Özel Bölümmmm 4

16.3K 732 43
                                    

Koltuğa iyice uzanıp çıkmış karnımın üzerine yerleştirdiğim meyve tabağıdan bir parça kivi alıp ağzıma attım. Off nerde kaldı bu salak? Evden çıkalı neredeyse 2 saat olmuştu ve hala gelmemişti. Ağzıma bir parçada elma takıp gene homurdandım.

“Kırk yılın başı bir şeye aşerdim ama beyfendi bir bulup getiremedi bana.”  televizyon da oynayan filmde kızın sevgilisi ölünce salya sümük ağlamaya başladım. Haksızlık ki bu. Neden ölüyor? Tamam hayat her zaman mutlu sonla bitmez ama o film yani. Mutlu sonla bitirseler ne olur ki?

Düşüncelerim Aras ve benim ilişkim üzerine kayınca gözyaşlarım şiddetlenmeye başladı. Ya Aras'a bir şey olursa? Ben.. Ben o zaman ne yaparım. Ya da.. Ya da bana bir şey olursa ve Aras tel başına kalırsa. O ne yapar o zaman? Hayatına devam edebilir mi bensiz? Peki ya ben? Ben devam edebilir miydim onsuz? Hıçkırıklarım şiddetlenirken kapının sesiyle karnımda duran tabağı hızla sehpaya bırakarak koltuğun arkasından kapıya baktım.

Koridorumuz yoktu zaten bizim kapı sonra küçük kare bir yer ve kocaman geniş bir yerden salon. Yukarı çıkan ahşap bir merdiven ve mutfak zaten amerikan model.

Hızla yerimden kalktım ve kollarımı Aras'ın boynuna doladım. “Ben sensiz yaşayamam.” Aras şaşkınlığını üzerinden atamadan kollarını belime doladı ve dudağını boynuma bastırdı. “Sakin ol güzelim. Ne oldu sana?” Burnumu çektim ve yüzümü hafifçe boynundan kaldırarak yüzüne baktım. “Kızın sevgilisi öldü. Ben.. Ben bizi düşündüm ve..”  daha cümlem bile bitmeden Aras kaşlarını çatmış ve çok geçmeden de beni susturmuştu. “Gene o aptal filmler yüzünden mi ağlıyorsun sen?! Sana kaç kere söyledim şu filmleri izleme diye.” Yüzümü asıp kollarımı çektim ve ona bakmadan tekrar koltuğa yöneldim. Bu sırada söylenmeyi de ihmal etmiyordum.

“Kaç saattir yoksun. Canım sıkıldı. Hem nerdesin sen saatlerdir? Hıı nerdesin? Ya ben senden bir şey istiyorum sen geziyorsun ediyorsun iki dakika şuradaki markete gidip gelecektin!”

Tabi ki cevap vermesi uzun sürmemişti. Büyük ihtimalle ilk olarak bu kadar çabuk duygu değiştirmeme şaşırmıştı. Sonra da dediklerimi algılamıştı ve ta da! Cevap çoktan hazır. Her zaman ki gibi. Düşüncelerim karşısında gözlerimi devirmeden edemedim. Koltuğa otururken tabaktaki elmalardan bir tane daha aldım.

“Geziyor muyum?! Saat neredeyse sabahın 5'i Defne! Ve sen benden bundan tam iki saat önce yani saat tam olarak 3'te benden Ananas istedin. A-na-nas! Sence onu o saatte bulmak kolay mı? Daha doğrusu sence Ananas bulmak o kadar kolay mı?”

Nerden bilebilirdim. Hiç bu saatte İstanbul'da gezip ananas aramamıştım. Ya da herhangi bir saatte.

“Bundan yanım saat önce bulduğum son ananas için adamın biriyle kavga etmek zorunda kalmıştım. Açıkcası ananası almadan gelirsem ağzıma sıçacağını bildiğim için karakolluk olmayı tercih ederek adamı dövdüm!”

Adamı sadece zevk için döndüğüne yemin edebilirim. İstese kavga etmeden bile adamı ikna edebilirdi. Sonuçta o Aras'tı!

“Ama şimdi fark ediyorum iki ağzıma sıçma için ananas bulup bulmamam bir şeyi değiştirmiyor.” 

Bu adam niye bu kadar öfkelendi ki? Bir şey de demedim. Altı üstü nerde kaldığını sordum yani. Kızmadan adam akıllı da söylebilirdi. Neyse tabi ki haklı ben çıkacaktım. Aras'tan azar işitecek halim yok ya?

Yavaş yavaş gözlerimi doldururken ellerimi de yüzüme kapattım. “Sen artık beni sevmiyorsun. Hep kilo aldım diye dimi bunlar?! Biliyorum ben. Sen beni beğenmiyorsun!”

