- Hala bıkmadın mı bu tarladan? Sen güçlü bir savaşçısın. dedi tok bir ses.
Yakup eğildiği yerden hafifçe doğruldu. Bu sesi tanıyordu. Savaş hakkında bildiği her şeyi öğreten ustası General Bünyamin'den başkası değildi. Yavaşça arkasına döndü ve:
- Hayata kazandırmayı, hayat almaktan daha çok seviyorum efendim. dedi.
General Bünyamin atının üstünde zırhının içinde boynunda Hz.Süleyman'ın Mührü olan bir kolyeyle tüm asaleti ile oturuyordu. Gülümsedi General ve atından aşağı indi.
- Gel sana bir sarılayım Yakup. dedi.
Sarıldıktan sonra ekledi:
- Uzun yoldan geldik bizi ağırlamayacak mısın?
Yakup atına atladı ve eve doğru yola çıktılar. Generalle yan yana sürüyorlardı atlarını. Önlerinde 2, arkalarında 2 asker onlara eşlik ediyordu. General lafa girdi:
- Yakup geliş amacımı az çok kestiriyorsundur. Orduya dönmen gerekiyor.
Yakup'un yüzü düştü:
- General ben artık öldürmek istemiyorum. Savaşmayı bırakmamın sebebi budur. Burada mutlu bir yaşamımız var. Bakmam ve kollamam gereken bir ailem var. dedi.
General:
- Ailen... Kaç çocuğun var Yakup?
Yakup isteksizce:
- 2, biri kız biri oğlan. dedi.
General:
- Çocukların için savaşmalısın Yakup. Bu sefer durum çok ciddi. Sadece bizim ülkemiz değil. Tüm dünya için savaşmalısın.
Yakup anlam veremiyordu. Eve yaklaştılar. Yakup'un geldiğini gören çocuklar evden fırladı ve babalarına doğru koşmaya başladılar. Çocuklar biraz yaklaşınca Yakup attan indi ve çocuklarıyla kucaklaştı. Çocuklar meraklı gözlerle zırhlı adamlara bakıyorlardı. Yakup ikisini de kucağına aldı ve eve kadar taşıdı. Hanımı ve annesi kapıda karşıladı Yakup'u. Yüklerini aldılar içeri koydular. Sofra hazırlanıyordu. Yakup, Generali sofraya davet etti. Askerler için ayrı sofra kurdular. Babası, annesi, hanımı, çocukları, Yakup ve General yemeğe başlamışlardı. Herkes ters bir şeyler olduğunu hissetmişti. Sofrada çıt çıkmıyordu. Sadece yemeğe daldırılan kaşıklar ve yutkunma sesleri geliyordu. General bu havayı dağıtmak için:
- Baba, oğlun bu dünyada görüp görebileceğimiz en iyi yetiştirilmiş oğuldur. Sana hayran kalıyoruz. dedi.
Baba:
- Ailenin tüm yükü onun omuzunda ve bir kere bile sıkılmadan bizim için çalışıyor. Tüm hayallerinden vazgeçerek yapıyor bunu. dedi.
General duvara toslamıştı. Herkesin, onun yüzünden bu kadar gergin olduğunu sert şekilde anlamıştı. Yakup, General'i kurtarmak için:
- Bizim ailemizin erkekleri de kadınları da çalışkandır. Vazife ne ise onu yaparız." dedi.
General:
- Madem vazife ne ise onu yapıyorsunuz, bugün vazife orduya katılmaktır Yakup. Zira büyük bir savaş kapıda ve bu savaş bildiğimiz savaşlardan daha farklı bir savaş olacak. Senin gibi lider ruhlu insanlara ihtiyacımız var. dedi.
Yakup tam kaşığını ağzına götürmekteydi ki o şekilde kaldı. Anne ve baba birbirlerine baktı. Yakup'un hanımı kafasını kaldırmıyordu, hemen çocukları yataklarına gönderdi. Çünkü birazdan sofra karışacaktı. Yakup kaşığı tabağa geri bıraktı ve:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sion Tepesi - Büyük Savaş
FantasyTeknolojinin olmadığı, yaşamanın sanat olduğu zamanlarda Hz.Süleyman'ın İmparatorluğunda bir savaş oldu. Tüm dünyanın kaderini belirleyen büyük savaş. Bildiğimiz savaşlardan farklı, kılıç kalkandan uzak bir savaş. Fizik ile Metafiziğin savaşı... İçe...