Wet/ i don't wanna be your girl
Bacaklarım beni taşıyamayacak kadar güçsüzleştiğinde kapıya dayandım.Güçlü gözükmeliydim ama bu , gözlerimde biriken yaşlar yüzünden oldukça zordu.
''Justin'' dedim boğazımdaki yumrunun geçmesini beklerken.
''Bay Bieber'' diye düzeltti .Dudaklarım ağlamak için aralandığında zorda olsa kapatmaya çalıştım.
''Size açıklama yapmak zorunda değilim Bay Bieber.Biz artık iş arkadaşı da olmadığımıza göre iki yabancıdan farklı değiliz.''
"Hayır" dedi karşı ses. Tıpkı toplantılarında olduğu gibi aynı ses tonunda konuşuyordu.Soğuk ve kesin.
"Biz sizinle bundan sonra yabancı olamayız.Benim yıllardır en büyük düşmanım olan Greyson Şirketlerinde şuandan itibaren çalışan bir elemansınız.Bundan sonra düşmanım olacaksınız."
Telefon aniden yüzüme kapatıldığında ani şok dalgasıyla ayaklarımdan çivilenmişe döndüm.
Onu kaybettin.
Her şeyini kaybettin.
Diye hıçkırarak ağladı iç sesim.Çerçevelettiğim fotoğrafımızı elime alıp inceledim.Birbirimizi öylece bakarken tek istediğim ona sarılıp kokusunu ciğerlerime doldurmaktı.
"Bay Bieber , eğer her şey bittiyse" yutkundum "Size son bir kez veda etmeme izin verin"
"Bir şey söyleyin Bay Bieber" dedim dizlerimin üstüne düşerken."Tanrı aşkına bir şey söyleyin" çerçeveyi alıp göğsüme bastırdığımda hıçkırıklarım tüm salonu doldurdu.
Ama ondan hiçbir ses yoktu.O akşam yatağımda kıvrılıp ,Bay Bieber kokan , odamın bir köşesine fırlattığım yastığa sarılarak ağlıyabilirdim ama güçlü olmalıydım.
Çerçeveyi yerine koydum ve akan göz yaşlarımı sildim.Ayağa kalkmak için komodinin kenarından destek aldım.
Başım dönüyordu ve içimi döküp ağlamak istiyordum.
Onun yerine , işime odaklanmaya çalıştım.
Yeni patronum Bay Greyson'u aradım."İyi akşamlar Bay Greyson"
"Size de , bir sorun mu var?"
"Hayır tabii ki de yok ben sadece ıhm" ne diyeceğimi bende o saniyeler arası unutmuştum "Ben işime yüklenmek istiyorum ve" cümlemi tamamlayamadan Bay Greyson konuşmaya başladı "Pekala, bunu neden benimle bir akşam yemeğinde konuşmuyoruz"Kulağım ve omzum arasına sıkıştırdığım telefonu sabit durdurmayı beceremesemde, mutlu bir şekilde söylemeye dikkat ederek kabul ettim.
"Saat dokuzda sizi evinizin önünden alırım"Telefonu kapatıp odama gittim.
Bugün bir randevum vardı.Ya da iş toplantısı her neyse.Bu yaptığım bir intikamdı ve benim şu anda Bay Bieber'ın intikamını almak için gözüm dönüyordu.Randevu için sade bir elbise seçtim.Göğsüme inen derin dekoltesinde, boynumda bir kolye aradım.Gözüme Bay Bieber'ın aldığı elmaslarla dolu kolye çarpsada takmak istemedim.
Şu anda aklımda onunla ilgili hiç bir şeny olmamalıydı.Kendi kariyerim , aşktan daha önce gelmeliydi.
Elbisenin askılarını kolumdan geçirdiğimde boy aynasının karşısında kendimi inceledim.En son boy aynasında kendime baktığımda belime sarılan iki kol olurdu veya açıkta kalan boynumu öpen dudaklar.
Duymak istediğim iltifatları sevdiğim adamdan duymak gibi."Şuanda belime kollarını sarıp ,her şeyin iyi olacağını söylemene çok ihtiyacım var" göğüslerime dökülen saçlarımın arasından parmaklarımı geçirdim.
Yaptığım makyajı son kez aynada kontrol ettiğimde saat dokuza on vardı.
O birazdan burada olacaktı , neden heyecanlı değilsin!
Çünkü o Bay Bieber değil.Başımı sertçe iki yana salladım "Unut onu Aniella , en azından sadece bir günlüğüne" sesim titrerken göz yaşlarımı geri yolladım.
Kapı çalmıştı.
Bu sefer hiç bir şeyi kırmamıştım zaten beni iyileştirmek isteyen bir adamla yemeğe çıkmıyordum.
Yavaş adımlarla kapıya yürüdüm ve yüzüme yapmacık durmayan bir gülümseme yerleştirdim."Çok güzel görünüyorsunuz" dedi yeşil gözleri parlarken tebessüm ettim.
Hiç bir iltifatı Bay Bieber'ın hissettirdiği gibi hissettirmiyordu.