Benim mırıldanmalarım ve ağlıyor gibi çıkan tiz sesi dışında bir sessizlik hakimdi. Büyük ihtimalle Aras şuanda ne demesi gerektiğini ya da ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Tabi bu benim ani duygu değişimimin şaşkınlığını üzerini atabildiyse.

“Saçmalamayı keser mısın artık!” bu soru yerine daha çok sus demek oluyordu. Öylemi tamam Aras Bey madem öyle o zaman böyle. Daha çok çığrınmaya başladım. “Bak gördün mü bana gene kızıyorsun?” derin bir nefes alıp 'sabır Allahım sabır' diye söyleniyordu. Seslice burnumu çekip ellerimi yüzümden çektim ve dudağımı aşağı sarkıttım.

Aras yanıma gelip oturdu ve ince parmaklarını yanaklarıma sürttü. Dışardan geldiği için buz gibi olan parmaklarını sıkıca tutup ısıtmak istedim. Dudaklarıma parmaklarını bastırarak nefesimle onları ısıtmak, avcumun içine alarak hızlı hızlı oyalayıp ısıtmak istedim o ince parmaklarını.

Aşıktım bu adama hemde çok. Yıllar geçmişti ama bir gram azalmamıştı sevgim. Aksine her geçen gün daha çok seviyorum daha çok aşık oluyorum bu adama. Kavgacının teki. İnatçı. Dediğim dedik. Kıskanç ama genede seviyorum be. Her şeye rağmen aramızda ki her sürtüşmeye rağmen çok seviyorum bu adımı. Benim için endişelenmesine, en ufak bir şeyde korkmasına her şeyine  o kadar alıştım ki o olmasa bende olamam bu saatten sonra.

“Güzelim, ben seni çok seviyorum. Kilo alıp almaman önemli değil. Ben seni fiziğin için değil ruhun için seviyorum. Bana plan bakışların için, kalbim için, sesin için seviyorum ben seni. Sana ol sevgimin azalması imkansız. Aksine benim sana olan aşkım her bakışınla her kelimenle katlanıyor. Böyle saçma şeyler düşünme artık güzelim ha? Kendine zehir etme. O güzel gözlerini böyle kızartma. Yapma şöyle ne kendini üz ne de beni üz be güzelim.”

Söyleyin bana? Nasıl kızayım ben buna? Benim aşık olduğum kadar aşık bana. İlk günkü kadar seviyoruz hala. Kızamam ben bu adama ya da küsemem. Bu kadar severken birbirimizi. Ayrı geçirdiğimiz zamanımız yoktu ki bizim.

“Seni seviyorum Aras” dudaklarını yukarı kıvırırken dudaklarıma yaklaştı “Seni seviyorum Defne” nefesini dudaklarımda hissederken güldüm. Pislik. Bilerek yapıyordu. Dudaklarını bana yaklaştırıyor ama öpmüyordu. İşgence ediyordu bana. Nefesini dudaklarıma üflüyordu. “Bence benimle oynama Aras” dudakları iyice yukarı kırıldı. Birde dalga geçiyor. “Neden?” nefesimi yavaşça dudaklarına üfledim. Bu kadar tahrik olurken birde benimle oyun oynamaya çalışıyordu. Oysa böyle bir oyunu ne zaman kazanabilmişti ki? “Kaybedersin” diye dudaklarına fısıldadım.

Dilini dudaklarında gezdirdi “Ya sen kaybedersen?” gülümsemem yüzüme iyice yayılırken onun gibi dudaklarımı yaladım ve konuşmadan önce aramızda olan bir milimide kapatarak dudaklarımızı birbirine yaklaştırdım. Şimdi dudaklarım onun dudaklarına değiyordu ve her kelimede daha çok sürtücekti. “Ben kaybetmem” alt dudağımı dudaklarının arasına aldı. Öpüşü derinleşmeye başladığında hafifçe geri çekildi ve hırıltılı bir şekilde konuştu. “Biliyorum. Bu konuda hiçbir zaman kaybetmezsin. Beni en hassas noktamdan vuruyorsun.” kıkırdayıp dudaklarına kısa bir öpücük kondurdum ve koltuktan kalktım. “Ben yatıyorum uykun geldi” gözlerinde ki hayal kırıklığı ve şaşkınlık çok netti. Ben merdivenleri çıkarken ayağa kalktı ve arkamdan seslendi. “Ananas?” olduğum yerde durup ona döndüm. Şimdi söyleyeceğim şeyden sonra surat ifadesini asla kaçıramazdım.

“Artık canım istemiyor hem uykum da geldi.” önce gözleri kocaman oldu sonra bir kaç kez ağzını açayıp kapadı, ellerini kaldırdı ve indirdi. Ama sen böyle çok tatlı oluyorsun ve benim seni yatağa atasım geliyor. Gerçi bu karınla çokta bir şey yapamazdım ama neyse hadi. Tekrar önüme dönüp merdivenleri çıkmaya devam ettim.

KÖTÜ KIZ KÖTÜ ÇOCUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin