Uzak kal

17 2 0
                                    

Ondan içime geçen öfke büyümeye başlamıştı. Ruhuma acıyı düşürmüştü. Beynimdeki ağırlıkla kendini ortaya çıkarıyordu. İçimdeki huysuz bir hisse kapılıp ona yaklaşmıştım. Uzak kalmalıydım. Karanlıgında kayboluyordum ona yaklaştıkça.Gözleri bir labirent gibi cıkmazlarına sürüklüyordu. Uzak kalmadıkça kendimi unutuyordum. Asla yapmayacagım şeyleri yapıyordum.Daha bir kaç gün önce tanıştığım bir adama kendimi unutacak kadar kapılmıştım.
Kendimi toparladım. Mermerden inip ellerimi kenarlarına dayıyarak arkamı yasladım. Sigara dumanına bulanmışçasına buğulu kelimeler beynimi sarmaya başlamıştı.Bir şeyleri geride bırakırçasına yavaş adımlarla mutfaktan çıktım. Kutay tekli koltuğuna kendini umarsızca atmış yine içkisini eline almıştı..Hızlı ve bir o kadar sert adımlarla koltuğa attığım çantamı aldım ve kapıya yöneldim.
Hiç olmadığım kadar kızgındım kendime. Patlamaya hazırdım. Kutay'ın sadece söyleyecegi tek kelimeyle üstüne atlardım. Bütün gücümü öğrettiği gibi kolumda toplayıp yüzüne sert bir yumruğu indirirdimeye hazırdım.

-Kendini üzme bebeğim. Zamanı geldiğinde her şey olacak. Benim kim olduğumu ögrenirsen sende kirli bir çamura bulaşırsın. Bu yüzden şımarma.

Arkamı döndüm.Gözlerimiz birleşmişti. Siyahına kapılmaya başladım. Başka yöne çevirdim. Yine o çıkmaz yollarından birine girmemek için. Ellerimi yumruk yaptım . O kadar sıktım ki tırnakların etime batmaya başladı. Dudaklarının kenarları yukarı doğru kıvrıldı.

-Beni merak ediyorsan fazlaca iyiyim. Bir kaç dakika önce daha iyiydim.

Bunu söylerken fazla aşagılıcıydı.
Nasıl bu kadar umarsız oluyordu. Ne kadar sinirden boynundaki bütün damarlar belli olsa da yanaklarımın kızardıgını hissedebiliyordum. Ne tuhaf şeydi bir kaç dakika önce ona yaklaşmaya cüret ederken utanmamıştım da şimdi neden utanıyordum. Sinirle diklendim. Onu kendime çekmekle hiç bir şey ögrenememiştim. Abisinin adı ona büyük bir öfke dolduruyordu. Onu ölü biriyle sınamak istemesemde onun hakkında tek bildiğim şey buydu.

-Abinin ne suç işleyip intahar ettiğini öğrenmemi istemediğinden mi uzak kalmamı istiyorsun.

Gözleri hiçbir karanlığa,öfkeye bürünmedi. Aksine bomboş bakıyordu. Ruhunu, geçmişini, kalbini saklıyan şey gözleriydi. Karanlığına saklıyordu. Korkusuzca devam ettim. Bu sefer küçük adımlarla üstüne giderek.

-Ne o korktuğun o kadar çok şeyin içinde en büyüğünü yakalamışım dimi. İflas!Yada cinayet. Hangisi?

Gittikçe ona yaklaşmıştım. Hala aynıydı.Nerdeyse koltugun yanına gelmiştim. Ayağa kalktı. Ne olduğunu anlayamadan sertçe beni duvara itti. Karnımın üstüne elini sertçe bastı. Gözlerim tam karşıya bakıyordu. Sadece gördükleri şey Kutay'ın siyah vücuduna oturan tsörtünün altında inip kalkan göğüs kafesiydi. Yüzünü yüzümün önüne getirmek için kafasını eğdi. Gözleri gözlerime karışıyordu sanki.

-Çamura bulaşmak istiyorsun demek. Kir kimseye yakışmaz bebeğim. Zorlama.

-Ne yapmayı düşünüyorsun. Beni bileğimden tutup yanında sürükledikten sonra benden uzakdur demeye devam etmeyi mi?Zorluyorum o zaman ,sen geri kalmadıkça bende ileri gidicem. İflas ettiyse nasıl bu kadar zenginsin. Sende mi bir yerlerden çalıyorsun yoksa.

Gözleri içime oturmuştu.Boğazım da nefes almamı engelliyor midemde ise büyük bir bulantı ya sebep oluyordu. En fenası kalbime kapanmıycak bir boşluk açıyordu. Sesizce kulağıma fısıldadı.

-Beni tanımıyorsun bebeğim. Asla düsünemeyecegin kişiyim ben. Asla hayal edemeyeceğin şeyler yapan kişi. Bir hırsız.

Sıcak nefesi yüzüme vuruyordu. Hızlı nefes alış verişime engel olamadıgım için nefesi çigerlerimi sızlatıp vücuduma yayılıyordu.

-Yaklaşmışım. Peki ne çalıyorsun. Dur tahmin edeyim. Her gece lüks evinde pahalı içkiler içmene yetecek kadar para.

Kaşlarımı hesap sorar gibi yukarı doğru kaldırdım. Gözleri bir karanlığa büründü. Dudaklarını boynuma dokundurdu.Yavaşça dokunarak aşağı doğru inmeye başladı. Kalbimin üstünde durdu. Küçük bir öpücük kondurup.

-Bir kalp. Bir nefes. Bir hayat. Ne dersen de bebeğim.

Gitmemi söyler gibi önümden çekildi.Hızlı adımlarla evden çıktım.Soğuk rüzgar gözyaşlarımı savurup yanaklarıma akmasını sağlıyordu.Büyük bir hiddet sarmıştı vücudumu. Dediklerini bir yappoz gibi beynimde çözmeye ,birleştirmeye çalışıyordum. Montumu içeride unutmuştum. Hava çok soğuktu. Çenem titremesinden üşüdügünü belli ediyordu. Geri dönüp montumu alamazdım. Agladımı fark eder ve bu onu gururlandırırdı.
Arkamdan yürümeme yardım edercesine esen rüzgarla bir taksiyi göresiye yürüdüm. Eve geldiğimde yorgunluk bedenime işlemişti. Sıcak bir duş almak için üstümü soyunup baynoya girdim. Sıcak suya kendini teslim edip,zamana aldırış etmeden duş aldım. Ayak bileklerime değen büyük bir bornoza sarılıp baynodan çıktım. Televizyon yüksek bir şekilde çalıyordu. Bir şarkı babamın bana her zaman dinlememi söylediği. Bu şarkı benim hayatım olacakmış. Gözlerim dolmuştu.
Koltuğun kenarına saklanmış kumandaya yaklaştım. Daha kötü olmadan teleyizyonu kapatsam iyi olacaktı. Koltuğa oturup kumandayı elime aldım düğmeye basamadan hüngür hüngür aglamaya başladım.
Babamın anlattığına göre annem piyona çalarmış ve bir zamanlar bu şarkıyı ögretmeye çalışmış bana. Çalamadıgımda ağlar eliyle başımı oksayıp gürültüyü sev kızım dermiş. Babamın annem hakkında anlattığı tek şey bu. Anılarımda saklanan tek şey bu.
Koltuğun köşesine sinip ağlamaya devam ettim. Artık ağlamaktan uykum gelmişti. Başıma saplanan bir ağrıyla ağlamayı bırakmış arada bir kalbimin sakinleşmesini beklerken hıçkırıyordum.
Zil çaldı. Durmaksızın çalıyordu. Kalkıp kapıyı açtım. Kutay elinde sigarası diğerinde ise montumla kapının önündeydi. Beni tehlikeli ve pis bir bakışla süzdü. O zaman hatırladım kıyafetlerini giymemiştim. Hala banyodan ciktigim gibi bornozlo duruyordum. Kapıyı hızlı bir şekilde kapatırken ayağını kapının arasına soktu. Kapıyı iktirip montumu elime tutuşturdu. Hızlı adımlarla içeri girip benim daha demin kalktıgım koltuğa yayıldı. Kaoıtı kapatıp bende yanındakı üçlü koltuğa oturdum.

-Montumu verdiğine göre hala neden burdasın.

-Bunu karşılıksız yaptığımı düşünmüyorsun dimi.

Dudaklarını pis bir gülüse büründü.

- Kötü olduğumu görüyorsun. Ne istiyorsun benden. Montumu getirmeni ben istemedim.

Sertçe susmamı işaret etti. Oturduğu yerden kalkıp biraz uzagıma oturdu. Eliyle omzumu tutup basımı dizlerine koymamı sağladı. Elleri saçlaeımla oynamaya başladı.

-Beni öptügün için neden bu kadar pişmansın.

Onun için bu halde olduğumu sanıyordu. Onun da etkisiydı belki ama gözyaşlarım annemi özlediginden akıyordu. Onu buna anlatacak gücüm yoktu.Sadece ,

-Sessiz kal. Müziğin sesini duyormusun. Gürültülü bir müzik hiç sevmediğin benim çok sevdiğim.

Müzik kulağıma iliştikçe gözyaşlarım pantolonunun islanmasını sağlıyordu. Koluyla beni kaldırıp iyice yanına çekti. Kafamı göğsüne yasladım.Saçlarının arasına küçük bir öpücük kondurup.

-Bu kadar üzülme bebeğim. Ben ağlayan kızlardan da hoşlanmam.

Beni teselli edeceğini düşünmüştüm. O sadece bana sarılmakla yetindi. Burnuma dolan o hoş kokusuyla uykuya daldım

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 13, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

GürültüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin