25 yaşında , tüm tatlılığıyla hayatına devam ediyor Bige Soycan. Durumu iyi olan ailesi , sadık arkadaşları ve "bekarlık sultanlıktır" düşüncesiyle yaşamak onun için vazgeçilmezdi. Dediğimden anlaşılacağı üzere , aşk hayatı biraz sade geçmiş ve geçiyor. Bugüne kadar sadece iki sevgilisi oldu. Birisiyle yaklaşık 3 hafta çıktılar. 4. haftada Bige "Ben seninle evlenmeyeceğim zaten , sadece çıkıyoruz , bu yüzden daha fazla zaman harcamamızın luzümu yok " diyerek ayrıldı Bige. İkincisi ise gerçek bir aşk bile değildi. Sırf arkadaşlarına sevgilisi olduğunu göstermek için bir oyun (gösteriş) yaptı. Peşinden koşan çoktu ama Bige umursamıyordu.
Aşk onun için gelip geçiciydi , en azından şimdilik!BAŞLANGIÇ
Yazarın Anlatımı
Güzel kız kolunda hissettiği dürtüyle açti gözlerini. Pencereden kırılarak giren güneş ışığı odasına huzur katmıştı. O gelen dürtüyü anlamaya çalışıyordu ki annesini farketti. Annesi de Bige kadar güzeldi. Yaşına rağmen gayet genç görünümlüydü. Bige annesinin artık tersleşen bakışlarına dayanamayarak kalktı yatağından.
Annesinin yanağına ufak sulu bir öpücükten sonra koştu banyoya. Saçı hafif yağlıydı , bi duş fena olmazdı. 13 dk 23 sn süren duş büyük bir ferahlık kazandırmıştı. Bornozuna sıkıca sarılıp odasına geçti. İlk ilişkisinde olduğu gibi zaman onun için değerliydi. Rutin işleri için bir süre belirlerdi ve bu süre içinde bitirmeye çalışırdı. Bornozdan kurtulup , giyinmek için 15 dk ' yı yeterli görmüştü. Ama 10 dk olarak belirlediği duş süresini 13 dk 23 sn ile bitirince , geri kalan 3 dk 23 sn ' lik süreyi giyinme süresinden kırmak zorundaydı. Biraz fazla takıntılı olduğunu kabul etmek lazım. 10 dk da bitirdi giyinmeyi. Tüm kıyafetlerini birbiriyle uyumlu alırdı , ki bu sayede saatlerce seçim yapmazdı. O her ne giyerse giysin mükemmeldi. Giyim kuşam derken kahvaltı için mutfağa girdi. Evleri bir apartman dairesi. Daha doğrusu apartman demeyelim. İki katlı evlerden oluşan bahçeli bir site. Bige ve ailesi ikinci katta oturuyorlardı. Bige çocukluğundan beri buradaydı...
Standart bir kahvaltı yaptıktan sonra , odasından çantasını aldı. İşe gitme vakti geliyordu. Bige, Boğaziçi Üniversite ' sinde dil (tercümanlık) okumuştu. Üniversiteden sonra bir yılını da dinlenerek geçirmişti. Yaklaşık 2 aydır Aras Holding de tercüme işlerinde görev alıyordu. Oranın ortamını beğenmişti. Holding teki yöneticiler , varlıklarıyla övünmediklerinden Bige için hoş bir ortam meydana gelmişti.
Annesine veda ederken , hala uyuyan babasına da bir öpücük kondurup evden ayrıldı. Ev ile Holding arasında yürüyerek gidilse neredeyse , 30 dk. Hava sıcaklığının mevsim normallerinin üstünde oluşu Bige ' nin yürüyerek gitme fikrini oluşturdu.30 dk. Sonra
Holding'in önünde duran Bige , döner kapıdan içeriye girmek için adımlarını harekete geçirdi. Onunla paralel bir şekilde , kapıya ilerleyen 20 ile 30 yaşları arasında gidip gelen esmer ama kumral ve saçları dağınık ; tamamen siyah olan bir adam vardı. Aynı anda aynı bölüğe girdiler , Bige genç adamın yüzüne bile bakmamıştı daha. Artık şirketin tamamen içinde olduklarında asansöre yöneldiler. Hazır olan asansöre bindiklerinde , Bige genç adamın yüzüne baktı.Bige' nin Ağzından
Kapıdan beri yanımda beliren adam asansörde de yanımdaydı. Yavaşça kafamı kaldırdım ve yüzüne baktım. Geriye doğru dağınık saçları , siyahla uyum içindeydi. Belirgin bıyıkları , kirli sakalları yüzünü ortaya çıkarmıştı. Her bir kısmını inceledim yüzünün. İlk defa bir erkeğe böyle bakıyordum. Yavaşça gözlerimi vücuduna kaydırdım. Rahatsız etmeyen kasları , güçlü bir bedene eşlik etmişti. Ben onu böyle değerlendirirken , asansörün kapısı açıldı. Aynı anda çıkıyorduk ki kolumu çarpmamla çantamı yere düşürmem bir oldu. Makyaj malzemesi ıvır zıvır ne varsa döküldü. Yanımda ki adam umursamazlık yapmadı ve toplamak için yanıma eğildi. "Yardım etmemi ister misiniz ? " Çoğu erkek gibi bununda bir fırsatçı olduğunu düşünmeden edemedim. Yüz verirsem peşimi bırakmazdı. Gerçi ses tonu muziplik ifade etmeyip mütevaziydi. Tabi teşekkür ederim demek istemiş olsam da asabi davranıp "Kadınların eşyalarına fazla düşkünsünüz sanırım, eşyalarımı toplamak için yeterince becerikliyim. " Bu sözlerimin üzerine tebessüm etti. Eğildiği gibi simetrik bir şekilde kalktı ve "Aksi" diyerek sırıtıp gitti. Gülüşü hoşuma gitmişti. Ah , ne diyorum ben!
Eşyalarımı toplayınca odama girdim. Odamda iki masa vardı. Biri bana ait diğeri ise diğer tercüman içindi. Diğer masaya baktığımda üzerine dosyalar falan konulmuş olduğunu farkettim. Belli ki yeni tercüman işe alınmıştı bile. Çünkü büyüyen şirketin tüm tercüme işlerine yetişemiyordum. Hem benim sadece Almanca ve ingilizcem vardı. Şirket büyüdüğü için farklı ülkeler ile ticaret olunca , farklı dil bilen bir tercüman gerekliydi. Yanılmıyorsam yeni tercümanın Fransızca ve İspanyolca bilmesi gerekiyordu ek olarak. Her türlü benden üstün olacaktı yani. Aslında ben Fransızca biliyorum , ama kendimi ifade edecek kadar. Daha fazlası değil. Neyse yeni meslektaşım vardı artık. Umarım kız olurdu da dedikodu yapardık. Odamız gayet büyüktü. Ayrı ayrı olmayışının nedeni tercüme işlerini birlikte yürütecek olmamızdı. Canım kahve isteyince , alt kata inip klasik kahve aldım. Gün boyu idare ederdi beni artık. Odama döndüğümde , boş masanın artık tamamen dolduğunu gördüm. Daha ilk adımımda , "Welcome my colleague!" cümlesini çocuk gibi söyleyerek canımı sıkmıştı. Ben de umursamayıp " You don't need to clowning around" diye kestirip attım. Yine de karşılık vermeye gerek duymuş olacak ki " Grumpy" dedi. Gülerek demiş olması kızmamamı sağladı. Nedense ona ters davranmak bi hayli hoşuma gitmişti.
Yeni bir kitap ve ben. Daha önce ki kitabı kaldırdım. Umarım bu hikâyeyi beğenirsiniz. Beğendiğiniz takdirde , vote verirseniz ve iyi de olsa kötü de olsa hikâyeyi nasıl olduğu açısından eleştirirseniz mutlu olurum. Aslında daha uzun yazıp yayımlayacak olsam da dayanamadım.
"Welcome my colleague" , " Hoşgeldin meslektaşım. " demek. " You don't need to clowning around" ise "Soytarılığa gerek yok." "Grumpy" ise , "Aksi , huysuz" anlamlarına gelir.
Sevgiyle kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mevsim
RomanceBige ve Çınar İki genç aşık , arkadaşlar ve aile. Oldukça sıradan ve bi o kadar da ihtişamlı bir hayat.