' Aşka ilk merhaba '
Korfu Adasına veda edeli 1 ay 10 gül oldu . Haftalarca süren yolculuğun sonunda gelmiştik Osmanlı'ya ve saraya .O kadar ihtişamlıydı ki bu saray...Bütün dünyanın zenginliği buraya toplanmıştı sanki! Ailemden ayrılalı 1 ay 10 gün oldu her günü ıstırapla geçen 1 ay 10 gün... Oradan oraya savruldum, satıldım çocuk yaşımda. Benim yaşımdaki hatunlar aileleriyle birlikte mutlu, hür yaşarken ben bir köleydim... Bana söyleseler ki: Sen bir köle olacaksın, inanmam! Çünkü ben annem'ın, babam'ın prensesiydim.Yüce tanrım, yardım et bana.Bütün hayatım acılar içinde geçicek bu sarayda, itilip kakılıyor, bir cariye olduğum için aşağlanıyorum.Bir maldım ben onlar için.Ama benim de onlar gibi bir kalbim var, onların ki gibi hislerim,duygularım var...
Bu sarayı başlarına yıkacağım! Yalvardım yakardım.. Çıkış yoktu bana o zaman anladım madem çıkış yok o zaman yukarda olacağım en yukarda.Ve yemin ettim, itilip kakılan bir köleden bir Sultan yaratıcam bu kadere karşı gelicem! Hemen planlarımı işe geçirmem lazımdı.. Hünkar'ın beni görmesi lazımdi. Bu akşam bir cariye ile halveti var..Handan Sultan bizzat seçti onu. Beni seçebilirdi ama, onu seçmişti. Ben başkaların tarafından seçilmeyeceğim, bizzat Hünkar'dan seçilmeliyim..
Zaten o hatunda ne var ki? Her Hünkara sunulan bir cariye gibi 1-2 defa girer halvete ve gebe kalmaz ise işi biter. Ama ben böyle olmamılıyım! Halvet'e gidicek hatun'a öyle bir bakıyordum ki, her an onu parçalayabilirim.Kendine gel Nasya! Aman tanrım, pek mi bir hayalperestim? Benim diğerlerinden farkım nedir? Düşünceli bir şekilde oturur iken,birde hatun'a bakarken omzumda bir el hissetim,,Tıpkı anam'ın eleri gibi ince uzun parmakları vardı. Kulağıma şöyle fısıldadı 'Çünkü sen hepsinden daha akkılı ve birde güzelsin.
Sende bir şey var kimsede göremediğim.Nedir bilmiyorum, ama seni en çok farklı kılan o! ' Bu kadından oldum olası korkmuşum dur.. Koca yeşil gözlerim korkuyla baktı kadına, herkes bu kadından korkuyordu.Niye anlamamıştım ama şimdi anladım.Kimdi bu kadın düşündüğümü nerden biliyor? Bu kadın cadı! Tanrım koru beni! Ve o cadı tekrar ses etti bana adını öğrendim Efsun'muş adı Bakma öyle.
Seni Hünkar'ın odasına yolayacağım..Yatağını düzenle ve hünkarımızı etkilemek için ne yapabiliyorsan yap! Hünkarı etkile yoksa başka fırsatın olmayabilir.. Bu kadından korktuğuma rağmen dediğini yapacaktım.Hamam'daki hatunlara emir verdi. Yıkanıp paklandım, bir elbisede verdiler bana...Sanki halvete o hatun değil de ben gidecekmişim gibi..Bütün korkularıma, heyecanıma rağmen, hayatımı değiştirmek için has odaya diğer hatunlar ile beraber gittik ben hünkarı göreceğimi sanarken meğer biz temizliğe gelmişiz yatağı düzenledik, mumları yaktık. Hünkar odaya girdiğinde artık iş başa düşmüştü bir yan bakış attım ve beni görür görmez tutuldu kaldı.Ellimdeki mum'u düşürdüm elimden kendime geldiğimde, 'affedin' dedim.Bana bakarak dedi ki ' Kimsin sen? Nedir bu güzelik ..' Yanıma ağır adımlar ile gelip saçıma dokundu. Kalbim hiç bir zaman böyle çarpmamıştı! Onun da kalbinin attığını anladım. Kalbimin hızlı atışlarını işitim, neden böyle olmuştum? Hiç böyle olmamıştım ki.
Ayakalarım titriyordu, karnım'da kelebekler uçuşuyordu..Odadaki ağalar şaşkınlık ile bakakaldılar.İlk defa kendimi güvende hissetim bu karanlık sarayda. Sonra hünkarımız bir anda ağalara emir ettiGelen Hatun'u yolayın. Çıkabilirsiniz.Beni bu ahu ile yalnız bırakın. Ahu ne demek ? diye nazlana nazlana sordum hünkarımıza. Ahmed: Dilberlerin piri, suzan-ı dilberdir, Bahtımda, çiledir, acıdır, elemdir. Kokuların kokusu misk-i amberdir, Gülüşen de nihan-ı gonca güldedir Kalbim çıkıyor galiba yerinden yüce İsa! Ardından devam ettiGüzellerin şahendesiyle mestedir, Ten-i candan, öte özdedir, özgedir. Servi revanım hayal ile düş dedir, Kalem kaş, kara göz dilberle gözdedir. Gonca güller gülzar da deste destedir, Afet-i ahuyla gamlı göynüm yastadır.Kimsin sen hatun? Kimdir beni büyülen bu efsunlu kız? Bende usulca tanıttım kendimiBen Anastassia.Size uzaklardan geldim Adriyatik'i Akdeniz'i geçip geldim .
Ben senin olmaya geldim Ahmed, senin kırmızı ateş gibi dudaklarından bir yudum alsam , yüce göğüsün de sabahlasam ölsem de gam yemem...Senin ateşinde yanmaya razı olurum, her an yanmaya razıyım senin için..Aşk için yanmaya razıyım zira! Bu laflardan sonra, Ahmed öptü dudaklarımı..Bende onun.Süzüle,süzüle düştü kaftanım üzerimden..Bir rüya gibi geçti her şey, bu rüyadan çıkmak istemem hiç bir zaman!..Şehvete, aşka böyle doymamıştım zira..Kıpkırmızı olmuş yanaklarıma okşayıp kulağıma 'Lale bağ kenarında utangaç dursa şaşılır mı? çünkü o lale bahçesine benzeyen yüzünün güzelliği yanında senin bir düşkünündür.' ..(.Senin yanakların o kadar kırmızı ki lale bile onun yanında utanır kızarır)..
Deyip uyumuş kalmıştı bu aşk sarhoşu adam.Bu kadar kolay mıydı bir adamı kendine aşık etmek? Yoksa bu bana mı mahsus mudur?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
4.Devrin Sultanı:Kösem
Historical FictionTanıtım Ben Kösem. Köle kız. Kaçırıldığımda 13 yaşındaydım.Hür, mutlu bir çocuk' tu Anastasya. Lanet ettim Osmanlı'ya , bütün dünya'ya ! Kaçmak istedim, olmadı. Kabulenmiştim her gün ölmeye. Kor ateşlerde yanmaya.... Günler. aylar geçti...Benim acım...