'Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.'
- Off! Nerdesin anne yaa? Niye ulaşamıyorum sana?
Ülkü erkek arkadaşı Deniz'le buluştuktan sonra eve dönmüştü. Ama annesi evde değildi. Geç geleceğini biliyordu ama yine de meraklanmıştı. Annesini yaklaşık 20 kez aramıştı ama bir türlü ulaşılamıyordu. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Deniz'i aramaya karar verdi.
- Alo.
- Deniz anneme ulaşamıyorum bir türlü. Ne yapıcam? Yardım et.
- Tamam önce biraz sakin ol Ülkü. Annenin çalıştığı yerin adresini biliyor musun?
- Evet. Bağcılar'da bir kafe.
- Tamam. Adresi mesaj at ben gidip bir bakayım.
- Ben de gelicem.
- Hayır, olmaz. Sen evde oturup bekliyorsun.
- Hayır, Deniz. Ben de gelicem. Korkudan ölmek üzereyken evde bekliyemem.
- Tamam o zaman 15 dk' ya kapının önündeyim.
- Tamam.
Deniz'le beraber annesinin çalıştığı kafeye gitmeye karar veren Ülkü'nün ilk hatası oranın bir kafe değil, bar olduğunu bilmemesiydi. Deniz'in gelmesini beklerken annesini tekrar aradı. Ama ulaşılamıyordu. Annesi asla böyle yapmazdı. Ülkü de bu yüzden çok korkuyordu. Başına bir iş gelmiş olmasından korkuyordu.
Nihayet bir korna sesi geldi aşağıdan. Hemen camdan bakan Ülkü aşağıda bir taksiyle Deniz'in beklediğini gördü. Koşarak aşağıya indi. Deniz'i görür görmez sarıldı ve içindeki korkunun etkisiyle daha fazla hakim olamadı gözyaşlarına. Onu sakinleştirmeye çalışıyordu Deniz. Ama faydasızdı. Çünkü Ülkü'nün gözyaşları çoktan hıçkırıklı bir ağlamaya dönüşmüştü.
Taksiye binip adresi verdiler. 10 dk sonra Ülkü'nün annesinin çalıştığını sandığı kafenin önüne geldiler. Kafe çoktan kapanmıştı. Bunlara anlam vermeye çalışıyorlardı. Annesinin sözde çalıştığı kafe kapalıysa annesi neredeydi? Onlar tam bunları düşünürken arkalarından bir çığlık sesi geldi. İkisi de arkaya döndü ve olanlara inanamadılar. Bir adam Ülkü'nün annesi Gonca'yı yere yatırmış deli gibi tekmeliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARTIK DÜNYA
General FictionAkıyordu zaman. Hiç durmadan, dinlenmeden, yorulmadan daima akıyordu. Sormuyordu insanları hiç. Yoruyordu ama durmuyordu işte. Yaşlanıyordu insanlar. Her geçen gün daha da hızlanıyordu sanki zaman. Peki hiç pes etmeyecek miydi? Hayır. Gün gelecek o...