"misafir"

91 7 0
                                    


Yatağından kalkıp neredeyse hiç dağınık olmayan evini topladı. 

kış ayının getirdiği yağmura ve havanın soğukluğuna aldırış etmeden camları açtı ve gramofona yine aynı plağı yerleştirdi. 

keman piyano çello ile çalınan bu  eseri salon da ki boydan camın önüne geçip ellerini arkasın da birleştirerek öylece gök yüzüne baktı ve dinlemeye başladı.

o an da aklın da ne geçiyordu bilmiyorum ama  nefesinin sakinleştiğini ve diyaframdan nefes almaya başladığını fark ettim.

ağır bir nefes alışı vardı nefesini her içine çektiğin de göğüs kafesinin genişleyip daraldığını hissede biliyordum.

gramafonun sesini kahve makinesi bölmüştü mutfağa doğru yöneldi ve kahvesini siyah kupasına doldurdu.

kupasını eline aldı ve günlerce karaladığı o sayfalara baktı, için de onun için ne denli kıymetli bir şey olduğunu bildiği için uzun uzun iç çekerek baktı.

şarkı bittiğin de yağmur yağmaya başlamıştı. gri gök yüzü yerini yıldızlı kara bir çarşafa bırakmıştı.

ve camlar hala açıktı ev neredeyse dışarıdan farksız soğuktu, aldırış etmeden duşa girdi ve sıcak suyun altın da bir süre kaldıktan sonra kıyafetlerini giydi ve camları kapattı.

telefonu çalınca yatak odasın da şifonyerin üzerin de anahtarların ve cüzdanın yanın da ki telefona uzandı ve açtı.

--efendim.

-naber canım müsait misin ? gelelim mi.

--iyiyim canım bekliyorum evet gelin. 

-tamam canım yarım saate yanındayız.

--tamam by by.

telefona baktı ve diğer eline telefonu vurarak hafifçe yerine bıraktı.

buz dolabından çıkarttığı hazır böğreği fırına attı ve portakal suyunu çalkalayıp 

masaya bıraktı, ardından tekrar mutfağa dönüp salata hazırlamaya başladı.

masaya salatayı bıraktığın da kapının zili çaldı ve kapıyı otomatik düğmesi ile açtı ve kapı da bekledi misafirlerini.

kapıyı açtığın da ilonanın bir adım arkasın da gözün de gözlüğü olan o adama baktı. hareketsiz ve nedensiz bir tebessüm ile bekliyordu buyur edilmeyi.

çok bekletmeden içeri yemek masasına davet etti ve masaya oturdu.

ilona - canım bu ellen lietner.

--  Ich bin froh, Herr Leitner  ( memnun oldum bay leitner )

bay leitner - Ich danke Ihnen auch. ( ben de teşekkür ederim, başını hafifçe eğerek )

--ee ilona nasılsın ?

-iyim canım nasıl olsun. bu ğün izinliyim fırsat bu fırsat ellenı da aldım yanına geldim e haberini de verdik zaten.

--- iyi yaptınız.

masa da bir an da sessizlik, sadece çatal bıçak sesleri duyuluyordu.

ve sessizliği ilona böldü -bahsettiğim arkadaş bu,  kendisi kör % 91 kadar.

ama kör denilmeyecek kadar yetenekli. kulakları keskindir..

zorluk çekmez pek, onu ilk kez görenler yürürken ya da merdiven çıkarken gördüklerin de kör olduğunu bile anlamıyor diye bilirim. ( biraz savunmak ister gibi heyecanlı ve emin konuşarak kendinden)

--anladım güzel bir yetenek ( ilona ya ters ters bakarak )

izniniz ile ben izin isteyeceğim çok yorgunum dedi çocuk.

sanki ellenı hiç yokmuş sayarak misafirlerini uğurladı.

