Geçmiş

92 6 0
                                    

"Sürprizin bu muydu?" diyen Angel sinirle genç kadına tısladı ve ardından arkasını dönerek gitmek isterken; "Hayır, sürprizim bu değil. Lütfen Angel, kalmanı istiyorum." diyerek ona engel oldu genç kız.

"Dina'yla beni oyuna mı getirdiniz?" diyen Zooey de öfkeliydi. Karşısında Angel'in yanında duran ve bembeyaz elbisesiyle melekleri andıran Nelly'nin hala nefesini kesiyor olmasınaydı belki de bu öfkesi.

"Ona kızma, ben onu kandırdım." Genç kız Zooey'e doğru ilerlerken Zooey orayı en kısa sürede terk etmesi gerektiğini düşünüyordu.

"En iyi yaptığın şey bu değil mi zaten ama artık yalanlarına kanmıyorum. Ucuz oyunlarına gerek yoktu." Genç kadının önünden geçerken yolu kesildi genç kadın tarafından. Nelly kahverenginin en açık tonuna sahip bal rengi gözlerine sinen saf bir üzüntüyle ona bakıyordu.

"Bugün herşey bitecek Zoo. Bu kabus son bulacak. Hepimizi bu yükten kurtaracağım. Kal, lütfen." Genç kadın arkasını dönerek Angel'e bakarken adamın öfkesinden boğulacağını hissetti. İkisi de neler olduğunu anlamıyordu. Bu sürprizi uzatmanın anlamı yoktu. Zooey'i arkasında bırakıp uçuruma doğru giderken içi tuhaf bir şekilde huzurluydu.

"Nelly, aklından bile geçirme!" diyerek bağıran Angel ona doğru koştu, ne yapmaya çalıştığını anlamıştı. Sesi kaygılandığını gösteriyordu. Böyle birşeyle karşılaşmayı beklemediği apaçık ortadaydı. Kalbi göğüs kafesinde çırpınmaya başladı genç adamın, korkuyu iliklerinin en derininde keskin bir şekilde hissetti.

"Bunu yaparsam huzur bulacağım Angel. Zoo'yu kaybetmemin bedelini bana yalnızca vicdanım değil sen de ödettin!" Bu gerçeği ilk kez adamın gözlerinin içine bakarak dile getirdi. Gerçek buydu adam, kardeşine yaptıkları ihanetin bedelini genç kadının omuzlarına yüklemişti. O, onu ateşe sürüklemişti güzelliğiyle. Ona göre gerçeğin ta kendisi buydu. Genç kadın, bakışlarını Zoo'ya çevirince gözlerinden bir damla yaş süzüldü yanaklarına usulca. "Bana yalnızca bir kaç dakika daha katlanmanı istiyorum Zoo."

"Bu da yeni oyunun mu?" diye sordu tüm acımasızlığıyla Zooey. "Bu şekilde affedilmeyi mi bekliyorsun?" Zoo'nun inanmadığını gösteren bu sözleri kahkaha atmasına sebep oldu genç kadının. "Seni affetmeyeceğim. Yanlış taktik. Vicadanını bu şekilde rahatlatamazsın."

"Sana hiçbir zaman oyun oynamadım Zoo. Seni seviyorum derken yalan söylemedim, senden vazgeçtiğimde de. Angel'e aşık olmaya başladığımda bizim ilişkimiz zaten bitmiş gibiydi. Angel içime işlediğinde senin beni sevdiğin gibi seni sevmeyi bıraktım. Bunu sen de biliyorsun. Biz uzatmaları oynarken Angel'le birlikte oldum."

"Yeter sus bahanelerini duymak istemiyorum! Sen var ya bu bahanelerle vicdanını rahatlatmaya çalışabilirsin ama sadece kendini kandırırsın, beni değil." Nelly'e öfkesi öyle büyüktü ki içindeki öfke selinden haberi olsa yine de böyle konuşabilir miydi genç kadın?

"Hiç bir bahane vicdanımı rahatlatamaz Zoo. Yaptığım ne olursa olsun yanlıştı; bunu inkar etmiyorum. Kendimle birlikte Angel'i de seni de yaktım. Şimdi yanma sırası bende." Uçurumun kenarına bir adım yaklaşırken Angel'in sesi kulaklarını doldurdu.

"Nelly bunu yapamazsın. Beni kendi karanlığına hapsetmeyi göze alarak gidemezsin!" Bu ses dünyadaki bütün melodilerden güzeldi ve şu an o sesle uyumayı diledi genç kadın. Genç kadının düşündüğü saatlerce duymak istediği bu sesi bir daha asla duyamayacak olmasıydı. Angel ise genç kadına doğru ilerlerken nefesini tutuyordu. Hiçbir zaman genç kadına olan sevgisinin büyüklüğünü göstermemişti ancak şimdi genç kadının vazgeçeceğini bilse kanını akıtarak göstermeye razıydı.

"Angel, dur orda!" Ölüme adım adım ilerlerken en çok​ sevdiği adamın onu etkilemesini istemiyordu. Bu yüzden acele etmesi gerektiğini geçirdi içinden. Zoo'ya baktı, ona inanmayan adama. " Affet beni Zoo, affet ki kendi vicdanımda boğulayım."

"Seni vicdanın affetsin benden af bekleme!" Zoo'nun sesi katı ve netti. Belki de genç kadının canına kıyacak olmasına inanmıyordu, inanmak istemiyordu.

"Nelly elini ver. Gidelim buradan, bu şehirden. Söz veriyorum herşey istediğin gibi olacak. Başka bir ülke, başka insanlar, başka bir hayat... Yeter ki elini ver. Beni kendinle birlikte cehenneme hapsetme." Angel'in eli havada tutulmayı beklerken içi genç kadının tavrından dolayı savaş alanı gibiydi. Genç kadının ruhunu taşıyordu şu an kendisi. Harabe ve bitkin.

"Özür dilerim. Her şey için ikinizden de." Genç kadın, hıçkırığını serbest bırakırken gözlerini bir kaç saniye yumup geri açtı. "Böyle olmasını istemezdim. Kadere karşı gelemezdim. Angel ruhum senin için çırpınırken Zoo'yla da olamazdım. Zoo seni de kandıramazdım. Kendimi yeterince kandırmışken..." Uçuruma doğru iyice yaklaşırken Angel'in sesini işitti tekrar. "Nelly, hayır!" İlk defa sevdiği adamın sesinde çaresizliği hissetti. Angel Black ilk kez çaresizdi, aklını yitirecek kadar korkuyordu.

"Sonsuzluğa adım atarken içinizde en ufak bir kırıntımın olmasını istemiyorum. Bedenim toprak olurken ruhumu içinizde yaşatmayın. Beni unutun, unutun ki rahat uyuyabileyim." İki adamın üzerinde son kez gözlerini gezdirirken derin bir nefesi içine çekti genç kadın. Zoo'nun az önce ona inanmayan gözlerindeki değişimi görebiliyordu; onu hala affetmediğini de. Nefesini tutan Angel'in yüzündeki acıyı ve bir umutla eli havada ona tutunmasını bekleyen halini. Daha fazla gidişini ertelemek istemeyerek "Affedin beni." dedi ve Angel ona doğru koşarken uçurumla arasındaki son adımı attı. Gençliğinin baharında yaşanması gereken yılları rüzgarla birlikte yok olurken Angel'in etrafı sağır eden çığlığını duymuştu. Aşık olduğu adamdan isminin acıyla dökülmesi işittiği son şey oldu.

BENİM ADIM YALNIZLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin