Aslında bölümü kaç gündür paylaşmaya çalışıyordum fakat olmadı bir türlü.
Söylemek istediğim çok şey var Justin hakkında ancak burayı kirletmek ve başını şişirmek istemiyorum.
Grammy ödülünü kazandığı için öyle çok mutlu oldum ki, yemin ederim ağladım. Justin gerçek anlamda hayranlık duyduğum ilk ünlüydü ve onun böylesine önemli bir ödülü kazandığını görmek beni gerçekten duygulandırdı.
Performansı sergilerken nasılda gururlanarak söyledi şarkıyı.
İyi okumalar.
Dün herşey harika geçmişti diyebilirim. Çekingenliğim ve heyecanıma rağmen kusursuz bir şekilde dans etmiştim, üstelik bunu Justin Bieber'ın önünde yapmıştım.
Cecilia ve annem ile birlikte oturmuş sohbet ediyorduk. Hafta sonuydu ve hafta sonu yakınlarım ile vakit geçirmeye bayılırdım.
"Justin Bieber," dedi Cecilia soru sorarcasına. "Hani şu dünyaca ünlü, sarışın, bal rengi gözleri olan, benim evlenme hayalleri kurduğum yakışıklı genç adam mı?"
Heyecanını hissedebiliyordum, Cecilia yıllardır onun hayranıydı, benden çok daha fazla hayranlık duyuyordu ona karşı. Öyle ki, onunla evlenme hayalleri bile kuruyordu.
"Evet, ta kendisi." Cecilia'nın hazırladığı krepten bir parça kesip ağzıma attığımda şaşırmış haline gülmeden edemiyordum. Justin Bieber onun hayaliydi, onu yakından görmek için herşeyi yapabileceğini biliyordum.
Annem bu hallerimize gülerek mutfağa geri dönmüştü. Hafta sonu olduğu için, ben ve Cecilia'ya harika yemekler hazırlamaya çalıştığına emindim. Her zaman böyle yapardı.
"Senin adına çok mutluyum Hazel, istediğin yerde olman güzel." Küçüklüğümden beri tek bir anlığına bile uzaklaşmadığım arkadaşımdan bu sözleri duymak beni bir anda duygulandırmıştı. İstediğim ve her zaman hayalini kurduğum dans okuluna kaydolmuştum, belki de hayatımda ilk defa şans bana gülmüştü.
Cecilia'ya sarılmaya devam ederken telefonumun titrediğini hissetmiş ve hemen geri çekilmiştim.
Çikolataya bulanmış olan parmağımı umursamadan elimi kotumun cebine sokup telefonumu çıkardım. Arayan kişiyi gördüğümde kesinlikle şaşırmıştım.
"Nick arıyor," dedim telefonu açmadan önce.
Ellerimi temizlemek için banyoya doğru giderken telefonu cevaplamış ve omzum ile kulağım arasına sıkıştırmıştım. "Nick?"
"Hazel," Sesi telaşlı geliyordu.
"Seni dinliyorum," dedim. Elimi bir güzel sabunlamış ve yıkayıp kurulamıştım. Telefonu elimle tutmaya başladığımda sesini daha net duymuştum.
"Hafta sonu olduğunu biliyorum ancak seninle özel bir ders gerçekleştirmek istiyorum, eğer mümkünse." Tebessüm ettim kendi kendime.
"Ah, elbette mümkün. Ne zaman gelmeliyim?"
"Şimdi," dedi. "Seni bekliyorum."
Ona geleceğime dair birşeyler mırıldandıktan sonra telefonu kapatıp annem ve Cecilia'nın yanına geri dönmüştüm. Hafta sonuydu ve Cecilia ile daha fazla vakit geçiremeyecektim.
Yüzümdeki gülümsemeyi bozmadan Cecilia'nın boynuna kollarımı doladım. "Bugün seni bırakmak zorundayım."
Ocaktaki yemeği karıştıran annem elindeki kepçeyi tezgahın üzerine bırakıp yanımıza geldi. "Nereye Hazel?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dancer. / Bieber
Fanfiction"Çok tuhaf ama," dedi tereddüt ederek. "Seni ilk gördüğümde, hayatımdaki yerinin herkesten daha farklı olacağını anlamıştım."