--kahretsin kör getirmiş sanki hiç derdim yokmuş gibi, benimle dalga mı geçiyor bu kız. 

nussartig dieses Mädchen ( kafadan çatlak bu kız, sinirli ve hırslı bir ses ile. ) 

----sanki hiç bir şey yaşamamış gibi yatağına yattı ve uyumaya çalıştı. ve yağan yağmur da uykuya daldı. karanlık bir koridor da kan ter için de nefes nefese yürüyordu. karanlığa alışmış göz bebekleri irileşmiş. elleri ile yürümeye çalışarak sağ sola sallıyordu, duvar da ucu kırılmış paslı bir çiviye vuruyor elini, bir kaç santim kadar derinden yarık açıyor karanlık da görmeye çalışarak bir diğer eli ile tampon yaptı ve yüzünü buruşturdu. karanlık da net görünmese de gözlerinin kenarlarından ve dişlerinden anlaşıyordu acı çektiği. koridoru koşar adımla koşmaya başladı, nefes nefese ve elinin acısından arkasına bile bakmadan koşuyordu ayağı taşa takılınca tökezledi ve dizlerinin üzerine kapaklandı. arkasından gelen kalın sesten o denli korkuyordu ki. ne elinin ne de dizlerinin kanamasına ve sızısına aldırış etmeden koşmaya başladı ve koştu karşısına çıkan ilk kapıya doğru yöneldi kapıyı açtı.

arkadan gelen el tam sol kolundan tutacaktı ki kolunu kapıdan hızlıca kendine çekti ve kapıyı üzerine kapattı. etrafına baktığın da bir adımlık taşın üzerin de durduğunu fark etti ve ayaklarını taşın üzerin de sabitledi.  kafasını karşıya çevirince bir kartalın ona doğru uçtuğunu gördü ve hemen arkasın da ki neredeyse elini uzatsa dokunacağı güneşe bakmaya çalışırken, ayaklarının altından gelen hırçın dalga seslerini duydu saniyeler için de kendine geldi ve  bir an da üzerine kapadığı kapı tekmelenmeye ve zorlanmaya başlandı. kapı açılmak üzereyken kendini hırçın suya bıraktı sırt üst boşluk da süzülürken,  yatak da kan ter için de  sıçrayarak uyandı ve uzun zamandır gördüğü bu kabuslar son zamanlar da sıklaşmıştı.  

----uyurken ki halini izliyordum, elleri ile yorganı sıkıyor, tiz kısık bir sesle inliyordu, dudaklarından dökülen kelimeleri zor bela duya bilmiştim.. 

Uç..Uçç..Uuççç..Kanatlarım, kanat..kanatlarımmm ...nerede..Uççç.. ??!!

bunları bir kaç saniye sayıkladı ve en sonun da sıçrayarak uyandı. nefes nefese yatak da öylece yatarken tavana dikti gözlerini. ve gözlerinden yaşlar süzüldü, bazen anlamsızca güler bazen de ağlardı bu da öyle bir andı sanırım.

yataktan kalktı ve sigara yaktı bir tane, günlerdir neredeyse hiç dokunmadığı o paketten bir dal çıkartıp dudaklarının arasın da tuttu, ve mutfağa geçip su ısıttı.  lavabo da dudaklarının arasın da ki sigaraya baktı ve sakallarına baktı, gözlerine, dağılmış saçlarına. sigarayı sol elinin iki parmaklarının arasına aldı ve aynanın önüne diş macununun hemen yanına  bıraktı ve yüzüne soğuk suyu 3 kez vurup başı lavaboya eğik kolları ile  tuttuğu musluğun kupunu bıraktı ve öylece durdu ve iyice iç çekerek kanlı bir tükürük attı lavaboya.  

uzun zaman olmasa da kanlı tükürük çıkartması canını sıkıyordu,  ilk zamanlar diş etleridir diye düşünse de olmadığını ve kendini kandırdığını gayet farkındaydı. 

dudaklarından bir cümle aktı, "her yerim kanıyor  ama, bir tek yüreğim acıyor"

ANLATICIDAN BİR NOT:"Kelebek adamın dilinden"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin