7/10 - another love

227 31 9
                                    

Yaklaşık bir buçuk aydır buradaydık. Hayatımda geçirdiğim en güzel yaz olduğuna dair yemin bile edebilirdim. Tam on iki yıl sonra yeniden bir araya gelmiş, bana verdiği sözlerin saçma çocukluk sözlerinin hepsini tutmuş, tutmaya da devam ediyordu. Bana bambaşka bir diyardaymışım gibi hissettirebiliyordu. Üstelik bunun için hiçbir şey yapmasına gerek yoktu. Onu yanımda hissetmem bile bunu sağlıyordu. Ve sonra anlıyordum, ne kadar çok şanslı olduğumu..

Yazımın güzel geçmesi onun sayesinde olsada tabii ki başka etkenlerde bulunuyordu. Mesela, bazı günler babamlar ile birlikte erken uyanıp birlikte balığa gidiyorduk. Doniya, Zayn ve Joseph bundan nefret ettiklerini söyleyerek gelmeselerde bu benim için çok güzeldi. Onlarla birlikte çok eğleniyordum. Annem, Trisha ve Maria Teyze ile birlikte saatlerce oturup her şeyden sohbet ediyor, onlarla birliktede çok güzel vakit geçiriyorduk. Özellikle Trisha bana harika tariflerini veriyor, nasıl yapacağımı gösteriyordu. Sanırım bu içlerinden en güzeliydi. Hem Trisha benim için başka bir yerdeydi hem de tarifler inanılamayacak kadar güzellerdi.

Hemen hemen her gece -Joseph'in fikri- farklı bir bar ya da mekan keşfetmeye karar vermiştik. Bu fikir ilk başta saçma ve yorucu gibi görünse de aslında eğlenceli ve farklıydı. Başka mekanlara giderek hiç bilmediğimiz şeyleri tadıyor, deli gibi dans ediyorduk. Tabii gecemiz burada bitmiyordu, en azından Zayn ile benim için. Geldikten sonra sahilde aynı yerimize gidiyor, dalga sesleriyle dans ediyor, sabaha kadar sohbet edip birlikte güneşin doğuşunu izliyorduk. Harikaydı.

Yine başka bir mekan keşfettiğimiz günlerden birisindeydik ve Zayn arabayı eve doğru sürüyordu. Joseph yeni tanıştığı bir kızla etraftan bir anda kaybolmuştu.

"Neden telefonunu açmıyor?" diye isyan edercesine konuştu Doniyaa. Anne gibiydi.

"Boşuna uğraşıyorsun, asla açmayacak."

"Ama o kıza ne kadar güveniyor ki? Üstelik eve nasıl dönecek?"

"Bir şey olmaz." dedi, Zayn umursamazca.

"Hem biz buraya her yıl geliyoruz. Hepimizden daha iyi biliyor buraları. Endişelenilecek bir durum yok." dedim.

"Pekala.." diye pes etti Doniyaa. Zaten fazla abartmıştı, her şeyi yaptığı gibi.

Onunla aramız pek iyi sayılmazdı. Sürekli olarak benimle iğneleyici şekilde konuşmasından fazlasıyla rahatsız olmaya başladığım için onunla yalnız kalmıyordu. Her şeyi ekstra abartabilecek bir kapasitesi vardı. Sinir bozucu bir özellikti. Karşısındaki insan için.

Zayn arabayı durdurduğunda kapıyı açarak aşağıya indim. Zayn dolanarak benim yanıma geldiğinde elimi kavradı ve beni çekiştirmeye başladı. Neler oluyordu?

"Nereye?" dedi, Doniyaa.

Zayn onu duymamazlıktan geldi.

Onu durdurmaya çalışarak konuştum. "Zayn, nereye gidiyoruz?"

Durakladı. Ablasına asla bakmıyordu. "Fazla vaktimiz kalmadı. Birazdan sabah olacak." diyerek beni çekiştirmeye devam etti.

Arka tarafa dolanarak sahile doğru yürümeye başladığımızda normal hızda yürüyorduk. Elimi sımsıkı tutmuş, bırakmamıştı. Asla bundan şikayetçi değildim. Sonsuza kadar elimi tutabilirdi.

