-İkinci Bölüm-

1.8K 89 14
                                    

"Tohumdan Goncaya"

Cariyeler bir bir dizildiler sıraya, sonra da yürümeye başladılar. Ellerinden bağlı cariyelerin yüzleri kir pas içindeydi. Biri dışında: Cecilia. O diğerlerinin aksine bembeyaz teni, yeşil gözleri ile bir inci misali parlıyordu onların yanında.

Uzun yürüyüş sonra erdi, cariyeler gördüler Topkapı Sarayı'nın Adalet Kulesi'ni. Uzundu kule ve bir o kadar da görkemliydi. Cecilia başını kaldırıp kuleye bakmayı reddetti, zira o Osmanlılar ve onların yaptığı her şeyden nefret ediyordu.

Bab-ül Selam'dan girdi saraya cariyler, ağalar ve kalfalar hazır bekliyorlardı onlar için. Cariyelerin girmesi ile Bab-ül Selam büyük bir gürültüyle kapandı, o zaman ağa yaklaştı Cecilia'ya. Fısıldadı.

"Bu kapı bir daha ancak sultan olana açılır, aklını kullan onlardan biri ol..."

"Ama nasıl!?" Ağa tam konuşmaya başlayacaktı ki kalfalardan Janseli Hatun geldi.

"Ağam, Hürrem Sultan'ımız seni çağırdılar! Yanına bir de cariye al!" Ağa, Cecilia'nın kolundan tuttu.

"Gel benimle!" Ağa yayına Cecilia'yı da aldı, doğruca haremin üst katına çıktı. Valide-i Muazzam dairesine geldiler ve ağa Cecilia'ya bir şeyler söylemeye başladı.

"Zinhar kafanı kaldırıp da sultanımıza bakma! O haseki sultan! Sultanımızın istediğini yapıp geri döneceğiz. Tamam mı?"

"Tamam anladım!" Kapı cariyelerinin kapıyı açması üzerine Cecilia ve ağa içeri girdiler. Cecilia kafasını kaldırmadan Hürrem Sultan'a baktı. Açık renk saçları, mavi gözleri ve parmağındaki zümrüt rengi Kudret Yüzüğü ile Cecilia'nın dikkatini çekmeyi başarmıştı Hürrem Sultan.

"Ağa, Selim'im için cariyeleri getirdin mi?" Diye sordu sultanlar sultanı.

"İstediğiniz gibi sultanım..." Hürrem Sultan Cecilia'ya baktı.

"Hatun, kafanı kaldır..." Cecilia, Hürrem Sultan'ın boy aynasının çaprazındaydı. Camdan giren ışık aynada yansıdı ve Cecilia'nın kafasını kaldırmasıyla yüzüne düştü. Hürrem Sultan elini gözlerine siper etti, ışık gözünü almaya yetmişti.

"Birkaç adım gel buraya!" Cecilia birkaç adım attı Hürrem Sultan'a doğru. Cecilia'nın bembeyaz yüzü Hürrem Sultan'ın dikkatini çekti.

"Kimdin sen?"

"Cecilia sultanım, Cecilia Venier-Baffo."

"Demek meşhur güzel sensin, hakkın var... " Hürrem Sultan ağzını açmıştı ki Cecilia girdi araya.

"Neden 'kimdin' dediniz?" Hürrem Sultan arkasını döndü, divanına yürüdü. Oturdu, ellerini birleştirip konuşmaya başladı.

"Kimdin dedim, zira burada kim olduğun önemli değildir. Ne yaptığın, kim olacağın önemlidir. Sultan mı olacağın, yoksa unutulmuş bir cariye mi olacağın..." Cecilia sesini yükseltti, çıkıştı.

"Ama ben Cecilia Venier-Baffo'yum!" Hürrem Sultan ayağa kalktı.

"Senin kim olduğun hangimizin umrunda Cecilia!?" Hürrem Sultan cariylerine seslendi.

"Nurcihan! Cecilia'yı taşlığa götür!" Nurcihan Hatun daireye girdi, Cecilia'yı çıkardı. Onun çıkması ile Hürrem Sultan ağaya döndü.

"Bu hatunda bir şeyler var... Dikkatimi çekmeyi başardı, Selim'imin haremine al. En iyi şekilde eğitin, yakında Manisa'ya gidecekler..."

"Emrederseniz sultanım." Nurcihan Hatun tuttu Cecilia'nın kolundan. Getirdi onu hareme.

Haremdeki herkes karalara bürünmüştü, Cecilia anlayamadı ne olduğunu.

"Neden herkes siyah giymiş? Başka renk giymek yasak mı burada!?" Nurcihan Hatun, Cecilia'nın kolunu sıktı. Cecilia acıyla bir ses çıkardı.

"Şişş! Hürrem Sultan'ımızın en büyük oğlu, Şehzade Mehmet... Hakkın rahmetine kavuştu..."

"Hakkın rahmeti ne? Bir yer mi?"

"Öldü yani, o yüzden yas var. O yüzden herkes karalara bürünmüş!" Onların konuşması devam ederken Lalezar Hatun geldi Cecilia'nın yanına.

"Ceclia Artık Şehzade Selim'in hareminde, Nurcihan. Götür hamama, yıkansın paklansın. Sonra da terziler bir kaftan diksinler." Cecilia'nın bu kadar çabuk adapte olması Lalezar Hatun'un dikkatini çekmişti.

"Çabuk alıştın bakıyorum, bağırıyordun ben Cecilia Baffo'yum diye!?" Ceclia gülümsedi.

"O Hürrem Sultan'ı görmeden önceydi, bir şu cariyelere bakın bir de ona! Ben de onun gibi olacağım, sultan olup her şeye hükmedeceğim!" Lalezar Hatun bastı kahkahayı.

"Hatunlar! Bakın şuna! Sultan olacakmış, bizi yönetecekmiş!" Cariyeler hep bir ağızdan gülmeye başlayınca Ceclia utandı. Nurcihan Hatun'un kolundan çekti.

"Hadi götür beni!"

"Tamam, çatlama! Gidelim." Nurcihan Hatun yanına aldı Cecilia'yı, hamama gittiler. Çinilerle bezeli duvarları, şırıl şırıl akan sıcacık suyu, ortasındaki işlemeleli kurnasıyla çok güzel bir hamamdı bu. Cecilia içeri girdi, hamam görevlileri onu bir güzel yıkadılar. Ceclia kurulanıp dışarı çıktı.

Nurcihan Hatun bu sefer de onu terzilerin bulunduğu daireye getirdi. Hatunlar hemen Cecilia'nın ölçülerini aldılar, ardından da koyu yeşil bir kaftan diktiler. Ceclia kaftanını giymişti ki içeri Lalezar Hatun girdi.

"Bak şimdi bir şeye benzemişsin!" Cecilia yüzünü çevirdi, Lalezar Hatun'u görmemek için. Fakat Lalezar Hatun Cecilia'nın karşısına geçti.

"Bak Cecilia, sultan nasıl olunur biliyor musun?"

"Hayır..."

"Ben sana en kolay yolunu söyleyeyim, şehzade doğuracaksın. Selim'in tek kadını olacaksın. Kimseyi onun yanına yaklaştırmayacaksın."

"Nasıl olacak ki bu? Hürrem Sultan ne derse o oluyor!"

"Sen bir halvete gir, şehzademizi etkile o zaman sen ne dersen o olur." Lalezar Hatun güldü.

"Neticede Hürrem Sultan da senin gibiydi, anasının karnından sultan olarak doğmadı ya!"

"Yapacağım, Şehzade Selim'i alacağım avcumun içine!" Nurcihan Hatun geldi yanlarına.

"Hadi, harem defterine kaydını yaptıra..." Lalezar Hatun sözünü kesti onun.

"Ben yaptım, siz hareme dönün kafi." Nurcihan Hatun selam verip Cecilia'yı taşlığa getirdi.

Akşam olup hava kararınca bir bir yandı mumlar, kandiller, yağ külahları. Cariyelerin arasına karışmıştı Ceclia, hatta içlerinden arkadaş bile edinmişti.

Şehzade Selim validesinin dairesine gitmek için çıktı dairesinden. Taşlığa geldi. Onun gelmesi ile ağalar bağırdılar.

"Destur! Şehzade Selim Hazretleri!" Kalfalar ayağa kalktılar, kızları tek bir düzene sokup kafalarını dahi kaldırmamaları için tembihlediler. Herkes başını eğimişti ki Şehzade Selim göründü taşlık girişinde. Uzun boylu, renkli gözlü ve açık tenliydi. Cecilia daha önce hiç böyle bir türk görmediğini yemin edebilirdi.

Şehzade Selim taşlıkta yürümeye başlamıştı ki parıl parıl parlayan yüzü ile Ceclia çekti dikkatini. Cecilia da söylenenleri hiçe sayıp kaldırdı başını. Şehzade ile bakıştılar, Şehzade Selim etkilenmiş bir şekilde yürümeye devam etti. O gidince de kızlar eski hallerine döndüler.

Lalezar Hatun geldi Cecilia'nın yanına. Olan biteni görmüştü.

"Nasıl ettin bilmiyorum ama sanırım başardın, şehzadenin dikkatini çektin!"

"Daha bu hiçbir şey, senin de söylediğin gibi; şehzademizin tek kadını olacağım!"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 30, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Hüzn-ü Derin: NURBANU (Cihanın Sultanları - III) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin