Bölüm 2

2K 185 32
                                    

Geç gelen bir bölümle karşınızdayım. İlk olarak, ilk bölüme gösterdiğiniz ilgiden ötürü çok teşekkür ederim. Bu bölüme de belirli bir sınır koymayı düşünmüyorum. İkinci olarak (*) işaretini gördüğünüzde o kelimeyle ilgili en altta kısa bir notum var demektir. O notuda hikayeyi daha iyi anlamanız için okursanız sevinirim... Öpüldünüz ;*

-------------------------

Carrie'nin gözünden;

Birisini bulup bana yardım edebileceği umuduyla diğer sokağın köşesini döndüm. Kimse yoktu. Arkama baktım, iki adamın köşeyi döndüğünü görünce dehşete düştüm. Beni gördüklerinde adımlarını hızlandırdılar. Şimdi eskiye göre daha büyük görünüyorlardı. Uzun bacakları vardı ve düşündüğümden de hızlılardı. Ve onlar bunu biliyordu. Benim bildiğimi de biliyorlardı...

Hızlıca etrafımda döndüm ve bulunduğum yere yakın bir ev bakmaya başladım. Niyetim kapıyı çalıp beni içeri almalarıydı. Adamlar benim amacımı tahmin edip arkamdan bağırıyorlardı. Aradaki mesafeyi kapadılar ve beni kolayca yakaladılar. 

Zorlanarak caddenin karşısına yürümeye başladım. Bir yandan da ne kadar soğuk olduğunu ve karların fazlalığını düşünüyordum.

Yapamadım.

Biri benim sağ kolumu yakaladı ve geriye doğru çekmeye aşladı. Çığlık atmaya çalıştım ama aynı andan eli ağzımı tuttuğu için çığlıklarım duyulmuyordu.

Beni geriye doğru sürüklemeye devam etti. Sonra da arkadaşına doğru konuşmaya başladı "Hey dostum, kızın ayağını tut! Onu bir sonraki cadde üstündeki sokağa götürelim" durdu ve ben diğer adamın toplarını tekmelemeye çalıştım. Ama adam ayağımı yakaladı ve onları bağladı. Çırpınıyordum ama faydası yoktu. Birinin gelip yardım etmesini umuyordum. Ama hiç yolu yoktu.

Beni sokağa götürdüklerinde, beni karın içinde fırlattılar ve ben acıyla bağırdım. Adam beni yakaladı ve karnıma sert bir tekme attı. Keskin bir şekilde çığlık attım. Kaburgalarımın kırıldığını hissediyordum. Belki de kırılmışlardı.

Adamın ne istediğini tahmin ediyordum, çünkü diz çöküp kemerini açmaya başlamıştı. Onun ne yapmak için gittiğini biliyordum. Altından kaçmaya çalışırken, adam arka cebinden bir bıçak çıkardı ve boğazıma bastırdı.

"Hareket edersen, ölürsün. Anladın mı?" adam alçak sesle fısıldadı. Kıvranmayı bıraktım. O sırada bir şey gördüm. Kurtulmak için tek şansımdı. Denemeliydim.

Dizimle hızlıca sağ kasığına vurdum. Acı içinde, inleyerek yere düştü. Geriye doğru kaçarken, onun ulaşamayacağı yerleri arıyordum. Kaburgam sanki alev almış gibi yanarken, o acıyı göz ardı etmeye çalışıyordum. 

Adam doğrulup bana doğru hamle yaptığı için iki adım bile gidemedim. Bir kaç saniye içinde bana çarptı ve ben yere düşerken yıldızları görüyordum. 

Sonra bana bilmem gerekleri söyledi.

Bıçağını kaldırdı ve gözyaşlarımın gözümden hızlıca adktığını hissettim. Zayıftım ve güçsüzdüm. Ve onun yüzünden ölüyordum.

Louis'in gözünden;

Bir şeylerin yanlış olduğunu düşünmeden kendimi alamadım. Çok önemli bir şey eksik gibiydi. Ama sadece Carrie ile ilk kez karşılaşmak için sabırsızlanıyordum. Hatta bir kaç dakika önce annem bana Carrie'nin daha bebekken olan fotoğrafını gösterdi. Çok tatlıydı ve çok küçüktü. Resimde, Carrie kameraya meydan okur gibi yumruklarını sıkmıştı. Onda farklı birşeyler vardı. Çok güçlüydü.

Little Things ( A Niall Horan Love Story ) [funnybunny96 dan çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin