"Umarım zaman seni fırsatın varken söyleyemediğin sözler için duvarın dibinde ağlatmaz."
Kahvaltı. Günün en önemli öğünü değil mi? Pazarların vazgeçilmezi.
Ve benim kaçmak için fırsat kolladığım kahvaltı masasındayız. Ablam, babam ve ben.
Babam kaşlarıyla ekmeği gösterdi. Ekmeği uzattım. Hep böyleydi, konuşmazdı. Ağzını açarsa da kızmak için açardı o yüzden konuşmamasını tercih ederim. Bir şey istediğinde kaş göz işaretiyle gösterir. Sorduğumuz sorulara cevap vermez, yüzümüze bakmazdı.
Sessizlik.
Annem bizi bırakmıştı. Bırakıp gitmişti. Ben 10 yaşındayken. Gözlerim yanmaya başladı.
Zihnimden görüntüler izinsizce gözümün önüne geldi.
"Anne nereye gidiyorsun?" Korkuyla kalbim sıkıştı. Bir yanım neler olduğunu anlamıştı sanki.
"Özür dilerim." diye fısıldadı. "Özür dilerim... Ben..." elleriyle çenesini tuttu. "Ben... iyi bir anne olamadığım için..." devam edemedi.
İki elimle sımsıkı eline yapıştım.
"Anne bırakma bizi" 10 yaşında bir çocuktum ben. "Lütfen söz bir daha yaramazlık yapmayacağım anne." Bu haksızlıktı. "Lütfen." Hıçkırıklar boğazıma diziliyor konuşmamı zorlaştırıyordu "Hiç üzmeyeceğim seni. Söz." Daha yaşamamız gereken, biriktirmemiz gereken onca anı.
"Ne olur..." Hızla ellerini çekti. "Özür dilerim... Umarım beni bir gün affedebilirsin." Affetmek. "Anne ne olur! Anne!" Artık konuşamıyordum. Gözyaşlarım etrafı bulanıklaştırdı ve geriye sadece bir görüntü kaldı. Zihnime vura vura kaydettiğim o görüntü.
"Anne ne olur..." Dizlerim üstüne çökmüş kapıya baktım. Belki vazgeçer umuduyla. Ama hayır vazgeçmedi. "Anne..." Görüntü gittikçe bulanıklaştı. "Gitme..."
Kapının o kapanma sesi ve annemin yüzüme kapattığı o kapı.
Gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|KARA TARAF|
Подростковая литератураNihan Özden hiç mutlu değildir. Bir gün okuldan eve dönerken yerde bulduğu afiş tüm hayatını değiştirir ve onu zorlu maceralara sokar. "Yalnızca mutsuzluğun ve umutsuzluğun en dibini yaşayanlar buraya gelir. Eğer öyleyseniz arayın. 543xxxxxxx"