Nasıl bir zamandı bu(?) Heyecandan öleceğim resmen. Sağ eli tişörtümü sıyırdığında ürpermiştim. Ahh lanet herif bana şu an ne yaptığının farkında değildi. Hayır.. Ona bakmayacaktım. O beni sevişmeye iten, bedenimde yuvarlaklar çizen parmağı olsa bile bakmayacaktım.
"Yanıyorsun KyungSoo.."
Yanmamak mümkünmüydü sanki? Nefes alış veriş ritimlerimi bozan bu küçük yaramaz dokunuş bile aklımı başımdan alması yetmiyormuş gibi, bir de uyanık bir şekilde edepsiz kısa kısa rüyalar görmemde bana yük oluyordu. Durup ona bağırıp-çağırmam gerekirken neden onun bana dokunmasına izin veriyordum? Yaramaz elinin güney bölgelerine olan akımını hissedebiliyordum. Savaş açacak kadar gücü kendimde nasıl bulabilirdim ki? Bedenimin zevkten titremesine engel olamıyordum. Altta hissettiğim büyük zevk ile kafamı istemsizce Kai'nin omzuna koydum. Lanet bebek adam resmen benimle dalga geçiyordu. İçimden ne kadar istediğimi; ver artık diye haykırsamda ağızımdan fısıltı gibi çıkan kelimeleri söyleyebilmiştim.
"K-Kai dur artık. Ben iyi de-değilim."
Omzumda hissettiğim ağır nefesler beni daha da çileden çıkartıyordu. Ah! Lanet olsun böyle bir yaratığa nasıl karşı gelebilirdim Tanrı aşkına?! Bir nefes bile kalp ritimlerimi bozarken ben nasıl karşı koyabilirdim?
"Bu pozisyonda nasıl iyi olmayı beklersin ki? Sence normal mi bu KyungSoo?"
Bu sözleri söyler söylemez pantalonumun içine elini daldırmıştı. Bu benim için bile fazlaydı. Bedenim söz dinlemez beynim ise uyku moduna girmiş bir şekildeydi. Durmam gerekirken, hesap sormam gerekirken bu ahlaksız ile şu an burada ne halt yiyiyordum? Kalbim ne ara bu kadar üstün olup kendi kendine karar verir olmuştu? Bu adam geldiğinden beri bana ne olmuştu? Yapmamalıydım... yapmamalıydım.
"KyungSoo kendini kasma, yoksa canın acıyacak."
O kuşları bile kıskandıracak ses kulağıma iliştiğinde ne demek istercesine yüzüne baktım. Bana yukardan bakıyordu. Üzerime hafiften baktım. Tamamıyla çıplaktım. O kadar mı kötü haldeydim? Bedenime bile söz geçirememiş onun hakimiyeti altına girmiştim. Sağ kolumla gözlerimi kapattım. İstemediğim adamla yapacaklarıma, hislerime, beynime, kalbime, bedenime ve bir çok olaya lanet ettim. Dolu gözlerimi sımsıkı kapadım. Bu haldeyken bile hala zevk alabiliyordum. İçimde ki arsız KyungSoo sessizce kıkırdayarak benliğime hakimiyet sağlamaya başlamıştı. Buna izin veremezdim.
Kolumdaki güçlü eller kalkanımı gözlerimden kaldırıp;
"Kapatma o erikleri kıskandıracak gözlerini. Ekşi ama bir o kadar yenmek için bakılan gözleri bana karşı kapatma."
İki gözümede masum bir öpücük bırakmıştı. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken sadece ona baktım. Bu neydi şimdi? Yine başka bir oyunmuydu? Artık durmalıydım. Onu iki elimle ittirip bu aklımı başımdan alan dokunuş ve sözlerden kaçmalıydım. Ellerimi havaya kaldırmıştım ki o uzun ve ince parmaklarını parmaklarıma kenetledi. Sessizlik hakimdi şimdi. Konuşma sırası gözlerdeydi. Ama yine de bozmuştum o sessizliği. Bulanık gözlerle Kai'ye baktım. Ne de çekiciydi.
