Mezuniyet partisinden sonra lise hayatım sona ermişti. Bulut'la o partiden sonra hiç görüşmemiş, konuşmamıştık ve aradan tam iki hafta geçmişti.
Odama kapanmış öylece otururken, kapım bir odunla vurulmuşçasına tıklandı ve yanında bir öküzün, "Kız, müsait misin?!" sesiyle seslenirken ne olduğunu anlamadan irkildim.
"Efendim, Ediz?"
"Müsait misin?, dedik!"
"Gel."
Sevgili ikizim odama daldıktan sonra bir sessizlik olmuştu, ne garip. Onun durmadan saçma sapan konuşması gerekiyor, oysaki.
"Neyin var, sürmelim?" dedi sakin bir sesle. Evet bana hep sürmelim diyor, Ediz. Gözlerimin sürmeli olmasından dolayı. Gözlerim sürmeli ve deniz mavisi, ismim de burdan geliyor zaten. Doğduğumda deniz mavisi gözlerimi görünce, babam 'Deniz' ismini vermiş. Ediz'e verilen isim ise tamamen benden kaynaklı. Deniz ismine uyum sağlaması için. Saçlarım açık kahve tonunda, dalgalı ve sırtıma gelecek uzunlukta, ten rengim kumral. Ediz'in söylediğine göre doğal bir güzelliğim varmış ve makyaj yapmaya ihtiyacım yokmuş. Ediz beni çok güzel buluyor, beni kimseyle paylaşamıyor ve hayatında en değer verdiği kişi benim. Doğduğumdan bu yana, hep yanımdaydı Ediz. O kadar sinir bozucu ki bazen boğazına asılıp boğasım geliyor ama öyle ki benim de hayatım boyu en değer verdiğim kişi o...
Kardeşimin sorduğu sorunun üzerinden yaklaşık olarak bir buçuk dakika geçmişti ve ben hâlâ cevap vermemiştim.
"Deniz, ne oldu sana?" dedi şefkatle, bazen çok tatlı oluyor ve kalbimin içine sokasım geliyor bu çocuğu.
"Hiç, neyim olabilir ki?" dedim iç çekerek.
"Yani ne bileyim kızım, odaya kapanmalar falan hiç hayrı alamet değil."
"Yok be ikiz, cidden bi'şeyim yok."
"Emin misin?"
"Bir sorunum olsa söylerdim sana."
"Tabii canım sakladığın hiç bi'şey yok ki zaten."
"Yaaa, çok oluyorsun." diyerek yastığımı Ediz'in kafasına sertçe vurdum. Hiç eksik kalır mı, beyefendi? Bir başka yastıkla tepkisini gösterdi. Ufak çaplı bir yastık savaşından sonra annem seslendi;
"Oğlum, kızım neredesiniz?"
"Buradayız anne!" dedi Ediz.
"Gerizekalı mısın, Ediz? Kadın mekan olarak nerede olduğumuzu soruyor. Odama gel anne!"Annem çok güzel bir kadın. Adı Melis. Melis Acar. 38 yaşında. Ela gözleri, sarı saçları ve beyaz ten rengiyle gerçekten muhteşem bir görünüme sahip. Ediz'in deyişiyle tam bir matmazel! Ediz bana olduğu gibi anneme de çok güzel hitap eder. Kadınlara karşı gerçekten çok nazik. Bu kişi ben olsam bile! Bu nazikliğin altında her erkekte olduğu gibi bir öküzlük yatsa de Ediz gerçekten hayatımda tanıdığım en inanılmaz erkek. Benim gördüğüm kadarıyla oldukça yakışıklı. Benim gibi kumral fakat benim gibi mavi gözlü değil. Gözlerini annemden almış, ela gözlü. Gözlerinin ela gözlü oluşunun yanında bir de çekik gözleri. Güldüğü zaman kayboluyor o minicik gözleri. Saçları yumuşacık, canım sıkıldıkça oynarım. O yumuşacık saçlara dağınık bir model vererek adeta tatlılılığına tatlılık katıyor. Boyu benden uzun ve boyunun uzun oluşu ona bambaşka bir hava veriyor. Ayrıca kaslı bir vücuda ve geniş omuzlara sahip. Ona sarıldığım an tüm kaslarını hissedebiliyorum. Ona sahip olacak kız çok şanslı gerçekten fakat kesinlikle benim ikizim olduğu için bu kadar yakışıklı. Yoksa bakkal Himmet Amca'nın oğlu Bedir'den farkı olamazdı.
Annemin odaya girişiyle bir ciddiyet sarmıştı ortalığı. Matmazel Melis'in bu ciddi suratının altında yine yatıyordu bir şeyler. Sevgili kardeşim hemen atıldı;
"Anne, ne bu surat?!"
"Hiç uzatmayacağım çocuklar, akşama babanızın iş yerinden yakın arkadaşı Erdem Bey, eşi ve çocukları yemeğe gelecekler. Misafirlerimizi en güzel şekilde ağırlamamız lazım. Şimdi ikinizin de hazırlanmasını istiyorum. Yaklaşık üç saate burada olurlar." dedi ve ciddiyetini bozmadan odadan çıktı annem.
"Ediz ne misafiri şimdi ya, nereden çıktı akşam yemeği falan. Hiç kimseyi çekemem ben!"
"Al benden de o kadar vallahi ikiz. Birlikte dışarı çıkarız diye düşünmüştüm ben de. Yeni bir film vizyona girmiş, giderdik."
"Yaa, iyice sinirlendim şimdi!"
"Yarın gideriz güzelim hiç sorun değil. Hem çocukları varmış, eğleniriz falan. Bence güzel bir akşam yemeği olacak."
"Nasıl eğlenmeyi düşünüyorsun acaba?!"
"Ya ne bileyim kızım. Film izleriz, yeriz, içeriz. İnşallah çocuklardan en az birinin cinsiyeti kızdır."
"Sen yine çapkınlık peşindesin tabi şapşal."
"Of be Deniz, her şeyi bu kadar abartmak zorunda mısın? Eğleneceğiz kızım, anı yaşa işte!"
"Ne anından bahsediyorsun Ediz. Altı üstü bir akşam yemeği."
"Hıhı eğer erkek bir çocukla gelirlerse ve dibin düşerse göreceğim o zaman seni."
"Saçmalama, işim olmaz."
"Tabi canım. Geçen geceki çocuğa nasıl baktığını gördük."
"Ne? Hangi çocuk? Neyden bahsediyorsun Ediz sen?"
"Bilmiyormuş gibi konuşuyorsun yine Deniz."
"Gerçekten ne dediğini anlamıyorum."
"Ya mezuniyet gecenden bahsediyorum kızım. Bulut. Bulut Uras."
"Of salak mısın Ediz? Bulut'u doğru düzgün tanımıyorum bile. Aramızda ne olabilir ki. Hem nasıl takdıysan artık çocuğa, ismini geçtim soyismini bile kazımışsın beynine."
"Ne alakası var bununla? Ayrıca sen benim kardeşimsin. Anne ve babamdan sonraki tek dayanağımsın. Canımdan bir parçasın sen Deniz. Senin kılına zarar gelse ben burada ölürüm, yakarım yeri göğü anlıyor musun? Bilmiyormuş gibi konuşma gözünü seveyim ya! Tabi koruyacağım seni. Bilmediğim, tanımadığım, hiç görmediğim biriyle başbaşa görüyorum ismini değil yedi ceddini bilmem lazım o adamın! Bir de ben aranızda bir şey olduğunu iddaa etmedim. Sen aramızda hiç bir şey yok diyorsun. Olmasın zaten!" dedi ve hiç bir şey söylememe fırsat vermeden ekledi;
"Hazırlanmaya başlarsan iyi olacak!" diyerek odadan çıkmak üzere kapıyı hızla çarptı.
Gerçekten hiç anlamıyorum bu çocuğu. Bir dediği bir dediğini tutmuyor. Bir yumuşak, bir sert. Bir sıvı, bir katı. Çok ürkütüyor beni vallahi. Ayrıca niçin Bulut'tan bahsetti ki şimdi bu salak. Unutuyordum ben. Aklımdaki kafa şişirecek düşünceleri bir kenara bırakıp, hazırlanmaya karar vermiştim. Tam hazırlanacakken telefonum çaldı ve 'ADAMIM' arıyordu.
"Efendim, babacığım?"
"Aşkım, annen bahsetti mi misafirlerden?"
"Evet babacığım. Ben de tam hazırlanıyordum."
"Tamam bebeğim. Ben de eve birkaç bir şey alıp geliyorum. Kardeşin sorun çıkarmadı umarım. Daha evvel bahsetmemiştim misafirlerden, çok ani oldu kusura bakmayın kızım."
"Yok babacığım sorun olur mu hiç? Ediz'de sorun çıkarmadı hiç merak etme sen. Güzel bir akşam yemeği olacak."
"Benim anlayışlı prensesim. Hadi seni tutmayayım hazırlan canım kızım. Çok öpüyorum."
"Bende öptüm babacığım, görüşürüz."
Babam Sarp. Sarp Acar. Her yönden düşünceli bir adam. Onunla gurur duyuyorum. Bir baba ancak bu kadar mükemmel olabilir. Onun gözlerinin tıpkısının aynısını taşıyorum. Tıpkı benimkiler gibi deniz mavisi gözleri var babamın. Ediz'le aynı boydalar. Tıpkı Ediz gibi babam da kaslı bir vücuda sahip ve yine onun gibi geniş omuzlu. Babam 43 yaşında. Yaşının 43 olmasından kaynaklı olarak saçlarında hafif beyazlanmalar var. Babamı bildim bileli saçlarını jöle ile yan bir şekilde kaldırıyor ve bu model ona o kadar yakışıyor ki çoğu zaman annemden kıskanıyorum onu. Babam gülünce o sırma dişleri ortaya çıkıyor ve masmavi gözleriyle süper bir uyum yakalıyor. Gerçekten çok yakışıklı bir adam. Ona hep adamım derim ve bunu herkes bilir. Hayatımın iki erkeği Sarp ve Ediz. İkisini de çok seviyorum. Annem Melis ise benim baş tacım. Ona genelde 'validem' derim. Evdeki tek hemcinsim. Böyle inanılmaz insanların ailem oluşu beni çok mutlu ediyor.
Hazırlanmış bir şekilde odamda misafirleri beklemeye başlamıştım. Siyah deri eteğimin üstüne giyindiğim salaş duran, krem rengi, kapri kol, kazak görünümlü ince bir kıyafetle ve ayağımdaki düz, siyah babetlerle uyumlu göründüğümü düşünüyordum. Misafirlerin gelmesine daha 45 dakika vardı ve müzik dinlemeye karar verdim.
Ve beklenen misafirler kapıdalardı. Edizciğim odama geldi ve;
"Hadi ikiz... Vaayy güzelimm. Yakıyorsun yine he."
"Olmuş mu gerçekten?"
"Mükemmelsin bebeğim."
"Sende mükemmel görünüyorsun erkeğim benim."
"Ay hadi hadi, şımarmaya gelemiyorum bilmiyor musun?"
"Tamam, geldim."
Biricik ikizim ona en yakıştırdığım kotunu ve onun üzerine açık gök mavisi tonunda geniş bir gömlek giymiş, düğmelerini harika görünen kaslı göğüsleri görünecek şekilde açmış ve gömleğin kollarını dirseklerine gelecek şekilde katlamıştı. Açık düğmelerden görünen ve göğsüne uzanan siyah kolyesiyle serseri bir görünümü andırıyordu. Giyindiği siyah, bağcıklı ayakkabıları ve saçlarına verdiği her zamanki dağınık modeli vererek yine karizmaydı Ediz. Ona yaklaştıkça parfümünün kokusunu almaya başladım. Tam bir erkek. Kimin kardeşi be!Evet arkadaşlar bu bölüm de burada biter:)) Yorumlarınızı bekliyorumm!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Lazım
AléatoireAşk lazım evet. Yalnızlıktan bunalmak bir yandan acı veriyor. Aşığım fakat yalnızım. Anlarsınız ya. Aşık olmak yetmiyor. Aşk olmalı ortada. Var ya da yok bilinmiyor. Ya sevmiyorsa? Ya da gerçekten sırılsıklam aşıksa? Kimse bilmiyor ne olduğunu, ne y...