Haziran 23 2012 almanya köln bonn...
----kapşonunu başına geçirip çapraz çantasına anahtarını koydu.
başını gök yüzüne kaldırıp bir iç çekti ve elleri cebin de otobus duragına kadar yürüdü.
duraga vardıgın da telefonu çaldı ve cevap verdi.
bir kaç dakika konustukdan sonra her gün bindiği otobuse binmedi.
kennedy caddessine ilonanın yanı gitti.
köşe başı denilen bir kaffe de oturup bir sigara yaktı, çantasından bir kagıt parçası çıkartıp ilonaya uzattı.
--ilona
-efendim ?
--işi kabul ettim..
-nasıl ? ciddimisin çok güzel bir haber bu..
--sanırım, yanii, para için kabul ettim.
benim istedigim bu degildi biliyorsun.
-ne olacak ki ? işini yap paranı al hem parasal sıkıntıların vardı iyi gelir belki..
--öyle yapacagım zaten.
ev arkadaşı arıyorum bilgin olsun, yetişemiyorum faturalara.
-tamam. birkaç kişi sormuştu zaten. okulun panosuna da ilan burak ararlar muhakkak.
--yapıcam zaten cıktı aldım bir kaç tane.
-iyi bebegim ya sevindim senin adına hem aylardır yalnısın iyi gelir birinin olması sana da.
--ya ne demezsin kim bilir nasıl bir tip.
neyse ben kalkayım eve gıdip duş alırım. sonrası malum..
----duşta sıcak suyun altın da hıçkırarak aglamaya başladı.
tam 4 yıl boyunca dogdugu o gun onun öldügü gün oldu.
"23 haziran" için deki çocuğun yavaş yavaş her sene yoklugunu kalbin de hissettigi o gün, doğduğu gündü.
dizlerinin üstüne çoktü ve yere kapaklandı.
hıçkırarak aglayan bir adamın inleyişleri geliyordu arkası orman olan o evin banyo camından.
elleri ile gögsüne bastırarak aglıyordu hıçkırıklar arasın da.
sesi kesilip ne yazaman göz yaşları daha fazla akmaya başlasa bogulacak gibi olurdu.
ve yine aynı nöbet, aynı acı gögüsün de.
tüm bedenini saran bu acı, onu her gece ölmek bir yana dipsiz bir kuyuya kendi kendine hiç acımadan itmek gibiydi.
bir mühlet buharı çıkan suyun altın da kaldı ve sanki hiç bir sey olmamış gibi saçlarını kurulayıp dişlerini firçaladı.
ayna da kendine baktıgın da, o eski çocugun ne kadar çabuk büyüdügünü görebiliyordu.
Sakalları artık daha gür ve sanki özenle yerleştirilmiş gibiydi.
saçları önlerine düşüyordu.
dudakları kalem ile özenle çizilmiş gibiydi.
ve o hiç degişmeyen gözler, kahve tonlarını barındıran gözlerine neredeyse kaşlarına denk duşen kirpikleri eşlik ediyordu.
bir mühlet kendini izledikden sonra. azını çalkalayıp mutfaga geçti.
bir kahve alıp gramafona yöneldi.
"eski yeşil yapraklı antika bir gramafon ve üstün de otuz beşlik bir ıtri plak."
keman ve piyano ile çalınan ve esnturmantal bir eserdi..
gözlerini kapadı, ellerini dua eder gibi birlestirdi ve yanagın da gezdirdi.
ve bu eser bitene kadar hiç yerinden kalkmadan dinledi.
ne zaman boyle hissetse hep "yalnız ve yorgun" yani neredeyse her gün yaptıgı şeyi yaptı.
kahvesini alıp camın önüne oturdu ve gök yüzünü izledi.
elleri ile camı yıkayan yagmura dokunur gibi parmaklarını gezdirdi.
cama vuran yagmur damlaların da.
ertesi sabah erken kalkıp kahvaltısını yaptı.
çayı tekrar ateşe koyup yine ısıttı.
her zaman ki gibi sofraya geç otururdu nedensizce.
onu her gün bu şekilde görmek beni üzsede engel olmama izin yoktu.
bunu da zamanı gelince anlatacagım sizlere tabi.
*kalp bir şeyler ögrendikçe susmayı ögreniyormuş.
sustukca insanların ne kadar büyük bir yanlışa sürüklendigini anlıyormuş.*
aynanın karşısına geçip parlement mavisi gömlegini giydi ve yakasını ilikledi.
üstüne bordo çeketini atıp evden çıktı.
gelmek istemese de oradaydı.
o binanın önüne geldigin de dom katedralinin kuzeyin de bulunduğu o caddeden geriye baktı.
ve katedralin binaların arasın bunca sene tüm ihtişamı ile nasıl ayakta kaldıgına bakarak bir iç çekti ve,
otomatik kapıdan geçerek içeri girdi.
yürüdügün de dik ve emin adımlarla yürürdü.
hızlı adımlarla sadece onune bakarak danışmaya yöneldi ve adını söyledi.
danışma özenle ve de ilgi bir şekilde kayıt sütüdyosuna kadar eşlik etti.
kapıya geldigin de karşısına cıkmayı istemedigi o kişi ile karşılaştı ve bir el uzandı selamlamak için.
durdu öylece kapı da, ayakda elini uzatmış.
işin de basarılı ve tüm almanya plak şirketlerinin ve yapımcılarının, yönetmenlerinin tanıdıgı bir isim.
orta ton da derinden gelen bir ses ile.
-sonun da karsılastık.
ne zamandır bu gunu bekliyordum.
imaillerime cevap vermedin özel bir nedeni var mı.?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANLATICIDAN BİR NOT:"Kelebek adamın dilinden"
Romance----"21 ocak 2016 İstanbul, zeytin burnu kanal D stüdyoları. *bir programın konuk listesi : ....kelebek adam.... Konser boyunca tüm salon sessizce dinledi ben de oradaydım. şarkı söylerken ki o ellerinin hareketleri, hala bekleyen bir...