Sahile geldiğimizde ayakkabılarımın ince topukları kuma batıyor benim yürümemi engelliyordu. Onları çıkarmam gerektiği için durdum. Zayn bana dönerek sorarcasına baktı.

"Yürüyemiyorum, ayakkabılarımı çıkarmam gerek." diyerek açıkladım. Kadın olmak çok zordu.

Nefes vererek omuzlarını düşürdü. Elimi bıraktığında vücudumu bir anda yukarıda buldum. Bir eli belimi tutarken bir eliyle bacağımı kavramış denize doğru yürüyordu. Halimden gayet hoşnut bir şekilde kollarımı boynuna doladım.

"Bence her zaman bunu yapmalısın." diye alayla konuştum.

"Tabii, efendim. Siz nasıl isterseniz."

Yanağına hafifçe vurdum. "Aptal." dediğimde omuz silkti.

Beni yere bıraktığında kumsala oturdum ve o da hemen yanıma oturdu. Başımı boyun boşluğuna yasladım, o da kolunu belime doladı. Derin bir nefes alarak deniz kokusuyla onun karışmış kokusunun ciğerlerime gitmesine izin verdim. Dünyanın en güzel kokusu olabilirdi.

"Yakın zamanda yaz bitecek." diye mırıldandım.

"Önümüzde daha çok fazla yaz var, Lorelei. Endişelenmene gerek yok."

Gülümseyerek ona biraz daha sokuldum. "Haklısın, artık sadece bir yaz geçirmeyeceğiz." dedim. Dudaklarımı ıslattım. "Ama sen İngiltere'ye döndüğün zaman ne olacak? Ben de okula gideceğim."

"Merak etme, sık sık geleceğim. Zaten biliyorsun, artık babalarımız barıştı. İstediğimiz zaman birbirimizi göreceğiz."

"Haklısın." diye mırıldandım. "Keşke aynı ülkede yaşasaydık. Her şey çok daha kolay olurdu."

"Her şey kolay olsaydı bu kadar güzel olamazdı, Lorelei. İnan bana."

Başımı kaldırarak gözlerimizi birleştirdim. "Nasıl olursa olsun seninle her zaman güzel olur, Zayn. İnan bana."

Gülümseyerek saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Keşke biraz olsa kendinin farkında olsan." dediğinde gülümsedim. "Çok güzelsin" diyerek boynuma minik bir öpücük kondurdu. Nefesimin kesildiğini hissetmiştim.

"Bana nasıl her zaman çok iyi hissettirebiliyorsun?" diye mırıldandım. "Bu şey ne? Aşk mı yoksa bambaşka bir şey mi?"

Yanağımı okşadı. "Ne önemi var ki? Önemli olan her zaman böyle hissedebilmemiz." dedi. İç çekti. "Ama eğer bir şey söyleyecek olsak bu bambaşka bir aşk olurdu. Bizim aşkımız normal bir aşk olamaz."

Ben devam ettim. "Çünkü hikayemiz bir efsane kadar güzel. Çünkü hislerimiz bir normal bir aşktan daha kuvvetli. Bunu hissedebiliyorum."

"Çünkü bu hikayede sen varsın. Sen bu zamanın tanrıçasısın."

"Benim hikayem Lorelei'dan daha farklı. O aşk acısına yenik düşerek tanrıça oldu. Bense aşkımın gözleri sayesinde tanrıça olacağım. Çünkü yüzebildiğim, tanrıçası olabileceğim tek yer onun gözleri."

Zayn uzun saçlarımı yavaşça okşarken gözlerime bakıyor ve bana içtenlikle, aşkla gülümsüyordu. Ellerimi yanaklarına götürerek yavaşça sakallarını okşarken ben de ona aynı şekilde gülümsedim. Beni kendisine yaklaştırdığında başımı boyun boşluğuna koyarak denizi ve denizin hemen arkasından yukarıya doğdu çıkmaya başlayan güneşe baktım.

Güneş onun tenine dokunmaya başlamış, kendisini daha şanslı hissederek parlıyordu.

lorelei | z.m Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin