Lorelei; Alman mitolojisinde deniz kızı ya da su tanrıçası.
Kelime anlamı; cezbedici.
-
Güneş neredeyse kaybolmuş, ay gökyüzünü aydınlatmaya başlamıştı. Yıldızlar bütün hünerlerini göstererek parlamak için uğraş veriyorlardı. Hazıran ayının tatlı-soğuk rüzgarı tenime değerken hoş hissettiriyor ve salınmış düz saçlarımı geriye doğru savuruyordu. Rüzgar aynı zamanda deniz kokusunu bana getirirken derin bir nefes alarak o muhteşem kokunun ciğerlerime ulaşmasına izin vermiştim.
Bu yıl her yıl olduğu gibi yine babamın ortağı, aynı zamanda aile dostumuz, olan James Amca'nın doğum günü davetindeydik. James Amca her yıl bu davetin düzenlenmemesi için büyük bir çaba sarf etse de Maria Teyze onu bir şekilde ikna ediyor ve bu doğum günü davetini düzenliyordu. Onları çok seviyordum, Maria Teyze, Robert Amca ve oğulları Joseph... Onlar benim ikinci ailemdi.
Her yıl bu doğum günü davetine gelirken gözlerim sadece bir bedeni arıyor ve asla bulamıyordu. İsminin Yaser olduğunu hatırladığım, babam ve James Amca'nın hem çok yakın arkadaşı hem de ortağının oğlunu. Ama Yaser ve babamlar on bir yıl önce ortaklıklarını ve arkadaşlıklarını bozmuşlardı.
Yine de umudumu asla kaybetmiyor, onu bekliyordum.
Hissediyordum, bu sefer gerçekten şansım vardı. Çünkü on iki yıl önce her şeyin başladığı mekan ve aynı gündeydim. Bu mekan on iki yıl önce hatırladığım gibi değildi, değişmişti. Ama güller hala daha aynı yerdeydi. Bütün bunlar tesadüf olamazdı, olmamalıydı.
Sadece onu görmek istiyordum, gerçek bir mucize olsun istiyordum.
"Deniz kızı!"
Joseph kolunu omzuma attığında elindeki şampanya dolu bardağı bana uzattı. Ona gözlerimi devirirken elindeki bardağı aldım ve dudaklarıma götürdüm. Şampanyadan bir yudum aldığımda yutkunarak boğazımdan geçmesine izin verdim.
"Bana öyle hitap etmeyi tahminen ne zaman bırakırsın?"
Güzel bir lakap gibi gelse de aslında öyle değildi. Çocukluğumda yaptığım saçma sapan şeyleri bana hatırlatıyor ve benimle dalga geçiyordu. Sinir bozucuydu.
"Hmm.." dedi ve elini çenesine koyarak düşünüyormuş gibi rol yaptı. "Asla!" dedi ve yüzü alaylı gülümsemesi ile doldu.
"Senden nefret ediyorum!"
"Hadi ama! İsmin bile deniz kızı demek! Lütfen, beni suçlayamazsın."
"Su Tanrıçası anlamını seviyorum." dedim. Her seferinde böyle söylememesi için bunu diyordum. Ama o asla vazgeçmiyordu, yine vazgeçmeyecekti.
"Her neyse," diyerek beni geçiştirdi. "Neden bu kadar sessizsin. Bir problem mi var?"
Başımı iki yana salladım. Ona en yakın arkadaşını beklediğimi söyleyemezdim. "Hayır, sadece sabah çok erken kalktım. Onun huysuzluğu var üzerimde."
"Birazdan düzelirsin."
Başımı kaldırıp umutla gözlerine baktım. "Niye ki?"
Yanağıma minik bir öpücük kondurduğunda gülümseme isteğimi yok etmeye çalıştım ve yüzümü buruşturup geri çekildim. "Sürpriz, bebeğim."
Gözlerimi devirdim. "İyi."
Bana cevap vermediğinde dakikalardır yaptığım gibi karşıdaki cam kapıyı izlemeye başladım. Davet neredeyse bir saat önce başlamıştı. Şimdiye kadar çoktan gelmeleri gerekiyordu. Ama yine de umudumu kaybetmek istemiyordum. Sonuçta başka bir ülkeden geliyorlardı, bazı aksilikler çıkmış olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lorelei | z.m
FanfictionYüzebildiğim tek yer, tanrıçası olabileceğim tek yer; onun gözleriydi.. 19620