4) BİTTİ..!

35 7 0
                                    

Son aile yemeğimizin üstünden bir hafta geçmiş, bu hafta içinde zümrete ile çok daha fazla yakınlaşmış, hayatımın artık 2 sene önceki Aseli yok ettigini ve yerine daha güçlü bir asel bıraktığının farkına varmıştım.

Yine bir hafta sonu gelmiş ve evi Mardinin merkezinde olan teyzem, kışa hazırlık olarak tandır ekmeği yapmak ve imambayıldıları yine tandır fırında közlemek için bize gelicekti. Merkezden geldiği için sabahhın erken saatlerinde teyzem ve kuzenlerim (gökhan, berfin ve ali) bize gelmislerdi. Kurduğumuz büyük yer sofrasında kahvaltımızı yaptıktan sonra, annem ve teyzem işleri çok olduğu için hiç vakit kaybetmeden bahçeye inmiş, tandırın ısınması için odunları içine atıp yaKmaya baslamışlardı.. Bizde kızlar olarak(3 ablam, ben ve kuzenim berfin) ev işlerini bitirmeye koyulduk. Çok kişi olduğumuz için ev işlerimizi çabucak bitirip aşağıya, tandırın ve annemlerin yanına indik. Bu arada gökhan ve erkek kardeşim baran çoktan fotbol oynamak için aşağıya inmiş, bahçede onca işin gücün arasında top sektiriyorlardı. Ben ve berfin kendimizı bahçedeki otların üstüne serili olan halının üstüne attık. Bir yandan berfinle sohbet ediyor, diğer yandan etrafımızfaki  kocaman papatyaları kokluyordum. Papatyaları bazı insanlardan daha çokbsevdiğim gerçekti. Berfin gökhan konusunu başından beri biliyor ve bu konuda sürekli arkamda durup şilan ve gökhanın bana yaptıklarına benimle birlikte ceza kesmeye çalışıyordu. Bu konuda sürekli yanımda olmuş, abisinin bana karşı yapmış olduğu haksızlığı görmüş ve ona, biz her bir araya geldiğimizde küfürler savurup beni güldürmeye çalışıyordu. Derken aniden konuyu gökhana ve şilana getirmeye karar kılmış olacak ki, öncesinde bana seslendi:
-Asel!
-efendim canım
-bişey sorucam ama bana dürüst olacaksın.
- tamam berfin sor. Ben sana yalan konuşmam zaten.
Önce boğazını temizledi sonra gözleriyle beni süzdü. Sanırım ne durumda olduğumu öğrenip ona göre açacaktı konuyu. Hoş, ben muhabbetin gökhana geleceğini başından beri biliyordum.

=Berfinin ağzından=
Asele elbette abimin konusunu açıp bu konuda ne düşündüğünü öğrenmeliydim. Sonuçta -Asel bilmese dahi- abim beni sıkı sıkı tembih etmiş, Aselin ağzından ona karşı hala ne hissettiği hakkında bilgi almamı istemişti. Ben bu adamı anlamıyordum. Nasıl bukadar insafsız olabiliyordu? Aselin onun uğruna, onun yüzünden çektiği acıları gördüğü halde niye ona daha fazla acı çektirmek istiyordu? Acaba hâlâ aseli seviyormuydu? Seviyorsa neden hâlâ canını yakıyordu? Abimin derdi de neydi? Aselin yüzündeki ağlamaktan iyice derinleşmiş kırışıklıklari ve ani kilo kaybından dolayı göz altlarının morarmışlıgını görünce ; abime içimden lanetler okuyor, bukadar bencil, bukadar ikiyüzlü bir insanın nasıl benim abim olduğuna şaşırıyordum.
Derken aselin bana soru sorar gibi bakışlarını hissedip, konuşmaya devam ettim:
-abim,  yani gökhanı hala seviyormusun?
Bana baktı, tebessüm etti ve ifadesizleşen yüzüyle cevap verdi:
-ona karşı ne hissettiğimi bilmiyorum berfin. Artık "onsuz yapamam" demiyorum ama ; hala tam olarak içimden atmış degilim. Bu atamamamın sebebi de ona karsı olan büyük(!) Sevgim ya da büyük aşkım degil berfin.
Gözlerini gözlerime dikti, kararlılıktan koyulaşan gözleriyle bana baktı ve devam etti:
-onu hala içimden atamamamın sebebi : bana olan kalp borcu ve benim intikam borcum. Onun canını acıtana, onu bana yaptığı her birşeye pişman edene kadar onu kalbimden atmayacağım.

Onun bu kararlılığına gurur duymuş, onun herzaman ne yaparsa yapsın yanında olacağımı belirtmiştim.

=Aselin agzından=

Biz berfinle böyle konuşurken annemin ve gülizar teyzemin bizi çağırmasıyla yerimizden kalktık ve yanlarına gittik. Gökhanın bakışlarını hala üstümde hissedebiliyordum.

Tüm işlerimizi bitirmiş, tandır ekmeklerimizi pişirmiş, patlıcanları imambayıldı için közlemiştik. Akşam yemeği için gülizar teyzemin eşi mahmut eniştem de gelmiş yemekler yenilmiş, sohbetler edilmiş, ve saat geç olunca misafirlerimiz gitmek üzere ayaklanmışlardı. Kısa bir vedalaşmadan sonra onlar mardine gitmek için -maddi durumları iyi olduğu için- eniştemin yeni değiştirdiği lüks arabasına binmiş, eve doğru yol almışlardı.

17 AY SONRA

-Asel! Hadi kızım. Giy artık üstünü.
Odadan çıkıp annemin yanına gittim. Gözleri dolu dolu olan annemin yüzüne bakmaya cesaret edemiyordum. Boş gözlerle, boş evi süzen annemin duygulandığını anlamıştım. Kolay degildi....
Bu evde 7 senesini geçirmişti. 7 koca sene...
Dile kolay. Onun olmamasına rağmen, annemin bu evi kendi evi gibi benimsediğini biliyordum.

-Asel kızım! Bavulunu hazırladın dimi kızım? Bak bir eksik falan kalmasın birseyi unutmayalım burda.
Babamın sesiyle irkiliyorum. Boş gözlerle babama bir müddet baktıktan sonra, ne dediğini anlayıp cevap veriyorum.
-Yok baba, unutmadım aldım herşeyi.
- tamam kızım.
Iyi, Hazırsanız gidelim artık.
Babam bavullarımızı kapının önüne çıkarırken son kez evi dolaşmaya karar veriyorum.

Boş evde dolanırken, anılar tek tek beynime üşüşüyor. Geçtigim her oda, baktıgım her yer, dokunduğum her duvar ; bana eskileri hatırlatıyordu. Derken son olarak dama çıkmaya karar verdim. Gizli sığınağım olan ve beni hayatın tüm kötülüklerinden koruyan yere...
Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Gökhanla yıldızların altında yattığımız yere baktım.  Bana ilk -ve tek- sarıldığı yere, bana ilk kızdığı yere, bana ilk hakaret ettiği yere, elimi ilk tuttuğu yere...
Nekadar da çok şey yaşanmıştı oysaki burda. İlklerimin hepsi burda gerçekleşmişti sahi, değil mi?
Ve o acılı günler düştü aniden aklıma. Ilk ayrıldığımız zamanlarda sürekli buraya gelir, burda aglar, burada uyur ve burada uyanmak istemezdim...
Gökhanı unutmuştum. Evet, bunu nasıl yapmıştım, nasıl başarmıştım bilmiyorum ama bitmişti işte.Evet hala aglıyordum çunkü Gökhanı unutsam dahi bana bıraktıklarını ASLA unutmayacaktım. İste bu gözyaşlarımda; yaşadığım onca şeye rağmen hâlâ ayakta kalabilmeme karşı gösterdiğin güçlülük için, kendimle duyduğum GURURun göstergesiydi. Dudaklarım titremiyordu artık onu düşünürken. Ya da gözlerim dolmuyordu. Dama son kez baktım. Burayı, en çok burayı özlicektim. Gözlerimin dolmasına engem olamazken, yanagımdan süzülen bir damla yaş ile birlikte ağzımdan cıkan kelimeye engel olamadım. "Bitti." Bu artık onu tam olarak kafamda bitirdiğimin kanıtıydı.

Babamın beni çagırmasıyla son kez baktım gizli mabedime. Aşagıya annemlerin yanına indim.

=bir hafta sonra=

Evden annem babam ben ve iki kardeşimle çıkmıştım. Yeni bir hayata başlamak için yeni bir kente gidiyordum.
Herşey bitiyordu...
Bu bir haftalık süre içinde vedalaşmak için anne annemlere, ondan sonra da baba annemlere gittik. Her birinde bikaç gün kalmıştık. Ve sonunda o an gelmişti. Baba annem ve dedem bizi uğurlamak için, bizimle otobüs terminaline kadar gelmişlerdi. Diyarbakırda bindigimiz için, evi orda olan baba annem ve dedemden başka kimse yoktu otobüs terminalinde. Babaannem ve dedemin elini öpüp , bi güzel sarıldıktan sonra otobüse bindim.
Otobüs hareket etti. İste! Gidiyordum.
Bekle beni yeni hayatım, bekle beni haylerimin şehri, bekle beni İstanbul! Ben geliyorum...





Evet sevgili okurlarım, farkındayım sürpriz bir bölüm oldu. Belki de çoğumuzun beklemediği bir sondu. Evet hak veriyorum size. :) ve bu hikâyeyi yazmamdaki asıl amac, yani "ASEL VE MERTİN AŞKI." Sonunda kızımız aynı zamanda hayallerinin şehri olan istanbula geliyor ve -ona onca acıyı yaşatan gökhanda sonra- hayatının aşkını buluyor. :)) yeni, yepyeni ve sürprizlerle dolu bir bölüm olacak bir sonraki bölüm.
Yorum ve votelerinizi bekleriiiiimmmm :D

İmkansıza Zar Atmak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin