Güneş ışıklarıyla açtım gözümü yeni bir sabaha.Lavaboya gidip işlerimi hallettikten sonra saate baktığımda geç kalacağımı düşünerek kahvaltı bile yapmadan kapıdan koşarak çıktım.
Tam durağa vardığımda otobüste geldi.Soluk soluğa bindim ve insanların garip bakışlarına aldırmadan kulaklıklarımı takıp gözlerimle yer aramaya başladım fakat yer olmadığını görünce direğe tutunup dışarıyı izlemeye başladım.Yağmur yağıyordu.Gülümsedim.Toprak kokusunu severdim.Hem beni rahatlatıyordu hem de huzur buluyordum.
Otobüs durağa yaklaşınca düğmeye bastım ve indim.Kokuyu içime çekerek yürüyordum.
Yağmur bana masumluğu anlatırdı,saflığı temizliği...
Peki biz yağmur kadar temiz miyiz?
Ya da yağmurla mi arıtıyoruz kirlerimizi?Neyse dedim içimden yağmurda toprağa düşünce çamur olur.
Okula geldiğimde geç kalmadığımı farkettim.Buna içimden sevinerek koşar adımlarla sınıfa çıktım ve sırama oturdum.
O sırada öğretmen geldi.Her ne kadar uykum olsa da dersi dinlemeye çalıştım.
Dersin ortalarında sınıfa uzun boylu bir çocuk girdi.Bütün sınıfın kafası oraya dönünce çocuk hiç istifini bozmadan kendini bile tanıtmadan önümdeki sıraya oturdu.Bütün sınıf ona şaşkınlıkla bakarken ben gülümseyerek bakıyordum.Onu daha tanımasam da bana yakın bulmuştum.Tüm sınıf onun hakkında fısıldarken sanki hiçbirisini duymuyor gibiydi.Ben de öyleydim ve hala da öyleyim.Geçmişim çığlık çığlığayken bana fısıltıları geliyordu.O kadar da önemsemiyordum artık.Bu çocukla arkadaş olmam lazım diye geçirdim içimden.Belki o istemezdi ama eğer bir şey istediysem benden kurtulmasıda imkansızdı artık.
Sanki düşüncelerimi okumuş gibi bana dönünce ona gülümsedim.O ise soğuk bakıyordu hislerini kaybetmiş gibi.Öğretmenin konuşmasıyla düşüncelerim yarım kaldı.
-Oğlum sınıfa kendini tanıt.
Deyince çocuk soğuk bir sesle:-Akın , Amerika'dan geldim.
Diye cevap verdi.-Hoşgeldin evet arkadaşlar derse dönelim dedi Hakan Hoca.
Demek adı Akın idi.Benim yeni dostum.
Arkadan Akın'ın kulağına fısıldamaya çalıştım.-Biraz soğuk birisin dedim ama arkasına bile dönmeyince,
-Biraz değil baya soğuk birisin.Ne tesadüf ben de öyle.Bak gördün mü ortak noktamız varmış.
Ben böyle söyleyince,-Kapat çeneni diye tısladı.
Ders boyunca konuşmamaya karar verdim ama tenefüs zili çalar çalmaz Akın'ın yanına damladım.
-Ben Armina diyip elimi uzattım ama elime bir bakış atıp tekrar önüne döndü.
Buna her ne kadar sinir olsam da belli etmemeye çalıştım çünkü bir arkadaşa ihtiyacım vardı ve benim gibi birini bulmuşken bırakamazdım.
Normalde kimseyle konuşmayan buz kadar soğuk olan ben ona ayrıcalık tanımıştım.
Beni düşüncelerimden ayıran ayakta dikilen Akın'ın sözleriydi.-Çekil önümden.
-Çekilmiyorum, dedim.
Zaten inat bir kızdım.Hayatım boyunca böyle oldum tuttuğunu koparan çünkü eğer ben koparmasam hayat benden sevdiklerimi koparıyordu.
Olsundu dedim içimden daha umut kopmadı benden.
Çıkan gürültüyle beraber Akın'a baktım.Sadece ben değil bütün sınıf ona bakmıştı.Sıraya yumruk atmış sinirli bir şekilde
yerine oturmuştu.Pek umrumda değildi açıkçası.Ben hala yanında oturmaya devam ederken,-Sırana geç diye tısladı.
Ona tiksinç bir gülüş atıp,
-Artık burada oturuyorum, dedim ve sen bana kendini tanıtmadın diye ekledim.
-Tanımak isteyeceğin biri değilim diye kısa kesti.
Tam bir şey daha söyleyecekken Kenan Hocanın gelmesiyle çenemi kapattım.
Bir ders daha bitince derin bir oh çektim.Derslerde fazlasıyla sıkılıyordum.Geleceğimi ön planda tuttuğum için mecbur dinliyordum.Her ne kadar kendi ayaklarımın üstünde durmaya on yaşında başlasam bile...
Bunları düşünmeye devam edersem daha da yıkardım duvarlarımı biliyorum.Bu yüzden Akın'a döndüm.-Dışarı çıkalım mı? Diye sordum.Her ne kadar sesim çatallı çıksa da...
O ayağa kalkınca içim sevinçle doldu.Açıkçası geleceğini düşünmüyordum.Bana bakınca ayağa kalkmam gerektiğini anladım.O yanımdan hızlıca geçerken peşinden onu takip ettim.Okulun arka bahçesine gidiyorduk.Genellikle orası ıssız olurdu ama yine de hiç tedirgin olmuyordum.Defalarca kez işkenceye uğramıştım.Açıkçası pek korkutucu gelmiyordu.O bir banka oturunca gidip yanına oturdum.Küçük bir çocuk gibiydim.Çocuk olmayalı uzun zaman olmuştu.Sahi en son ne zaman parka gitmiştim ya da ne zaman gerçek gülümsemiştim hatırlamıyorum.Hayatın sahteliğine aldanmıştım belki de bu yüzden hep sahteydi gülümsemelerim...
Düşüncelerime yanımda duyduğum sinirli nefes alış verişler yüzünden ara verdim.
Akın'a döndüğümde tek bir noktaya bakıyor ve hızla nefes alıp veriyordu.Boynundan damarları gözüküyordu.Neye bu kadar sinirlendiğini görmek için kafamı çevirdiğimde bir kızla erkek gördüm.Birbirlerine gülümsüyorlardı ama belliydi onlarında sahteydi her gamzeleri...
Akın bu kadar sinirlendiğine göre ya kıskanmıştı ya da ikisinin bir geçmişi vardı.Akın'ın unutamadığı kızın da hatırlayamadığı...
Akın'ın kolunu dürtüp,
-Iyi misin?diye sordum.
-Iyiyim bir şey olduğu yok diye cevap verdi sertçe.
-Yalan söylüyorsun dedim ona bakarak ve devam ettim.
-Belli ki kırgınlıkların var geçmişe karşı.Her nefesin yakıyor mu içini yoksa biraz daha mı nefessiz bırakıyor seni?
Seni anlarım hatta seni en iyi ben anlarım.Çünkü ben çok nefessiz kaldım.Biraz daha çabaladım.Icime derin nefes çekmeye korkar oldum.En kötüsü de ne biliyor musun? Insanlar sen acı çekerlen umursamıyorlar bile.Insanlar değiştikçe ben de değiştim.Acı çeken birini gördüğümde yolumu değiştirdim.Şuan sana neden yardım etmek istediğimi bile bilmiyorum.Fazla konuştuğumu düşünüp derin nefes aldım ama onun söyledikleriyle nefesim yine boğazımda tıkandı.
-Bu zamana kadar yanımda kimse yoktu ve bundan sonra da yanıma birisini alacağımı zannetmiyorum.Benim kimsenin yardımına ihtiyacım yok ve küçük kız acı çeken birini gördüğünde yolunu değiştirmeye çalışırken ya çıkmaz sokağa denk gelirsen.Bunu hiç düşündün mü?
Dedi ve yanımdan hızlıca uzaklaştı.
Ben de kendi yalnızlığımla baş başa kaldım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK MASUM YALANCI
Teen FictionGözlerim denizde gezinirken dalgaların her kıyıya vuruşunda geçmişimi hatırlıyordum. Elbet aradan uzun zaman geçmişti fakat her rüzgarda biraz daha savruluyordum. Sahi bu kaçıncı rüzgar? Bu kaçıncı savruluşum? Yağmurun hafif çiselemeye başlamasıyla...