Sarı çiçekler odayı daha bir aydınlatır. Beni öylece beklerler onları beklediğimden daha çok. Onlar bana baharın ilk mektubudur. Bana köyünde savaşın çalıştırmadığı bir kadın bana armağan etti, bize kalmayan kıtlık içinde yaşayan bir doğadan. İnce ve zayıf hayatımızdan sonra bizi o taşıyacak dikili ormanıyla...
Kendi dallarının çözülüşünün dışında güneşten koparılmış iplerle ve zamanın iğnesiyle örülür orman. Gözlerimi bu sarıçi çeklere dikerim, bana ışık saçtığını duyumsarım karanlığımı kovarak, o ince yapraklarında çekinmeden suyunu değiştiririm. Uzun bir mecaz beni över: Altıncı hissin duyduğu sarı renginin o boğuk sesi. Sesi vurgusuyla sınırlı, güneşe tapan o sesi dinini değiştirmez asla! Oysa -ölümün sesini- değiştiriyordu, ondan kuşatılmış atları bekleriz, açık adımlarımızdan dikilmeyi öğreniriz yüksek mesafelerde..!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeklerin İzi
Historia Cortaİnsan buydu çünkü. Hiç yaşamadıklarımıza değil, eksik yaşadıklarımıza ihtiyaç duyardık. Bilirim ki, ağlamanın sonu uyku, ondan sonrası boşluk. Uyandığındaysa daha az acı.Bazen öyle bir an oluyor ki, içten gülümseyebilmeme şaşırıyorum. Bazense içimi...