= 3 AY ÖNCE =
Hayat bana bir kez daha indiriyordu darbesini. Mızrağı zehirli bir düşman arkadan saplıyordu sanki hançerini. Yaşadıklarımın ağırlığı altında ezilen küçücük kalbim, gün geçtikçe yaşlanıyordu. Zihnim beni oyunlarına alet ediyor, kalbim bu oyunlara davetiye çıkarıyordu.
Artık nefes almaktan aciz "ben" kendimi yine dama atmış, yaz güneşinin kavurucu sıcaklığı altında, sıcak havayı derin derin içime çekiyordum. yaşıma göre
-artık- hiç te küçük olmayan kalbim sıkışıyor, etrafı ağlamaktan iyice kızarmış gözlerim beni bir kez daha dinlemiyor, sicim sicim yaş doluyordu. Ve ben az önce gördüklerimle kendimi avutmaya çalışıyor, hala yaşıyor olduğum için kaderime küfrediyor, ölmek için dua ediyordum. Ağzımdan dökülen o kelimelere karşı çıkamıyordum artık. "Nefesim! Senden önce gidemediğim için özür dilerim." Diyor, en çokta kalbimden özür diliyordum.Yaşadıklarımı birkez daha, bir kez daha hatırlıyordum ;
Şilan, kuzenim olan Gökhanın bize geldiğini duyunca hemen, o gece bizde kalmak için evimize gelmişti. Bunu en başından anlamış olsam bile masum kalbim, kimseyi kırmamak için kendi paramparça olan benliğim ve kötü hiçbirşey düşünmeyen aklım buna engel olmama izin vermemişlerdi. Ancak bir süreden sonra gözümün önündeki yakınlaşmaları canımı acıtmaya başlasa bile, içim paramparçayken onların yüzüne gülüyordum. Daha doğrusu zavallı kalbim tarafından sırf güçlü görünmek için zorunda bırakılıyordum.
Şilan ve Gökhan gözümün onünde fingirdeşmeye başlayıp daha da ileri giderek, Gökhanın ısrarlarıyla odada yalnız kalınca kalbim bu ihaneti kabul etmemiş olacak ki, ayaklarım beni gizli mabedime; dama kadar taşıyabilmişti. Aklım almıyordu. Gökhan...
Daha bikac ay öncesine kadar beni deliler kadar sevdiğini söyleyen adam, nasıl olur da beni düşünmeden, gözlerimdeki yaşları görmesine raģmen en yakın arkadasımla fingirdiyordu?
Peki ya şilan...Nasıl olur da gözlerimin içine baka baka, onca yıllık dostluğumuzu hiçe sayarak gökhanla fingirdemeyi kabul ediyordu?
Bunları anlamayan, bir kalıp yükleyemeyen, bir kılıf uyduramayan çocuk kalbim beni nefessiz bırakıyordu. Ben böyle nefessiz kalırken mutluluk kahkahalarını kulaklarıma dolduran bu iki insanı bidaha ASLA affetmeyecektim. O ana kadar her yaptıklarını sindiren Asel, bugün kendini düşünecek ve yaptıkları bu ihanetin karşılığını onlara susarak verecekti.Güneydoğunun sıcak havası yüzüme vururken, dolu dolu gözlerim ve boğuk sesimle tekrarlıyorum birkaçkez hayatımı değiştiren o cümleyi: "Eğer benim de adım Asel ise; bu çocuk kalbimi taşlaştırıp ikinizi de sonsuza kadar hayatımdan çıkaracağım."
Işte bu o anki sinirle verilen, ancak hayatımın en doğru kararıydı. Asla! Bidaha asla eski beni bulamayacaklardı...
Yazar: Süreyya MİNAS
Evet sevgili okurlarım...
Kısa dahi olsa bir bölümün daha sonuna geldik. Bundan sonra artık ayrıntıya girmeye ve olayları diğer kahramanların da ağzından anlatmaya başlayacağım.
Emeğe saygı ve düşüncelerinizi merak ettiğim için yorum ve votelerinizi bekler bu çocuk kalpli yazarınız♡♡
![](https://img.wattpad.com/cover/60706051-288-k686353.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansıza Zar Atmak
Non-FictionBu hikâye imkansız aşkın hikayesi... Ömrü boyunca bir türlü mutlu olamayan, hayatı artık yaşamaya layık görmeyen, ancak yaşamak zorunda olduğu için yaşayan Güneydoğulu genç güzel bir kız ; yaşadığı hayal kırıklıklarını bir cebine, hala var olan umut...