Bölüm 2

102 24 4
                                    

Telefonu elime alıp Gediz'i aramıştım tabi ki o sırada bir kız sesini beklemiyordum hem de Güneş'in sesini.
-Alo, diye telefonu açan Güneş'in sesini duyunca kısa bir şok geçirdim sonra kendimi toparlayıp;
-Ailenle aran düzelmedi mi Güneşciğim,hala sevgilimin yanında ne işin var?Ayrıca Gediz nerede,dedim tek bir solukla.
-Destinacığım sevgilini kıskanıyor musun? Hem de benden mi hahaha.
Şimdi burada olsan o kahkaha atan ağzını neyse. Konuşmaya devam etti;
-Sevgilin burada,işi olduğunu sonra aramanı söylememi istedi, dedi kıkırdayarak.
Allah'ım ne güzel arkadaşım varmış benim.Sevgilim dediğim insanın da pek farkı yok aslında.Kendimi sakinleştirip konuşmaya sakince devam ettim.
-Tamam o zaman ona ayrıldığımızı ve benim yarın uçakla Türkiye'ye döndüğümü söylersin ayrıca Güneş senden de nefret ediyorum istediğin olmuştur umarım dedikten sonra telefonu kapatıp tekrar ağlamaya başladım.Bu aralar ne çok ağlamıştım ben ya. Ne demek işim var,Güneş açsın telefonu. Ya bu saatte o şıllığın ne işi var orada, neden ona gitti kalmaya bana gelmedi , telefonu neden o açıyor? Ah, delirecektim. Sessizce ağlamam yavaşça hıçkırıklara dönmüştü. Telefonu elime alıp sınıf grubuna olayları anlatıp gruptan çıktım. Beni sakinleştiren şeyler deniz kabuklarımdı, koleksiyon yapıyordum ve küçüklükten beri bu hobim vardı. Yanda duran cam koleksiyonuma huzurlu bir şekilde baktım, gerçekten beni sakinleştiriyordu nedenini bilmiyordum ama çok hoşuma gidiyorlardı. Doğum günümde arkadaşlarımın bana deniz kabuğu hediye ettiklerini bile hatırlıyorum. Ağlamam bitince elimi yüzümü yıkayıp valizimi düzenlemeye koyuldum. Deniz kabuklarımı almayacaktım onlar burada kalacaktı nasıl olsa benim iki evim vardı. O evde ayrı bir koleksiyon yapacaktım. Tüm eşyalarımı bir çırpıda valize yığarken gözüme Beste ile çekildiğimiz resimler geldi,ona sürpriz yapmak istiyordum. Beste benim kan bağımız olmadan kardeşimdi, her şeyimdi.Türkiye'de iken beraberdik ama Amerika'ya gelsem bile samimiyetimiz hiç bozulmamış, başka kızlardan yine beni kıskanırdı.Bir anda aklıma yarın saat kaçta gideceğimiz geldi galiba anneme sormayı unutmuştum aşağıya inmeye üşenip anneme mesaj attım;
Kime:Annem
Mesaj:Anne yarın saat kaçta gideceğiz?
Aradan çok geçmeden annem mesajıma cevap verdi.
Kimden:Annem
Mesaj:Destina yarın 12.00'da gideceğiz ama evden biraz erken çıkmamız gerekiyor,aşağıya inip soramadın mı üşengeçliğinden bana hiç çekmemişsin valla hep babansın.
Mesajı okurken gülümsemiştim,annem babamı çok seviyordu ve sevmekten hiçbir zaman vazgeçmemişti.
Valizimi tamamladıktan sonra acıktığımı hissettim,aşağıya indiğimde sofra kuruluydu ama annem ortalıkta yoktu oturup bir şeyler atıştırdıktan sonra anneme "Anneciğim dışarıya çıkıyorum,erken gelirim merak etme beni." diye not yazıp masaya koydum. Şimdi seslensem elli tane sayacaktı en iyisi gizli kaçmaktı. Montumu giyip,dışarıya çıktım.Kulaklığım montumun cebindeydi çıkartıp telefona taktım.Gediz'den gelen cevapsız çağrıları görünce sırıttım.Seni de unutacaktım,sonuçta her şeyin unutulduğu gibi insanlarda unutulurdu. Burayı da unutacağım, yeni bir hayata imza atacağım. Müzik çalara girip vazgeç gönülü açtım, yürüyerek dinlemeye başladım. Tüm hayatım nasıl böyle olmuştu bilmiyorum henüz yaşım 17 iken bu kadar şey yaşamam biraz ağır değil mi? Türkiye'de yaşıyorduk başta, bir sürü arkadaşım vardı fakat babamın işi için buraya geldik tüm çevremi bıraktım geldim ve burada da çevre edindim tabi ki Türk'ler gibi olmuyordu.Ben Destina Çağan'dım. Güçlüydüm, en azından öyle sanıyordum. Bu aralar bu güçlü Destina yerine sürekli ağlayan Destina vardı.Kahverengi saçlarım omzuma kadar geliyordu, gözlerim açık kahverengiydi. Erkeklerin pek beğeneceği bir kız değildim aslında. Mini mini kıyafetler giymiyordum. 1.64 boyumla hangi erkeği tavlayabilirim, zaten tavlama gibi bir derdim de yok fakat işte sevilmemek bir nebze de  olsa üzüyordu. Belki de seviliyorum ama istediğim sevgi bu değil sadece ilgi görüyorum sevgiyi hissetmiyorum.Bunları düşünürken ağladığımı fark etmemiştim.Telefonumun çalmasıyla kendime geldim,Gediz arıyordu.Açmayacaktım.Kendimi eğlendirmek adına Beste'ye mesaj attım.
Kime:Tek Dost
Mesaj:Beste artık Türkiye'ye gelemeyeceğiz,öyle bir yasa çıkmış.Seni çok özleyeceğim,beni unutma.
Mesajı gönderdikten bir dakika bile geçmeden telefonum çaldı,Beste arıyordu. Kahkaha atmıştım, yanımdan geçenler deli görmüşcesine bakıyorlardı ama hanginiz umurumda pis gavurlar. Türkçe konuşsam da anlamayacaklardı bende Türkçe olarak bağırdım ve sövdüm. Bir daha sizi nerede göreceğim sanki.O sırada yüzümün kızarmasına sebep olan bir şey olmuştu, teyzenin teki yanımdan geçerken yüzüme tükürüp;

