Marry

149 26 25
                                    

Koca araba garajında yalnız başıma geçirdiğim dördüncü gün de bitmişti ama usta Zac hala ortalarda yoktu. Marry ile en son gerçekleşen telefon konuşmamızda, babası Zac ile acil bir şekilde 2 günlüğüne Chicago'ya gideceklerini söyledi ama hala ortalarda  kimse yoktu. Bu konu beni tedirgin etmeye başlamıştı,çünkü günlerdir garajda araba tamiri yaparken etrafta gezen mafya tarzı siyah ceketli adamlar görüyordum. Ve bu adamlar usta Zac ve sevgilim Marry'nin Chicago'ya gittikleri vakitten beri ortalarda görülmemeye başlamışlardı. Kesinlikle ortada bir şeyler dönüyordu ve ben bunun ne olduğunu bilmiyordum.

Bu adamların bir şekilde usta Zac ile ilişkisi olduğu her zaman kafamın  içinde bir yerlerde duruyordu. Ne tarz bir alışverişleri olabilirdi?Yada fazlamı kuruntu yapıyorum diye düşünüyordum...

Ama bu konudan kendimi alıkoyamıyordum ,çünkü konu tamamen usta Zac ile alakalı değildi.

Babam ben küçük yaştayken ölmüştü,annem ise liseyi düzgün okuyabiliyim diye boktan bir barmen ile evlenmişti. Ta ki yıllar sonra adamın içkili gelip annemi bıçakladığı güne kadar...Delil yetersizliğinden serbest kalan üvey babamı; Zac amcadan çaldığım araba sistemleri hakkındaki dosyalarla,fren sistemini bozarak kaza yapmasını sağlamıştım ve yaşamının sonunu da kendisi gibi boktan bitmesini sağlamıştım. Evi,arabası,barı ve bankadaki 18 bin doları bana kalmıştı.Barı işletemeyeceğim için satmıştım. Ne yapabilirdim ki 17 yaşındaydım. O lanet evide satmıştım. Beni büyüten kadının bir zamanlar öldüğü evde hiçbir şey yokmuş gibi yiyip içemezdim. Sonra da evimi değiştirip Zac amcanın yanında çalışmaya başladım ve üç yıldırda Zac amcadan gizli kızı Marry ile aşk yaşıyorum.Onu asla yalnız bırakmayacağım.Ve buna yemin ederim....

Anlayacağınız ,eğer Zac herhangi bir tehdit altındaysa, hayatıma anlam kazandıran tek şey,gözlerinde boğulduğum kızı Marry'de tehlikede olabilirdi...Aklıma gelen tüm seçenekleri sıraladım. Mafyalardan borç almış olabilirdi,araba tasarımları ile alakalı birşeyler olabilirdi veya Meksika'da karşılaşması çok fazla olabilecek olan uyuşturucu ile de alakalı olabilirdi.
Son seçenek ne kadar tehlikeli görünse de bana mantıklı gelen bir  seçenekti. Çünkü usta Zac sürekli benden gizli birşeyler yapıyordu hatta garaja bazı günler çok geç iniyordu ve ani terlemeleri çok fazlaydı.Konu uyuşturucu ise kullanmanın dışında da satıcılık da yapıyor olabilir miydi?

Adeta kafayı yiyordum bunların sebebini araştırmak neden bu kadar uzun bir süre sonra aklıma gelmişti?

Yapmam gereken şeyleri sıraladım.İlk olarak,birkaç gündür yapmış olduğum gibi Marry'nin telefonunu defalarca aramaya devam edecektim çünkü Zac amcanın telefonu kapalıydı. İkinci olarak girmem gerken yasak olan eve yani Zac amcanın evine girecekdim. Son olarak da Amerika kurallarını ele alarak, mantıklı bir şekilde Zac amcaya suç duyurusunda bulunup onu hükümetin bulmasını sağlamaktı. Onlar hakkında kayıp ilanında da bulunabilirdim fakat bu pek göz önünde bulunmayabilirdi Amerika gibi bir ülkede.

Tüm gün koca garajda araba üzerine yapılan basit modifiyeler dışında neredeyse hiçbir şey yapmadım.Bunları düşünürken eğildiğim yerden doğruldum ve arabanın ön tarafını kapatarak elime bezi aldım ve yağlı ellerimi sildikten sonra garajda yapmam gereken son işleri yaptım ve Marry'nin telefonunu aradım.Fakat bu sefer diğerlerinden daha ilginç birşey oldu telefon dört defa çaldıktan sonra aniden hattan düştü. Bunun iki sebebi olabilirdi.Telefon kapatıldı veya şarjı bitti... Tedirginliğim dahada arttı.

Yapmam gerken ikinci plana koyuldum.Evlerine girersem nereye gittiklerine dair daha ayrıntılı bir bilgiye sahip olabilirdim.

