Biz ayrılalı ve gökhan-şilan yakınlaşması başlayalı bir sene olmuştu...
*Gökhanın ağzından*
Asel ile ayrılmıştık ve sonrasında yaşanan olaylar bizi birbirimize uzak düşürmüştü. Evet şilan ile yakınlaşmıştım çünkü şilan bir erkeğin isteyebileceği -cilve gibi- birçok özelliğe sahipti. Ancak o aşık olunacak kız değil eğlenilecek kızdı. Bunu başından beri biliyor ve şilanla sadece gönül eğlendiriyordum. Onun gibi bir kız Asel gibi birinin yerini hiçbir zaman tutamazdı, ancak erkek olmamızdan dolayı zaman zaman böyle kızlara yöneliyorduk. Bunun nedeni aslında gayet açıktı...
Şilan ile yakınlaşmak için özellikle Aselin evini seçmemin sebebi; Aseli biraz olsun kıskandırmak, ona "ben burdayım" diyebilmekti. Ancak Aselin gözlerindeki buğu ve ellerinin titremesi bana n'aptığımı gösteriyordu. O an için kendime içimden küfrettim ancak Asele kim olduğumu gösterdiğim için de mutluydum. Ben Gökhan dım ve kimse benden okadar kolay vazgecemezdi. Sonuçta Şilan, benim ve aselin uzaktan bir akrabasıydı ve sık sık görüşüyorduk. Bu yuzden Asele karsı kullanabileceğim en doğru insan oydu.=bir hafta sonra=
*Aselin ağzından*
Sabah üzerimdeki inanılmaz yorgunlukla kalktım. Saat henüz çok erken olmasına rağmen uyuyamadım. Evin içinde birkaç tur attıktan sonra midemin guruldadığını farkedince çok saşırdım. Cünkü uzun zamandır doğru dürüst yemek yiyemiyor, ancak açlığımı da hissetmiyordum. Buzdolabından aldığım salatılık ile yatağıma geçerken eskisi kadar hissiz olmadığımı farkettim. Eski Asel gerçekten yoktu artık.
Bugün pazardı ve ben evde sadece uyuyacaktım. Ben salatalığımı yerken annem uyanmış ve kahvaltıyı hazırlamaya başlamıştı bile. Yediğim kahvaltıdan sonra- şu aralar sürekli yaptığım gibi- yatağıma uzandım ve uyumak üzere gözlerimi kapadım. Tüm pazarı uyuyarak geçirmiştim çünkü uyanık kalmaktan ve kendimle yüzleşmekten korkuyordum.P.tesi gözlerimi yepyeni bir güne açmıştım. Ben kararımı vermiştim. Artık eski ben olmayacaktım. Uyanır uyanmaz okula gitmek için hazırlanmaya başladım. Liseye yeni başlamıştım ve okul açılalı henüz bir ay olmuştu. Bu zaman aralığında kapanmayı seçmiş ve artık hayatıma örtülü bir kız olarak devam etmeye karar vermiştim. Okul kıyafetlerimi giydim ve yeni kapandığım için yeni almış olduğum şallardan birini örttüm. Tekrar aynanın karşısına geçtim ve iyice solgunlaşmış yüzüme, morarmış göz altlarıma, ani kilo kaybından dolayı sarkmış yanaklarıma baktım. Böylece okula gitme zamanı gelmişti işte. Mp3 çalarımı ve kulaklığımı alıp servisi beklemek için evden çıktım. Yaşadığım yer küçük bir yerdi ancak okul evimize baya uzak olduğu için okula servisle gidip geliyordum...
Okulda bir ay içinde yepyeni ve birsürü arkadaşlarım olmuştu. Yaşadıklarımı gizlemek için takındığım sahte gülüşüm, beni dışardan bakınca mutlu, dertsiz, tasasız bir Asel yapıyordu. Bu yüzden olsa gerek güleryüzlü olduğumu söyleyerek bana yakınlaşan ve sonunda arkadaş olduğumuz birsürü insan oldu.
Bu beni mutlu ediyordu elbette. Ancak her bir arkadaşım "çok mutlusun" dediğinde, içimden aynı kelimeleri defalarca tekrarlıyordum."Hayır ben mutlu değilim, ikiyüzlüyüm".Hadi ama...
Şimdi kimse bana ikiyüzlü değilim demesin! Hangimiz yüzümüz gülerken ; kalbimizin ağladığını belli ettik ki?
Bu yüzden aslında mutlu değil de ikiyüzlü olduğumu savunmak isterdim. Ancak ona da cesaretim kalmamıştı. Tıpkı aşka kalmadıgı gibi...Salı ve çarşamba günleri de böyle sıradan geçmişti. Ancak perşembe günü yeni biriyle tanışmıştım. Zümrete...
Oda benim gibi kapalı, aşırı güleryüzlü, neşeli, orta boylu, hafif balık etli, esmer ve kocaman, çikolata kahvesi gözlere sahip güzel bir kızdı. Aslında çok güzel bir kızdı. Onunla hemen kaynaşmıştık. Bunun nedenini ozaman anlamamıştım. Ancak çok sonradan anladım. "ikimiz de acılarını gizlemek için sürekli gülmek " zorunda olduğu için bukadar çabuk kaynaşmıştık.Cumaya kadar ki bu iki gunde zumreteyle sık sık konuştuk. Okadar farklı karakterlere sahiptik ki biz. Sınıfta kız erkek herkesin dikkatini çekmeyi başarmıştık. İçten kahkahalarımızla hayat bize güzeldi -sanki-.
Cumartesi günü gelmişti yine. Ben bir öğrenciydim, mutlu olmam getekiyordu haftasonlarına. Ancak gelgör ki olamıyordum. Çünkü bugün teyzemler (yani gökhanlar) anneannemlere gelecekti. Ve ayda bir kez olan bu günü anneannem tüm çocuklarını ve torunlarını yemeğe davet ederek kutluyordu. Ve ben de annem ve kardeşlerimle birlikte gitmek zorundaydım.*Şilanın ağzından*
Bugün gelmişti sonunda. Gökhanlar gelecek ve hep birlikte yemek yenecekti. Her nekadar aile içinde olan ve benim katılamayacağım bir yemek olsa dahi, gökhanın anne annesiyle evlerimiz karsı karsıyaydı.İste o an gelmisti. Gökhanlar gelmis, hemen ardından yemek için Asel ve ailesi de gelmişti. Ben de Aseli görme bağanesiyle (aslında gökhanı gormek için) karsıya -anne annelerine- geçtim. Asel e kaydı gözüm. Öpmek için yanına gittim ancak bana soğuk davrandığını farkettim. Aslında haklıydı. Gökhanla kendi evlerinde yakınlaşmamızı çekememiş(ya da ben öyle sandım), sonrasında küçük bir tartışmamız olmuştu.
Asel i uzun uzun süzdüm. Her nekadar gökhan ve yaşattıkları yüzünden yıpranmış dahi olsa, hala -ne yazık ki- çok güzeldi. Giydiği siyah dar pantolonu, kırmızı siyah dizine kadar uzanan gömlek tuniği, taktığı siyah şalı ve yüzündeki gülümsemesiyle çok güzel görünüyordu. Gökhanın ona neden bukadar baktığını simdi anlıyorum.Asel...
Herşeye rağmen güçlü kız. Gökhanın dikkatini hernekadar çekmiş olsa bile, gökhandan ve onun sazkâr aşkından da çok çekmişti. Bunu ben dahi idrak etmiştim. Gökhan şimdi Aselin ayaklarına kapansa bile, Aselin affetmemesi onun en büyük hakkı olur. Bu düşüncelerle ayakta durmuş bir Aseli, birde tam karşısına oturmuş onu izleyen gökhanı süzerken Aselin sesiyle irkildim.*Aselin ağzından*
Şilanın orda durup beni incelemesine dayanamayıp oturmasını söyledim. O da sessizce dediğimi yaptı. Hatasının farkındaydı ama ne farkederdi ki? Sonunda yine aynı şeyleri yapacak ve beni bir kez daha sırtımda bıçaklayacaktı. Ama ben buna artık izin vermeyecektim. Ona da gökhana da eski Asel olmayacaktım. Ben bunları düşünürken annemin beni çagırmasıyla ayağa kalktım ve yemekleri taşımak için mutfağa geçtim. Kurulu yer sofrasına yemekleri şilan ben ve bizim ailenin diğer genç kızlarıyla yerleştirirken, gökhanın bakışlarını hissediyordum üstümde. Aslında bu hoşuma da gitmiyor degildi hani. Sonuçta onu -lanet olsun ki- hala seviyordum. Ancak içimde yanan o ateşi ne gökhan ne de bakışları söndürebilirdi artık. Yenilen yemeklerden sonra sofra toplandı ve herkes bir köşeye çekildi. Ben, şilan, delal(kuzenim)
Ve berfin balkona çıktık. Havadan sudan konuşurken gökhanın aniden gelmesiyle şaşırdım. Gözlerimin içine diktiği gözleri beni rahatsız etmeye başlamıştı. Bu kendini ne sanıyordu böyle? Hala yaptıklarına rağmen nasıl karşımda dimdik durabiliyordu?*Gökhanın ağzından*
Aselin ben balkona girer girmez bakışlarımdan rahatsız olduğunu farketniştim. Gözlerimi gözlerine dikip ona bakarken birden ayağa kalktı. Tam balkondan çıkacağı sırada kollarından tuttum ve onu kendime çektim. Bir süre ne diyeceğini bilmeden öylece bana bakarken o anı sonsuza kadar dondurmak istedim. Çunkü ne yaparsa yapsın hala beni seviyordu ve vazgçilmezlik bana inanılmaz bir ego veriyordu.Sinirden yeşil-mavi iken, yosun yeşiline kadar koyulaşan gözleriyle bana baktı. Aniden kolunu çekmeye çalısıp "bırak beni" dedi. Ben tepki vermeyince daha da koyulaşan gözleriyle daha da yüksek bir sesle tekrarladı:"sana beni bırak dedim". Gözlerimi bir an olsun bu asi kızdan alamıyordum. Nedenini bilmiyordum ama onunla oynamak bana zevk veriyordu.
Kolunu, hiç birşey demeden hafifçe gevşetmemle birlikte hızla çekti. Gözlerini gözlerimin içine dikti ve "bana bak gökhan! Birdaha bana dokunursan, şu Mardin şahidim olsun seni öldürürüm." Dedi. O an karşımda eski Aselin olmadığını anladım.İste o an artık herşeyin çok farklı olacağını Aselin hala kopkoyu ve gözlerime diktiği gözlerinden anladım...
Yazar: Süreyya MİNAS
Evet sevgili okurlarım...
Artık ayrıntara yer vereceğimi söylemiştim. O yuzden bu bölüm biraz uzun oldu.Belki hala bu bölümleri okurken" Emre nerde" diyeceksiniz.
Emre ve Aselin aşkı ; Asel aklından gökhanı tamamen sildiği zaman yani birkaç bölüm sonra başlicak. Zaten sonra hikâye onların masum aşkıyla devam edip bitecek.emeğe saygı ve hataları anlamam için yorum ve vote ☺❤

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansıza Zar Atmak
Não FicçãoBu hikâye imkansız aşkın hikayesi... Ömrü boyunca bir türlü mutlu olamayan, hayatı artık yaşamaya layık görmeyen, ancak yaşamak zorunda olduğu için yaşayan Güneydoğulu genç güzel bir kız ; yaşadığı hayal kırıklıklarını bir cebine, hala var olan umut...