3. Bölüm

1.4K 155 255
                                    

Gray telefonuna gelen mesajları okuduktan sonra arabayı süren Natsu'ya döndü. ''Erza ve Jellal bir şey bulamamış.''  sonra devam etti. 

''Yan evlere bakalım.'' 

''Ne?'' 

''Dediğimi yap. Komşuların evlerine bakalım. Arama izni çıkarttırırım ben.''  sonra Natsu'nun şaşkınlıkla arabayı durdurmasıyla indi. 

''İşte Gray-sama!'' diye neşeyle bağıran Juvia da onun arkasından gitti. Aslında o ikisi laboratuvarlarında olmalıydı. Fakat, bu olayı ciddiye almış gibi gözüküyorlardı. 

''Pekala...'' diye mırıldandı Natsu kendi kendine. Yalnız kalmak koymuştu. Direksiyonu sıktı hafifçe. Sonra gaza yüklenerek sırıttı. 

-3 dakika sonra-

''BENZİNİM Mİ BİTTİ ?!''  Dudaklarını dişleyerek etrafa bakındı. Şuan , gitmesi gereken yerden çok uzaktaydı. Oflayarak kafasını direksiyona vurmaya başladı.

---

''H-hey! Yine mi siz?!'' 

''Bana bakın dangolu bayan. Ben bir fotoğrafçıyım, şuan ikizimin ayak işlerini yapıyorum ve bundan hiç hoşnut değilim. Daha fazla sinirlenmeden, bana gerçeği söyleyin ki defolup gideyim.'' 

''Size zaten tüm bildiklerimi sö-'' Sting sıkıntıyla nefesini öfledi. Minerva'yı ittirerek eve geçti ve kendini koltuğa attı. 

Tam konuşacakken kafasına topuklu ayakkabı yemesiyle alnı kanamaya başladı.

''B-bu yasal bir suçtur!'' dedi kafasını tutarak ayağa kalkarken. Minerva'nın kaşları çatıldı.

''Gerçekten, size tüm bildiklerimi söyledim. Ve bunların hepsi doğru. Şimdi evimden çıkın.''  

''Pekala. Yine geleceğim.'' dedi Sting dik gözlerle ona bakarken. Minerva kollarını bağladı. Sonra bir şey demeden evden çıktı. 

Hemen telefonunu çıkarıp rehberde 'Natsu-san' ismini aramaya başladı. O sırada birisinin omzuna çarpmasıyla gözlerini çarpan kişiye dikti. 

''Dikkat etsene yahu.'' diyen Poyraz ağzındaki lolipopuyla cıklayarak oradan uzaklaştı.

-Sting-

Anahtarı kapı kilidine sokarak kapıyı açtım. Rogue salonda oturmuş, kucağındaki Frosch'u severken kahvesini içiyor ve kitap okuyordu. Tabii aylık izine çıktı ya. Göt herif.

Kendimi koltuğa atıp derin bir nefes verdim. Şu dangolu kadın sinirlerimi bozuyor. Pekala, onun dediklerine inanıyorum fakat, tüm kanıtları birleştirdiğimizde sanki çok büyük bir eksik varmış gibi geliyor. 

''Çektiğin fotoğrafları göster.'' diyen Rogue esneyerek yanıma oturdu. Fotoğraf makinemi alarak olay yerinden çektiğim fotoğrafları sırasıyla göstermeye başladım.

''D-dur...'' diyen Rogue , kapının açısından çektiğim bir resimde durmamı sağlamıştı. Resmi dikkatle inceledikten sonra parmağıyla kapının yanını gösterdi. 

''Bu kanı fark etmediniz mi?'' gözlerimi kırpıştırarak adeta makinenin içine girdim. Kapının arkasına sıçrayan bir kan lekesi.  ''Hayır.'' 

''Kendi işini bile doğru düzgün yapamıyorsun.'' dedikten sonra kıs kıs gülerek ayağa kalktı ve masanın üstündeki not defterine yöneldi. Dişlerimi sıktım. 

''Kolaysa sen yap!'' diye bağırarak kameramı ona atmamla yaptığım aptallığa saniyesinde pişman oldum. Bedavaya almadım lan ben onu. Rogue şaşkınlıkla kamerayı tutmaya çalıştı. Tuttuğunda kamera ona dönüktü ve birden flaşının patlamasıyla şaşkınlıkla yere düştü. 

CinayetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin