Ay büsbütün bir şekilde gökyüzünün tam tepesinde yavaşça süzülerek parlıyor ve boş, karanlık sahili aydınlatıyordu. Yıldızlar bütün gökyüzünü kaplamış, hepsi teker teker parlayarak aya yardım ediyor gibiydi. Deniz dalgaları ayağıma yetişmeye çalışırken her seferinde sesi daha fazla yankılanıyordu. Hafif esen serinletici rüzgar saçlarımı geriye savururken denizin muhteşem kokusunu daha fazla duymamı sağlıyordu. Adeta huzurla kaplı gibiydim.
Yaklaşık bir saat önce doğum günüm bitmiş, herkes odalarına çekilmişti. Ben biraz yalnız kalmak istediğimi söyleyerek üzerimi bile değiştirmeden buluşma yerimize gelmiştim. O gelene kadar biraz yalnız kalarak kendimi dinleme ihtiyacı hissetmiştim.
Hislerim belirgindi, onu sevdiğime emindim. Fakat bu sevgi hikayemizden kaynaklanan, onun verdiği etki sayesinde miydi yoksa gerçekten seviyor muydum, bilmiyorum. Ama her zaman onu görmek istiyordum, her zaman yanımda olmasını ve onu hissetmek istiyordum. Çünkü çok güzeldi, her şeyiyle çok güzeldi.
Yukarıda duran aydan bir farkı yoktu, hatta daha güzeliydi.
Hayatımda geçireceğim en güzel doğum günüm olacağını tahmin edebiliyordum. Fakat bana on iki yıl doğum günümün tamamen aynısını gerçekten yaşatmıştı. Çalınan müzikler, pastam, hatta Joseph ve Zayn bana aynı hediyeyi bile vermişlerdi. Tahminimden daha güzel bir doğum günü yaşamıştım. Çok eğlenmiş, çok mutlu ve özel hissetmiştim.
Yanıma birisinin oturduğunu fark etmemle başımı zaten beklediğim kişiye çevirdim. Onu görmemle yüzüme istemsizce oluşan bir gülümseme yayılmıştı. O da bana içtenlikle gülümsedi.
O kadar güzel gülümsüyordu ki, Tanrı bile kıskanabilirdi..
"Niye geldin?"
"Hoşgeldin." diyerek mırıldandım. "Neden buradayız, yeniden?"
"Senden özür dilemek için geldim."
"Senden yeniden özür dilemek için geldim." dedi. Kaşlarım çatılırken ona sorarak baktım. Devam etti. "Sana söz vermiştim, şimdi sözümü tutuyorum."
Gözlerim kısılırken bana verdiği sözü hatırlamaya çalışıyordum. Neden aklımdan tamamen silinmişti? Her şeyi hatırlıyordum ama bunu neden unutmuştum?
"Ama sen çoktan benim doğum günümü mahvettin, bana çok kötü davrandın. Artık özür dilemen bunu değiştirmez ki."
"Özür dilerim, sadece ben sinirliydim. Gerçekten, özür dilerim."
"Affetmem için ne yapacaksın?"
"Senin doğum gününü yeniden aynı şekilde kutlarım. Ne dersin?"
"Olur, ama... Şimdi değil. 20.yaş doğum günümü aynı şekilde kutla. Eğer o zaman hala beni hatırlıyor olursan ve kutlarsan seni o zaman affedebilirim."
Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken bakışlarımı Zayn'e çevirdim. Yirminci yaşıma gelmiştim, o unutmamış ailelerimizin arasının bozuk olmasına rağmen bir şekilde düzeltmiş ve aynı şekilde doğum günümü kutlamıştı. Ne söyleyeceğimi bilemiyor, sadece şaşkınlıkla ona bakıyordum.
"Ama..." diye mırıldandım. "Ben unutmuştum, sen nasıl hatırlayabildin ki?"
Dudakları yavaşça kıvrılırken başını iki yana salladı. "Seninle ilgili bir şeyi unutmak mümkün değil ki, Lorelei."
Gülümsedim ama aklıma gelen başka bir şeyle gülümsemem solmuş, kaşlarım çatılmıştı. "Bizim hikayemiz şimdi son mu buluyor?"
"Asla." dedi. Gözlerimin içine baktı. "Bizim hikayemiz şimdi yeniden başlıyor." dedi ayağa kalktı ve elini bana uzattı.
"Ama o zamana kadar seni yine affetmek istiyorum. Bizim hikayemiz var ve bitmemesi gerekiyor. Başka bir şey daha yapmalısın."
"Ne yapmamı istersin?"
"Her gece buraya gelelim ve benimle her gece burada dans et. Yaz sonuna kadar."
Uzattığı eli tutarak ayağa kalktım. Elimi sımsıkı tutarken beni kendisine çekti. Elimi bıraktığında ellerimi onun omuzlarına koydum. Büyük elleri belimi sımsıkı kavrarken parmaklarının sıcaklığını elbisemin üzerinden bile hissedebiliyordum.
Her şey tıpkı o günkü gibiydi. Bana bakışları, dokunuşları, konuşması, her şeyi bana aynı hissi veriyordu.
"Ama bizim şarkımız yok ki. Böyle mi dans edeceğiz?"
"Gözlerini kapat."
"Gözlerini kapat." diye mırıldandım. Bana gülümserken söylediğimi yaparak gözlerini kapattı.
"Sesi duyuyor musun?"
"Sesi duyuyor musun?" dediğimde kafasını olumlu anlamda salladı.
"İşte, bizim şarkımız denizin sesi."
"Bizim şarkımız hala denizin sesi."
Gözlerini yavaşça açtığında gözlerimiz birleşti. Bir elini belimde tutarken diğer eli ile yanağımı kavradı. Baş parmağı hafifçe yanağımı oynarken gözlerimi kapattım ve başımı çenesine yasladım.
"Özür dilerim."
"Özür dilerim."
"Dileme." dedim. Başımı kaldırıp ona baktım. "Çünkü eğer sen o gün onları yapmasaydın, şimdi senin kolların arasında olamazdım. Bizim bir hikayemiz olamazdı, birbirimizi unutup giderdik."
Kollarımı boynuna sardığımda başımı boyun boşluğuna koyup yavaşça derin bir nefes alarak kokusunu hissettim. Üzerindeki erkeksi kokuya rağmen hala daha teniz deniz gibi kokuyordu. Hiç değişmemişti, sadece büyümüştü.
Kollarını sımsıkı belime sararken ona daha fazla sokuldum. İyi benimleydi, iyiki tanımıştım onu ve iyiki o gün sinirlenip beni üzmüş, doğum günümü mahvetmişti. Çünkü eğer yapmasaydı belki de hayatım boyunca ondan mahrum bırakılacaktım. Onu hissedemeyecektim.
Ne hissettiğimi sonunda anlamıştım. Yaşadıklarımızdan, hikayelerimizden etkileniyordum ama bunun sebebi ona bir şeyler hissediyor olmamdı.
Onu seviyordum, her şeyiyle onu seviyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lorelei | z.m
FanfictionYüzebildiğim tek yer, tanrıçası olabileceğim tek yer; onun gözleriydi.. 19620