-Senin gibi güzel kıza yakıştı mı hiç yazık yazık hiç terbiye almamışsın sen deyip yanımdan çekip gittiğinde arkasından bakakaldım kesinlikle rezil olmuştum.

Beste'yi unuttuğumu fark ettiğimde bir sürü cevapsız çağrıları gördüm tam ben geri arayacakken o aramıştı ve telefonunu açmamla çığlık sesi duymam bir olmuştu.

-Ne demek gelmeyeceğim,görüşemeyeceğiz.Kızım deli etme beni.Ben gelirim yok öyle özlemek, yok yapamam ben.
O konuşurken ben gülüyordum.
-Ne gülüyorsun,bakıyorum da hiç üzülmedin bu duruma.Yoksa yeni dost mu edindin bak zaten Güneş'i hiç sevmiyorum sırf yalnız kalma diye izin verdim yoksa yolardım seni. Geliyorum ulan,annneeee ben gidiyorum. Evet anne kocaya.Ah! Terlik atmasana be.
Gülmem kahkahaya dönüşürken kendimi toparlayıp ciddi olmaya çalışarak konuştum daha doğrusu konuşmaya çalıştım:
-Şu an durumlar öyle gözüküyor,kesin değil.
Bugün ki olayları ve Güneş'i anlattıktan sonra iki saat;
-Ben sana o kıza güvenme dedim,diye haklı olduğunu savundu ee tabi bende çıldırdım öyle de telefonu kapattık. Ona hediye almam gerekiyordu, aslında ben gitsem yeterdi fakat yine de almam gerekiyor deyip yanımda para olmadığını hatırladım.Koşar adımlarla eve gittim. Eve vardığımda zili çaldım. Babam açmıştı kapıyı,babama sarılıp acilen çıkmam gerektiğini söyledim.Odama gidip bir miktar para aldıktan sonra odadan çıkacakken aklıma bir şey geldi. Gediz'in hediyelerini geri verecektim, bende onun hiçbir şeyi kalmayacaktı anıları bile.
Gediz'in bana aldığı saati,kazakları ve diğer hediyeleri alıp poşete koydum ve odadan çıktım. Ayakkabılarımı giydikten sonra evine doğru yola koyuldum. Gediz özür dilerse barışırdım ve bir daha Güneş ile görüşmeyecekse tabi ki.İyi çocuktu Gediz,bana kendimi değerli hissettiriyordu, sık sık üzmezdi beni, üzdüğünde kalbimi onarmayı çok iyi biliyordu ve tabi ben bunları düşünürken tüm bunları yıkacak şeyi görmüştüm. Gediz ve Güneş'i kucak kucağa.

Deniz KabuğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin