tuttum. Evlerimiz çok uzak değildi fakat bu dondurucu soğukta kimse yürümek istemezdi. Sokağın yanıp sönen ışıkları arasında Simon'ın evi saatler sürüyor gibi geliyordu. Simon'ın evinin önüne nihayet ulaştığımda kornaya abanmamla Simon pencereye çıktı ve geldiğimi gördü. Ardından geleceğine dair bir işaret yaptı. Fazla geçmeden düşünlerimin arasından külüstür jeepimin kapı sesi Simon'ın geldiğini haberdar ediyordu. Hafif bir Simon'ın dürtüğü ile sıçradım.
''Ne bekliyorsun Add. Yoksa aklında Erica mı var?''
Simon'ın her zamanki kahkası ile sinirlensem de ciddiyetimi koruyamadım.
''Hayır sadece seni bekliyordum.''
Bakışlarımı kaçırarak yola koyuldum. Müzik bitmişti. Sıradaki müzik Simon'ın dinlemediğim saçma sapan sözlerini kesmesine sebep oldu. O kadar dalgındım ki Simon'ı dinlememiştim. Simon bana aldırış etmeden müziği mırıldanmaya başladı.
''Neden bu kadar rahatsın?''
''Rahatsız olunacak bir şey yok adamım''
Fazla zaman geçmeden parti yerine varmıştık. Çok şükür ki park edecek yer buldum. Sanki benim için ayrılmıştı. Arabadan iner inmez Simon'ın kendisi gibi rahat giyim tarzı dikkatimi çekti. Ben gömlek giymiştim fakat onun üzerinde sarı bir tişört; altında da siyah kot pantolon vardı. Kolundaki saat dikkatimi çekti. Nerden aldığını sorduğumda da doğum gününde annesinin hediye ettiğini söyledi. Tamam diyerek karşılık verdim.
Yüksek müzik sesinin olduğu bahçe kapısına doğru yöneldik. Havanın soğukluğuna aldırış etmeyen öğrenciler çılgınca dans ediyorlardı. İstemeden de olsa gözlerim Erica'yı aramıştı. Simon'ın ikinci kez dürtüklemesi sinirimi bozmuştu.
''Erica geliyor adamım''
''Saçmalama Simon'' derken Erica'nın gerçekten de bana yaklaştığını gördüm. Telaşa kapılmıştım. Titreyen ellerimi Simon ''rahat ol'' diyerek durdurmaya çalıştı. Ama şu an rahat olmamın imkanı yoktu.
''Addney, bugün gerçekten çok yakışıklı görünüyorsun''
Ağzımdaki sözler benden bağımsız olarak dışarı çıktı.
''Te-teşekkür ederim Erica.''
İçime dolan büyük sevinç umudumu artırmıştı.
''Senden bir şey rica edecektim ne de olsa yabancı değilsin.''
''Tabii ne istiyorsan yaparım.''
Sözlerimizin arasından Mike hızlıca ortama daldı ve Erica'nın elini tuttu.
''Addney, fotoğrafımızı çeker misin, profesyonel fotoğrafçısın ve yeni sevgilimle ilk fotoğrafımızı senin çekmeni istiyorum.''
Hızlanan kalp atışlarım sinirime engel olamayacağımın bir göstergesi olduğu için hiç beklemeden topuklarımın üzerinde geri dönerek kapıdan çıktım. Yumruk yaptığım ellerime geçen tırnaklarım canımı yakıyordu. Benim gibi aptal birini kim severdi ki! Hızla parti yerinden ayrıldıktan sonra arkadan gelen Simon'ın sesini duydum.
''Add, bekle!''
Onu duymazdan geliyordum ve arkama bile bakmadan devam edince Simon koşmaya başladı. Ormanın tam ortasındaydık. Aynı yönde hızlıca koşup Simon'a izimi kaybettirdim. Yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. İlerideki taşa oturdum. Ormandaki sessizliği bozan yaprak sesleri birinin geldiğini gösteriyordu. Arkamı kontol ettim fakat kimse yoktu. Sinirlerim biraz daha yatışmıştı. Önüme döner dönmez geriye doğru yere kapanlandım. Üzerimdeki kocaman gölge sert bir şekilde boynuma yaklaştı. Sesim çıktığı kadar bağırarak yardım istedim. Gölgenin boynuma yaklaşmasını engellesem de büyük gölge omzumdan ısırmıştı. Hissettiğim büyük acı gözlerimi karartmıştı. Hayvan olduğunu anımsadığım büyük gölge karanlığın arasında hızlıca kayboldu.
Merhaba arkadaşlar. Bu benim ilk hikayem. Beğenirseniz sevinirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLUNAY
Hombres LoboBeklenmedik anlarda karşınıza bir armağan çıkar. Arkanıza dönüp bakmayın, yeni hayatın tadını çıkarın.