Ama o anladı, o beni anladı.

23 2 0
                                    

8. Bölüm

"Tuğra senin lisedeki o kız olduğunu bilmiyor değil mi? Neden söylemiyorsun amacın ne kızım senin? Neyse amacın umrumda değil sana söylüyorum Tuğra'nın peşini bırak. Böyle salakça oyunlarla uğraştırma bizi anlıyor musun?"

"Emir ne dediğinin farkında mısın? Sanki Tuğra'yı öldürecekmişin gibi konuşuyorsun."

"Açıkla o zaman, Beril artık sevmediğini söyledi madem sevmiyorsun ne diye İzmir'den kalkıp geldin? Tuğra için olduğunu anlamadığımı mı zannediyorsun?" yeter artık! Bana, hiçbirşeyi bilmeden bağıramazdı.

"Evet seviyorum ve o yüzden geldim, bu salonada sırf Tuğra var diye geldim. Şimdi sen cevapla bunlardan sanane? Seni ilgilendiren herhangi bir şey göremiyorum. Birde kalkmışsın bana bağırıyorsun."

"Banane mi? Kızım sen şakamısın? Bananeymiş? O benim kardeşim. Ona yalan söylediğinin farkında mısın? Lisede olmadı, sevmedi seni anlıyor musun, kafan alıyor mu? Buraya gelip pembe hayallere dalma yine sevmeyecek seni. Ama öğrendiği an nefret edecek senden. Bana bak eğer Tuğra senden nefret etsin istemiyorsan git." bu kadar ağır konuşmamalıydı. Emir'den nefret etmiştim.

"Ya bana bir baksana sen, Emir, o küçük çocuk değil? Seni anlıyorum bu kaza olmadan önce seninleydi o yüzden bu kadar hassassın, ama o senin arkadaşın ve senin onu korumana gerek yok. Onu kandırmıyorum. Sadece lisedede aynı okulda olduğumuzu bilmiyor o kadar...... Bak bu konuyu açmak istemezdim ama lisede seninde bizi ne kadar küçük gördüğünü biliyordum, ama bak buraya ilk geldiğimde nasıl zaman geçirdik. Sen lisede herkesi ezen, anlamaya çalışmayan biriydin ve şu anda yaptığın gibi Tuğra'yıda etkiliyordun. Yapma, bırak onuda benide. Biz bugün bütün gün beraberdik çok eğlendik ve aramızda birşeyler olacak gibi Tuğra'nın iyiliği için ona söyleme. Bu yalan bile sayılmaz, ona tabiki gerçeği söyleyeceğim ama zamanında. Anlıyor musun?" Uzun uzun suratıma baktı. Bu kadar uzatması o kadar saçmaydı ki, söylediği şeylerde fazlasıyla ağırdı.

"Tamam dediğin olsun sizinle uğraşmayacağım, ama dediğin gibi gerçeği ona söyle. Eğer gerçekten aranızda birşeyler olursa ve sen o zaman söylersen hiç iyi tepki almazsın demedi deme." son sözünüde söyleyip dönüp gitti. Bu Emir gerçekten çok garipti, endişelenmesini anlıyorum ama verdiği tepkiler, söyledikleri çok ağırdı. Emir'in arkasından bakmayı bırakıp içeriye girdim. Tuğra aşağıya inmiş, koltukların orda çantasını düzeltiyordu. Beni görünce gülümsedi.

"Ne sordu bu kadar gizli?" Ah Tuğram benim. Neler neler yapıyorum senin için, kendim bile inanamıyorum. Bana bakıp gülümsüyorken ona yalan söylediğim için kendimden nefret ettim.

"Hiçbirşey işte şey Beril ile ilgili gereksiz birşey yani....boşver." kelimeler birbirine girdi, dediğimin saçmalığına gülmüştü.

"Anladım neyse Beril'in evi nerde seni bırakmama gerek var mı?"

"Gerek yok, şurdan otobüse bineceğim, evdeyim"

"Tamam bende o duraktan biniyorum hadi beraber gidelim." çantasını sırtına takıp kapıya ilerledi. Hareketleri, dedikleri herşeyi gülümsememe sebep oluyordu. Soyunma odasına gidip bende çantamı aldım, dışarıya çıktık. Salonu kilitleyip durağa ilerledik. Emir'in dediklerini düşünmemeye karar verdim, dediğim gibi sonunda gerçeği ona söyleyecektim.

Otobüsüm geldiğinde Tuğra'ya döndüm.

"Otobüsüm geldi. İyi akşamlar."

"Bende geliyorum. Anlaşılan otobüslerimiz aynı." saşkınlığımı gizleyemedim. Bu kadarı fazlaydı otobüsümüz bile aynı mıydı? Otobüs durunca arkamdan hafifçe itti otobüse bindim o da peşimden. Şansımıza çok kalabalık değildi. En arkaya yerleştik. Çok şanslıydım. İçimden gülmek, kahkaha atmak geliyordu ama dışarıya sadece aptal bir sırıtış yansıtıyordum. Tuğra yerine yerleşip çantasını kucağına aldı.

BİR KIVILCIM YETER!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin