Kırmızı rujumu dudaklarıma özenle sürdükten hemen sonra dudaklarımı birbirine bastırıp yavaşça yayılmasını sağladım. Yüzümü aynaya yaklaştırıp rujumu kontrol ettim ve taşan yerlerini tırnağımın ucuyla yavaşça düzelttim. Makyaj masamdan kalkarak beyaz ince topuklu ayakkabılarımı ayaklarıma geçirdim. Boy aynasının önüne geçip tamamen hazır olan görüntümü incelemeye başladım.
Çok güzel görünüyordum ve bu sadece onun sayesindeydi.
Bana buraya geldiğimizden beri hep eski anılarımızı hatırlatıyor, onları bir şekilde yaşatmaya çalışıyordu. Fakat bugün tamamen on iki yıl öncesini yaşıyormuş gibi hissediyordum. Benim için aldığı elbise, tacım, ayakkabım, doğum günüm için hazırlanan yer, süsler, pastam... Her şey bunun bir kanıtıydı. Bu sefer tamamen onu yaşıyorduk ama değiştirmek istediğimiz bir anıydı. Belki de bunun için bu kadar uğraş göstermişti. Bana aynısını yaşatıp daha güzel bir anı vermek istemişti. Bu düşünce paha biçilemez derecede güzeldi..
"Deniz kızı..."
Duyduğum tanıdık ses ile başımı sol tarafıma çevirip omzumun arkasından gerideki kişiye baktım. Joseph giydiği beyaz gömlekle oldukça hoş görünüyordu. Bana bakıp gülümserken odaya doğru birkaç adım atarak tamamen girdi.
"Hadi, seni bekliyoruz." dedi oldukça sakin bir ses tonuyla. Bu beni oldukça şaşırtmıştı.
"Tamam, geliyorum." dedim ve vücudumu tamamen ona döndürdüm. Beklentiyle yüzünde bakarken suratımda kocaman bir gülümseme oluştu. "Nasıl görünüyorum?"
"Tanrıça Lorelei gibi."
Gülümsemem daha fazla artarken başım sola doğru hafifçe aşağıya indi. "Teşekkür ederim."
Kolunu uzatıp bana kibarca gülümserken hiç beklemeden uzattığı kolunu tuttum. O yürümeye başlarken hemen onun hizasında ben de ona eşlik ediyordum. Merdivenlerden inerek salona ulaştık. Mutfağa girip cam kapıdan dışarıya çıktık. Önümüzde görünen kısa yolu yürüdük ve bembeyaz süslenmiş yere ulaştık.
Güneş varla yok arasında parlıyordu. Her yerde yayılmış mumlar etrafı aydınlatmaya çalışırken çok hoş bir hava katıyordu. En sevdiğim şarkılardan birisi kulaklarıma dolduğunda yüzümde istemsizce bir gülümseme doldu.
Gözlerim yanımdaki Joseph'e gitti. "Müziği sen mi ayarladın?"
Kafasını salladı. "Evet." dedi. Bana döndü. "Ama her şey Zayn'in fikriydi. Sana sözünü tutuyor."
"Söz mü?" dedim kaşlarım çatılırken. Bu söz olayından Doniya'da bahsetmişti fakat hiçbir türlü hatırlayamıyordum. "Ne sözü?"
"Bilmiyorum.." diyerek geçiştirdi. "Hadi, seni bekliyorlar." dedi ve beni daha içe doğru götürmeye başladı.
Annem bana bakıp gülümsediğinde yanıma doğru ilerledi. Kollarını dolayıp sıkıca sarılırken ben de ona sıkıca sarıldım. Annem fazla duygusal birisiydi. Ve bu yüzden burada ağlamaması için içimden milyonlarca dua ediyordum.
"Artık yirmi yaşındasın!" dedi, bedenlerimizi ayırırken. Dualarım boşuna gitmişti. Çoktan ağlıyordu. "İnanamıyorum... Zaman nasıl bu kadar hızlı geçti?"
Ellerim yanaklarına gitti ve yavaşça ıslaklıkları sildim. "Anne..." diye sızlandım. "Makyajın bozuluyor. Ağlama.."
"Sevgilim.." dedi Joseph annemin omzuna kolunu atarken. Bir yandan da babama rekabetli bakışlarını yolluyordu. O çocukluğundan beri anneme hayrandı ve babamdan kıskanmıştı. "Ağlamalı şeyleri sevmem, bilirsin. Lütfen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lorelei | z.m
FanfictionYüzebildiğim tek yer, tanrıçası olabileceğim tek yer; onun gözleriydi.. 19620