Garajın arka tarafındaki çelik merdiveni aldıktan sonra garajın kapısını kilitledim. Evin arkasına geçtim ve Marry ile gizli gizli konuştuğumuz camın altına geçtim ve birkaç saniyeliğine onu düşündükten sonra,etrafıma bakındım ve kimsenin olmadığına emin olduktan sonra çelik merdiveni açıp ikinci katın penceresine doğru uzattım.Etrafta kimse yokdu.Hemen işe koyuldum. Pencereye çıktıktan sonra bana zorluk çıkaracağını düşündüm fakat öyle olmadı.Pencereyi ittiğim gibi Marry'nin odası açıldı. Hemen içeriye daldım ve merdiveni de içeriye çekip pencereyi kapattım.İkinci planın zor kısmı eve girmekti ve artık  içerdeydim. İlk olarak girdiğim Marry'nin odasını detaylı bir şekilde aramaya koyuldum.Her açtığım çekmece bana yarardan çok zarar veriyordu. Marry'nin nerede olduğuna dair bir bilgi yoktu ama Marry'i hatırlamak git gide daha fazla koyuyordu.Oda'da hiçbir şey yoktu. Yan odalara bakma kararı aldım ve salona salona doğru çıkan koridoru takip ettim. Koridorda yürürken burnuma iğrenç kokular geliyordu.Sanırım burayı terk etmeden önce masada kalan yemeklerin kokusu olmalıydı diye düşündüm ve koridoru geçtim.Sonunda salondaydım.

Gördüğüm manzara karşısında ne yapacağımı bilemedim.Zac amca yerde yatıyordu ve kanlar içinde çürümek üzereydi... Donakaldım. Marry nerede diye sordum kendime.Hızlıca yan taraftaki mutfağa doğru koştum.

Hayır hayır bu olamazdı. Doğru değildi, bu rüyaydı.Yoksa kimin sevdiği herkes ölebilirdi değilmi? Hayır gerçek değil... Tanrım, bu Marry'di. Önümde nefes almadan.hareketsiz, öylece kanlar içinde yerde...Elleri,tırnakları ve karın bölgesi kan içindeydi. Bıçak darbesi yoktu. Tanrım dokunmaya bile kıyamadığım kız tecavüz edilerek kan kaybından ölmüş bir şekilde önümde duruyordu... Gerçekten bu kadarını haketmiş miydim? Ne yapmalıydım?

Böyle bulduğum üçüncü kişiydi.Tıpkı annem gibi,onuda asla yalnız bırakmayacağıma dair yemin etmeme rağmen yaşama sebebim kaybolmuştu. Donakaldım. Herşey sessizleşti. Duyduğum tek şey kalp atışlarımdı. Eğilip dokunamadım bile.Hala gerçekliği hakkında şüphe duyduğum bir ceset önümde duruyordu. Soğuk terin çenemden göğsüme inmesiyle,asla istemediğim bir durumun gerçek olduğunun farkına vardım... Hayatınız boyunca sahip olduğunuz herşey elinizden alınıp dursaydı ne yapardınız? Belkide annem öldükten sonra bende intihar etmeliydim.Belkide o boktan barmeni öldürdüğüm için bunları yaşadım... Belki de tanrı beni sadece birkaç kişiyi öldürmek için sebep olarak yaratmıştır diye düşündüm...

Eğilip dünyada sevdiğim tek şeyin kanlı ellerini avucumun içine sıkı sıkı sardım.Gözyaşları...Gereksiz ama intikam kusan gözyaşları...Bir erkeğin yaptıkları, söyledikleri, ve hatta yaşadığı her şey yalan olabilir ama gözyaşları asla...Marry ölmeden önce kendi kanıyla yere Slade yazmış.Ölmeden önce benim ismimi yere yazmış ama ben onun yanında değildim. Kanlı bedeninin yanına oturdum ve Marry'i kucağıma alarak öylece ağladım...  Mutfağın penceresinden gelen güneş ışıkları,Marry'nin ölü ama açık olan o koca deniz yeşili gözlerine vuruyordu... Çimenlerden bile daha yeşil olan o gözler ölmeyi haketmiyordu.Bu adil değildi... Sonra kucağımda olan bedenine eğildim ve,

"Bu sana son yeminim Marry.Geri kalan her şey üzerine yemin ederim ki sana bunu yapanları bulucam ve onları öyle bir hale getiricem ki çabuk ölmek için yalvaracaklar.Bu sana son yeminim...."
diye fısıldadım.

Genelde burada aşk romanlarını hep kızlar yazıyor ve kızların ağızlarından işliyorlar. Bende erkek olarak bir aşk romanı yazmak istedim bir erkeğin ağzından.Biraz ağır mı oldu bilmiyorum ama duyguyu olabildiğince işlemeye çalıştım. Hatalarım varsa affola.Bidahaki bölümde görüşürüz.

Aşkın Son Durağı #wattsy2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin