PARMAKLIKLAR ARDINDA BİR DELİ
Günde onlarca adım yol alıyoruz, ayaklarımız, ellerimiz hatta yüreğimizle. Dışarıda olanlara sadece bakabiliyorken burada tam bulunduğum yerde her şeyi tüm benliğinizle görebilmeniz mümkün. Dışarı da bir adım var, fakat burada sadece akıl hastası. Neden buraya düştüğümün bir önemi yok, anlatılacak olanlar herkes için bahaneden ileri gitmeyecektir. O yüzden yutkunmayı öğrenmeniz için tükürmeniz, tükürmek için ise boğazlarınızı bir takım şeylerin rahatsız etmesi gerekecektir. Dünya yuvarlak lâkin benim köşelerim, köşelerimin içinde de bir takım raylarım var. Bir takım sesler trenime fazla ağır gelmiş olmalı ki dışarıda cebindeki parayı bile saymayan bir adam burada parmaklıkların üzerinde ki paslanmış demirlere bakıp, yüzündeki sevimsiz havayla yeni yaşantısını selamlıyor. Arada bir bahçeye çıkma fırsatımız oluyor. 10 metre önümde bir sürü yalnızlık, içleri kalabalıkla doluşmuş onca yalnız. Arada bir titreyişleri dikkatimi çekiyor bu insanların. Kiminin kafası kiminin elleri kiminin ayakları hiç ritmini bozmadan ileri geri hareket ediyor. Benim ise en çok parmak uçlarım. Çünkü ellerimle bıraktığım her ne varsa beni bu lanet yere hapseden her ne varsa parmak uçlarımda sıkışıp kaldı. Teninizin rengi, okuduğunuz kitaplar, Tanrı'ya inancınız, güldüğünüz veyahut ağladığınız yerler hiç biri umurumda değiller, Sigara içmeden akciğer hastalığı bedenine yerleşmiş bir sanatçı, bir deli, kullandığın sözcükler de umurumda değil. Dün nerede olduğumun bir önemi yok, bugün buradayım ve solum fazlasıyla karanlık. Eğer ölümünü seçmen gerekseydi hangi ölümü arzulardın? Benimle konum yaratmaya çalışan bir doktorum var. Tam bu anda gözlerini 10 saniyelik bir uykuya bırak. Nasıl bir doktor arzulardın? İlaçlarımı alıp ranzama uzandım, tek kişilik bir koğuşta, ellerimden aşağıya doğru ağlamalarımdan arta kalan yastığımda ki yaşlar. Yine kararıyor dışarısı. Gecenin gündüzden farkını anladığın tek nokta gözlerin olduğunu sanıyorsan, her kimsen burada kapatalım, burayı. Ama devam etmemiz gerek.. Tek bir doğru vardır, sen her ne kadar " bana göre böyle " kuruntusunu yaratsan dahi. Cehennem veyahut cenneti göreceğimden emin değilim. Emin olduğum, yeryüzünde bir cennetin bulunduğu, sevdiğiniz insanların gözlerine baktığınızda ağlıyorsa bile o sizin cennetinizin olduğudur. Ve hâlâ yaratabileceğimiz onlarca cennet var. Bir arabaya sahiptim. Uğradığım onlarca durak. Kimin elinde " yardım! " haykırışını görsem alırdım içeriye sualler yaratmadan. Şu an bir arabam yok bin haykırışım var.. Lâkin insanların kulaklarıyla duyacağı cinsten değil. Kaleme sahip olduğumdan beri eriyorum yukarıya doğru. Nasıl erir biri yukarıya doğru?
Bir çok şey daha paylaşacağım günler olacak, sayın okur. Ben içerdeyim, peki ya sen sahiden dışarıda mısın?