Asel: hikâyenin başkahramlarından biri. Güneydoğulu güzel kız. Yaşadığı hayata rağmen dimdik ayakta duran , aşkının sonuna kadar arkasında olan, azmin göstergesi, kaderin yıkamadığı güçlü kız.
Mert: hikâyenin üç başkahramınından biri. Karadenizli yakışıklı adam. Hayatın ona yaşattığı bütün olumsuzlukları arkasında bırakmaya çalışırken sevdiği kadının (sevilmediğini bildiği halde) peşinden koşarken Asel'in farkına varamayan, yakışıklı çehresiyle çevresindeki birçok kızı peşinden koşturan, asalet imsali adam.
Gökhan: Aselin önceden uğruna canını verebileceği ilk ve eski sevgilisi. Onu en yakın arkadaşıyla aldatıp yalan denizine iten, sonra pişman olsa bile yüksek egosunun ona oynadığı oyun ile (aselin affetmeyecegini bildigi icin) bunu Asele karşı dile getiremeyen, erkekleri erkekliklerinden utandıracak tipte, adeta bir şerefsizlik abidesi varlık.
Ayşe: Aselin annesi.
Recep: Aselin babası.
İpek: aselin candostu, kardeşi, aynı zamanda öz kuzeni.
Selin: Aselin öz kuzeni. En az ipek kadar sevdiği, kardeşi, candostu.
Şilan: Aselin eski en yakın arkadaşı. Gökhan ile çıkıp aseli sırtından vuran, insanlık yoksunu, ikiyüzlü varlık.
Evet arkadaşlar...
Kitabımızın tanıtımını ve karakter analizini yaptık.
Kitaba gecmeden once:
Bu kitap yaralı bir kızın, yaralı bir erkeğe olan aşkını konu alıyor aslında. Ancak öncesinde aselin yaşadıkları, hayatı ve geçmişini okurken içinizden "bu kız benden sonra dünyanın en bahtsız insanı" diyeceksiniz. Niye sizden sonra? Çünkü insanlar her zaman en çok acıyı kendisini çektiğini düşünür hep. Aslında bu kitabı okurken belki de kendi kaderinize sıkı sıkı sarılıp, Aselin kaderine lanetler okuyacaksınız.Her satırında kendinizi bulacağınız(bu beni anlatıyor diyebileceğiniz) aşkın en masum halini göreceğiniz bir "siz" in kitabınız...
yazar : Süreyya MİNAS
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansıza Zar Atmak
Non-FictionBu hikâye imkansız aşkın hikayesi... Ömrü boyunca bir türlü mutlu olamayan, hayatı artık yaşamaya layık görmeyen, ancak yaşamak zorunda olduğu için yaşayan Güneydoğulu genç güzel bir kız ; yaşadığı hayal kırıklıklarını bir cebine, hala var olan umut...