Her zamanki gibi mahalledeki balıkçıdan yem almak için içeri girdi. Balıkçıyla iyi anlaşırdı. Muhabbet koyulaştı. Balıkçı:
- Shan Shan'a yem almaya mı geldin?
- Evet.
- Herşey yolunda mı?
- Pek değil. Bu sabah saçma bi adamla tanıştım. İlk başta beni evden kovdu. Sonra da işten çıkarmakla tehdit etti.
- Gerçekten mi? Kimmiş o?
- Yeni patron. Kısa kesersek gerçekten duygusuz.
- Ama belki de gerçek duygularını saklıyordur.
- Kibar biri olduğun için böyle düşünüyorsun, dedi Lamia.
- Hayır, sadece öyle olabilir diyorum. O patronun, bu şekilde nasıl biri olduğunu anlayabilirsin.
- Tamam (yemi göstererek) bunu alıyorum, dedi.
- Yardım edeyim. Yıllardır burada çalışıyorum. Fark ettim ki evcil hayvanı olan insanlar diğer insanlarla ilgilenmekten hoşlanır.
- Gerçekten mi? Ben de öyle düşünüyorum!
- Bu yüzden bu ilgilenmek duygusu onları mutlu eder.
- Her zaman seninle konuştuğumda yeni şeyler öğreniyorum.
- O zaman daha sık gel.
- Peki. Ama yeni patronla daha meşgul olacağım. Öyleyse vaktim olduğunda Shan Shan'a erkek arkadaş almaya geleceğim.
- Shan Shan'a erkek arkadaş bulmaya mı karar verdin?
- Evet, sanırım çiftini bulma zamanı geldi.
- Peki ya sen? Buraya hiç erkek arkadaş getirdiğini görmedim.
- Erkek arkadaşımın olması için beni Shan Shan'ı sevdiğim gibi sevmeli, dedi Lamia. Telefinu çaldı ' kusura bakma' diyerek telefonunu açtı.
- Alo! Pınar. Ne ? Yeni patronla nasıl savaşacağımızı mı tartışacağız? Sorun değil, hemen geliyorum. Telefonu kapatıp balıkçıya:
- Ben gidiyorum. Hoşçakal!
- Hoşçakal. Bu arada yemi unutmuştu Lamia.
Lamia Pınar'a giderken, Altay da eve gelmişti. Duvardaki yamuk takvimi dikkatini çekti. Önce onu düzeltti. Sinra Shan Shan'ı kendine ait olan çekmeceli masadan kaldırdı.
Pınar, Lamia ile Kübra'yı çağırmış tartışma başlamıştı. Pınar:
- Düşündüm ve bu büyük sonuca vardım. Bu şekilde olmasının ardında bu neden olmalı. Belki reddedilmiştir. Ya da küçükken terk edilmiştir.
- Bence de öyle, dedi Lamia. Pınar:
- Bu tuhaf adam... Lamia söze dahil oldu.
- Hayvanat bahçesindeki büyük, yalnız aslan gibi.
- Ne? dedi kızlar aynı anda. Lamia devam etti:
- Herkesi korkutuyor. Pınar:
- Ne büyük aslanı?
- Büyük aslan. Aslanlar aniden atılırlar ve tüm hayvanlar canını kurtarmaya çalışır. Pınar:
- Lamia, sen büyük pembe filsin. Aslandan kaçıyor musun?
- Büyük filler ilerlerler. Elbette ofiste onunla yüzleştim. Pınar ve Kübra merakla:
- Ne dedi peki?
- Hiçbir şey demedi. Sanırım bu kokuşmuş aslan bizi gerçekten mahvedecek. Şey denmiyor muydu? Neydii... Travma sonrası stres bozukluğu. Pınar manasızca:
- Ne !? Tabi tabi öyle deniyor. Kübra'nın morali hâlâ düzelmemişti. Hala bir sonuca varamamışlardı. Lamia:
- Kübra en güzel kedinin bile pençeleri vardır. Atak yapmak ister misin? Kübra:
- Ben şu anda böyle şeyleri düşünecek modda değilim. Pınra Lamia'ya:
- Atak yapması gereken kişi sensin! Pembe fil gücün var. Lamia:
- Ben mi!?
- Doğru. Tek yapmamız gereken o aslana ne olduğunu bulmak. Ve hatta ele geçirmek!
- Bu tür biri ilaçla tedavi edilemez. Ona ilaç versen daha da güçlenir.
- Her neyse ilk hedefimiz hamle. İkinci olarak geri adım atmak. Bu ikisi çok önemli. Lamia:
- İlki bana uyar. Sonuna kadar devam edeceğim. Önemli olan ikinci hedef. Pınar aklına gelen hedefle Lamia'yı şöyle bir süzdü. Lamia:
- Neden bana öyle bakıyorsun?
- Ne demek neden bakıyorum. O adam senden kurtulmak istemiyor mu? İntikam istemiyor musun?
- Tabi ki istiyorum. Kübra:
- Peki nasıl alacaksın?
- Doğru! Pınar biraz düşündü:
- Onu Lamia'ya aşık edeceğiz. Lamia ağzına aldığı sodayı püskürdü. Pınar devam etti:
- Sonra onun için hissettiği aşk ile etkisiz hale gelecek ve geri adım atacak. Lamia:
- Az önce ne dedin?
- Sorunları çözmenin tek yolu bu. - O yaratık bana mı aşık olacak? Mümkün mü? Kübra:
- Haklı. O bizim patronumuz. Çok zor. Pınar:
- Hayır, değil. Lamia taşınmayı reddettiği müddetçe birbirlerini her gün görecekler. Ve Lamia kötü görünmüyor. Çok şirin! Ayrıca planımıza göre kesinlikle aşım olacak. Bu en iyi intikamdır. Kübra sen de benimle kalabilirsin. Evimi askeri istihbarat analiz merkezi gibi düşünün. Kübra:
- Tamam, sonuçta evleriniz çok yakın. Her gün görüşebiliriz. Harika olur. Amaa Lamia senin için sorun olur mu? Pınar
- Lamia, en iyi arkadaşın için bizimle savaşacak mısın? Lamia biraz düşündükten sonra:
- Tamam. Kübra, evim ve Pınar için! Üçümüzde o aptal aslandan kurtulacağız! Pınar:
- Pekala, başlayalım. Lamia, not al!
- Tamam, dedi defter kalemini alarak Lamia.
Altay kendine yemek hazırlıyordu. Cam şisedeki suyu masanın üzerine koydu orantılı bir biçimde. Yemek tabağını da düzgünce yerleştirdi masaya. Dolaptan sebzeleri aldı ve onları da aynı büyüklükte doğradı. Yemeğin tusunu kontrol etti ve biraz daha pişmeye bıraktı. Lamia eve gelmişti. Ayakkabılarını ayakkabılığa fırlatıp terliklerini giydi. Bisikletini de her zamanki yerine bıraktı. Eve girmeden planlarını hatırladı. "Aslan yakalama operasyonu birinci adım; en güzel gülümsemeni göster! Ne kadar güzel bir gülümsemen olduğunu görmesine izin ver!"
Lamia tatlı bir gülümsemeyle kapıyı actı ve tabii karşısındaki manzara onu şok etti. Altay bütün eşyalarını kutulara doldurup kapının önüne indirmişti. Lamia'nın geldiğini görünce yerinden kalktı e elindeki zarfı uzatıp:
- İşte üç aylık kira ve bu da faturalar. Simdi gidebilirsin. Lamia'nın tatlı tebessümünün yerini derin nefesler aldı. Çok sinirliydi. Altay:
- Çok derin nefes alıyorsun. Kendini kontrol et. Lamia:
- Bayım! Netleştirmeme izin ver. Evden taşınmıyorum! diye bağırdı. Sonra eşyalarını teker teker yukarı çıkardı. Yorulmuştu. Balığının yanına oturup:
- Shan Shan annecik özür diliyor. Annecik sana yem almayı unuttu. Hepsi o adamın yüzünden! Yarın halledeceğim, dedi. Burnuna güzel yemek kokuları geliyordu Lamia'nın. Sessizce aşağı indi. Altay telefonla konuşuyordu. Lamia 'böyle güzel yemek pişirebildiğine inanamıyorum.' dedi ve tadına baktı. Tatsız geldi. Görüntüsü güzeldi ama tadı yoktu. Tıpkı kendisi gibi. Lamia yine planları düşündü. "Aslan avlama planı ikinci adım; erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer." Yemeğe buraz Japonya'dan aldığı deniz ürünleri baharatından kattı. Karıştırdı ve tekrar tadına baktı evet şimdi gayet güzeldi. Altay konuşmasını bitirmeden ocaktan uzaklaştı.
Altay yemeğe oturmuştu. Bir yandan dergi okuyor bir yandan da yemek yiyordu. Lamia da müziği açmıs Shan Shanla dans ediyordu. Altay masadan kalktı ve müziği kapattı. Lamia:
- Ne yapıyorsun?
- Müzik açıkken yemek yiyemem.
Lamia Shan Shan'ı da alıp yemek masasına oturdu:
- Shan Shan annecik sana şrkı söyleyecek."100 şekilde 100 yıldız tanıştıları için ne kadar da şanslılar" Altay'a bakto:
- Ne var?
- Sessiz olabilir misin?
- Nerem gürültücü?
- Burada kalmak istiyorsan, ev sahibini yani benim alıskanlıklarıma saygı göster.
- Kira kontratında evde şarkı söyleyemezsin yazmıyor.
- O seninle eski sahibi arasındaki sözleşme. Benimle alakası yok, dedi işaret parmağını sallayarak.
'Sabır, Lamia.' dedi içinden:
- Birşey sorabilir miyim? Senin yaptığın pancar çorbasında bir fark yok mu? Tadı şimdi daha iyi değil mi? Altay çorbadan bir kaşık daha aldı. Lamia:
- Kesinlikle benim ki daha iyi. Değil mi Shan Shan? Altay:
- Bekle, çorbama ne koydun?
- Japonya'dan aldığım deniz ürünleri baharatından ekledim. Hafika bir baharat ve çok pahalı. Çorbanın tadı güzel oldu sevdin mi?
- Deniz ürünü mü!? Öksürdü öksürdü. Nefes almakta zorlanıyordu. Lamia telaşla yerinden kalktı ve Altay'ın yanına gelip:
- İyi misin? Beni korkutma! Seni hastaneye götüreceğim! dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece Sen
RomanceKARAKTERLER: Altay - Lamia Diğerleri: Meriç - Levent (Altay'ın anne babası) Leyla - Alper (Lamia'nın anne babası) Duman (Altay'ın arkadaşı) Pınar (Lamia' nın yakın arkadaşı) Polat (Altay ve Duman'ın samimi kafeci agabeyleri) Kahve gurmesi : İsmet (...