Boğazımda çıkmak istemeyen sözlerimi haykırmak istesemde yine titreyen ve fısıldayan bir ses tonu ile dışarı atmıştım "Yeter Kai. Bu kadar oyun bana yeter. -küçük bir hıçkırık kaçtı boğazımdan- bugün oyunu kaybettim. Onun için lütfen -sonlara doğru sesim iyice kısılmıştı.- git."
O donuk gözlerle bana bakıyordu. O harika dudakları konuşmaya hazırlanıyor gibiydi. Peki ben bu dudakların söyleyeceklerine hazırmıydım?
"Söylesene KyungSoo beni istiyorsun değil mi?"
Gözlerimi yere devirdim. Hayır demek istesemde konuşamadığımdan sadece olumsuz bir şekilde kafa sallamakla yetindim. O size ellerimi kırarcasına sıkıp hiç beklemediğim ses tonunda
"Yalan söylemek sana uymuyor." dedi. Tekrardan itiraz edecekken dudaklarıma kapandı. Dilinin dokunduğu heryer yanıyordu. Ve tekrar tekrar onun dokunuşlarını istiyorlardı. Ellerim istemsizce yanlarıma düştüklerinde sonuç belliydi. Kai kazanmış ben kaybetmiştim. Bu benim hatam değildi. Köleleşen ruhum ve bedenimdi. Beynim artık karşı koyamayacak kadar yorgundu. O dilinin vücudumda bıraktığı her noktada ayrı bir ağıt hissediyordum. Neyin ağıtıydı bu? Bir daha gelmeyeceğinin mi? Yoksa kaybetmenin ateşi miydi? Deliğimde hissettiğim sertlik beni kendime getirmişti. Giremiyordu. Yüzündeki memnuniyetsiz bakışları görmüştüm. Kalktı üzerimden. Üşümüştüm. Yakın olmasa bile beni ısıttığını farketmiştim. Belki ben yanılıyordum. Geri geldiğinde elindeki kremi açıp birazcık aldı ve hem deliğime hem aletine sürdü. Tekrar dayadığında ucu girmişti. Yavaş hareketlerle başlasada artık dayanamıyordum bedenim kasılıyordu acı duyuyordu. Peki araya giren şehvete zevke ne denmeliydi. daha da istercesine beni tetikliyordu.
Lanet olası penisini tüm dokularımda hissediyor ve bağımlısı olma yolunda ilerliyordum. Biraz önce ki inatcı, kararsız, ne bok yediğinden haberi olmayan KyungSoo tarih olmuştu.
Oyuna dahildim. Bundan sonra ben de ona rakipdim. Bedenimi zevke bırakırken boğazımdan hırıltılı bir inleme kaçtı. Sonra bir yenisi daha. Sayamayacağım kadar daha inleme.
Kai gidip gelirken vücudumun sarsılmasını görmezden geliyor ve delirmiş gibi kendini bana itiyordu. Bense boşluğuma uyan puzzle parçasını her defasında kabul ediyor ve saçlarını çekiştiriyordum. Benden daha fazla terlediği kesindi. Şuan gözümün önünde müzelik bir parça duruyordu ve bana sahip oluyordu..
Tekrar düşünce denizimde boğulmak ve tekrar olmayacağını umduğum zevkden mahrum olmak istemiyordum. Saçlarında olan ellerimle kafasını yüz hizzama getirdim.
"Bu se-seferlik piyon-ah-olsam da.."
Sözümü çarpık gülümsemesinin eşliğinde belimden göğüsüme yol süren eli kesmişti. Ardından dudaklarını yalayarak beni tamamladı.
"Bir daha ki sefer de kölem olacaksın, minik sevgilim."
Dudaklarımız sonsuz bir savaşa girerken zevkden kıvranıyordum. Kölesi olmamak için bir neden göremiyordum. Şehvet, gerçekler ile arama bir duvar örmüştü. Dudaklarının tadı beynimi pelteye dönüştürürken edepsizce inleyerek daha fazlasını istedim.
Sadece bunları hatırlıyordum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby Boy
FanfictionArkadaşlar bu hikaye @rapunzelinperugu adlı yazara aittir fakat o devam ettirmek istemediği için ben devam ettiricem lütfen hikayeye ön yargı ile yaklaşmayın teşekkürler... Tüm Hakları Stark Endüstrilerinde Saklıdır...