Ağaçlar bir birlerinin kız kardeşidir veya birbirleriyle güzel geçinen iki komşu. Büyük ağaçlar küçük ağaçları korur, küçük ağaçların gölgesi yetişmediği yerlere uzanır büyük ağaçlar. Uzun dallar kısa dalları korur, gecede homurdanan güvercinleri onlara gönderir. Hiçbir ağacın meyvesi başka bir ağacın meyvesinde olgunlaşmaz, kıskanıp ondan etkilenmez. Bir ağaç başka bir ağaçı öldürmez ve bedenini taklit etmez. Gök rengini aldığında yüzmeyi öğrenirler. Kapı olduklarında yatağa birer muhafız olurlar. Sandalye olduklarında gökle yarışmayı unutmazlar. Masa olduklarında şaire odun olmadığını öğretirler. Ağaçlar bağışlayıcı ve uyanıktır. Ne uyur ne de düş görürler. Ancak düşleyenlerin yatağında öküzdür, gece gündüz ayakta dikilirler. Göğe ve gelip geçenlere saygı gösterirler. Ağaçlar eğilip yeniden dikilirler. Yükseklere sarkarlar. Hafiften fırtınayı özler, ustalıkla celallenmeyi özler gibi ve yükseklere çıkarlar... Daha yükseklere.
Şair söylemişti taa eskiden: "Keşke taşlar ölmezse". Keşke bunuda söyleseydi:"KEŞKE AĞAÇLAR ÖLMEZSE..!"
![](https://img.wattpad.com/cover/61839868-288-k415731.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeklerin İzi
Kısa Hikayeİnsan buydu çünkü. Hiç yaşamadıklarımıza değil, eksik yaşadıklarımıza ihtiyaç duyardık. Bilirim ki, ağlamanın sonu uyku, ondan sonrası boşluk. Uyandığındaysa daha az acı.Bazen öyle bir an oluyor ki, içten gülümseyebilmeme şaşırıyorum. Bazense içimi...