Ben küçükken babam bana ne zaman vurmaya kalksa abim önümde siper olur beni dayaktan kurtarırdı. Ve sonra ben onun yüzündeki kanları siler, yaralarını pansuman ederdim.Her seferinde neden bunu yaptığını sorardım. Neden beni kurtarmak pahasına dayak yediğini... Cevabı hiç değişmezdi. "Sen benim küçük kardeşimsin ve ben seni kötülüklerden korumak zorundayım." Hiç değişmedi bu. Ne zaman başım sıkışsa, çaresiz kalsam abim koştu yardımıma. Ta ki bir gün babam tamamen hayatımızdan çıkana dek. Babam gidene kadar merhametinden şüphe etmediğim abimi babam gittikten sonra tanıyamaz olmuştum. Başlarda üzüldüğünden böyle yaptığını düşünsem de ilerleyen zamanda bunun kendimi avutmaktan başka bir işe yaramadığını fark ettim. Babam gitmişti. Neden gittiğini veya nereye gittiğini bilmiyordum. Artık ne annemi hırpalayan ne abimi döven ne bana bağıran bir adam yoktu hayatımızda. Buna sevinen bir tek bendim sanırım. Ne annem mutluydu nede abim. Annem daha çok sessizleşti. Her gece ağladığını görüyordum. Abim ise neredeyse eve gelmez olmuştu. Ben her zaman o adam hayatımızda olmazsa daha çok mutlu olacağımızı sanırken daha da mutsuz olduğumuzun çabuk farkına vardım. Ve abim... Onun o sevgisi, merhameti, bana düşkünlüğü çocukluğumun en güzel hatırası olarak kaldı. Bir daha ne o eskisi gibi sevdi beni ne ben yaralarımı sarmasını bekledim...
Ömür tamda şuanda neden bunları düşündüğünü bilmiyordu. Belki de bu adamında bir yerlerde sakladığı merhameti olabileceğini düşündüğündendi. Ama gözlerinde göremiyordu. En ufak bir merhamet yada anlayış yoktu. Sertti. Ve soğuk... Neden bu kadar katıydı?
"Yapamam" diye fısıldadı en sonunda. Baran kendisine daha katı bir şekilde baktığında gözünden akan yaşı hızla sildi.
"Özür dilerim. Ben... Benden istediklerini yapabilecek biri değilim. Senin isteklerini karşılayamam. Bunu yapamam. Lütfen bunu bana yapma. Ben sana kötü hiçbir şey yapmadım. Ben kimseye kötü bir şey yapmadım."
Baran'a baktı mahzun gözlerle. O anda gülümsediğini gördü. Bu sahiydi. Gerçek bir gülümsemeydi. İçten, samimi. Yüzüne daha dikkatli baktı. Alay yoktu. Küçümseme, kızgınlık ve öfke yoktu. Sakince kendisine bakıyor ve gülümsüyordu.
"Yarın akşam beraber yemek yiyelim."
"Ne?"
Baran'ın dudakları daha çok kıvrıldı. Ellerini cebine sokup yatağın demirine yaslandı.
"Bunu yapabilirsin değil mi?"
"Ha?"
"Yemek diyorum. benimle yemek yiyebilirsin herhalde."
Ömür'ün kaşları hayretle havalandı. Az önce beraber uyumayı teklif ettikten sonra şimdi sadece yemek mi yemek istiyordu? Neden aniden fikri değişmişti ve yumuşamıştı?
"Ben... Sen... Yani uyumak. Az önce beraber uyuyacağı..."
"Benimle uyumak mı istiyorsun ufaklık? Eğer uyumak istiyorsan benim için sorun olmaz ama eğer istemiyorsan yemek teklifimi biran önce kabul etsen iyi olur çünkü kararımdan her an vazgeçip seninle uyumayı seçebilirim."
Ömür ellerini iki yana sallayarak "Hayır hayır, yani evet. Yemek yiyebiliriz. Ama şimdi gideceksin değil mi?"
"Uyu ufaklık."
Baran balkon kapısı açarak dışarı çıktı. Ömür öylece arkasından bakarken neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Kesinlikle bu adam normal değildi. Yatağa uzanıp düşünmeye başladı. Yarın akşam onunla nasıl yemek yiyecekti? Abisine ne diyecekti ki?
***
"Ömür?"
Ömür sınıfa girecekken duyduğu sesle arkasını döndü. Gökhan'ı kendisine doğru gelirken görünce hızla etrafa baktı. Umarım abisi görmezdi.
"Günaydın Ömür. Nasılsın? Sana bir şey soracaktım aslında."
"Günaydın. Gökhan biraz hızlı sorsan sorunu. Şey yani derse geç kalıyorum da."
"Yani ben nasıl desem. Aslında vizyonda çok güzel bir film var."
Ömür anlamsızca Gökhan'a baktı. Ne demek istiyordu şimdi bu çocuk?
"Yani?"
"Yani vizyonda film şuanda. Sinemalarda hani."
"Sana iyi seyirler Gökhan ne diyeyim."
"Aslında ben tam olarak diyecektim ki bu gece sinemaya gideceğimde..."
Ömür gözlerini devirmemek için zor tuttu kendini. Neden kendisine bunları söylüyordu?
"İyi seyirler Gökhan sana. Bir şey sormayacaksan sınıfa giriyorum ben."
Gökhan sıkıntılı bir nefes aldıktan sonra "Beraber gidelim mi?" diye aceleyle sordu ve sonrasında rahatladığını belli edercesine tuttuğu nefesini saldı.
"Gökhan nasıl desem bu ince teklifin için çok teşekkür ederim ama..."
"Hayır demek bu kadar zor olmamalı."
Ömür gözlerini kocaman açarak kafasını hızla Baran'a çevirdi. Genç adam duvara yaslanmış kollarını göğsünde birleştirmişti. Tek kaşı havada ikiliye bakıyordu. Ömür yüzünden anlayabiliyordu sinirli olduğunu. İşte şimdi gerçekten ayvayı yemişti. Umarım Baran kötü bir şey yapmazdı ve umarım abisine söylemezdi.
"Şey bende tam öyle diyecektim zaten."
"Neden Ömür'ün vereceği cevap seni ilgilendiriyor."
Gökhan'a baktı genç kız. Bu çocuk kafayı mı yemişti? Yoksa cesaret hapı mı kullanıyordu. Sahiden öyle bir hap var mıydı? Kendiside kullansa hiç fena olmazdı.
Baran'ın dudakları alayla kıvrılırken yaslandığı duvardan uzaklaşarak Gökhan'ın tam karşısında durdu. Tıslarcasına "Nedenini sana söyleyeyim aslanım. Ömür beni ilgilendiriyor ki vereceği cevaplarda, yapacağı şeylerde alacağı nefeste beni ilgilendirmiş oluyor. Şimdi buradan toz ol ve seni bir daha Ömür'ün yanında görürsem inan bana bu kadar sakin kalmam."
Gökhan korkuyla gerileyip koşar adımlarla uzaklaşırken Ömür hayretle ve bir o kadarda korku dolu gözlerle Baran'a bakıyordu. Sahiden Baran kendisiyle ilgileniyor muydu? İyide neden? Neden onca kız varken kendisiydi?
Baran arkasını dönerek Ömür'e baktı. Ona doğru eğilerek fısıltıyla "Sadece benim dikkatimi çekmiyormuşsun demek ki. Ufaklık sana bir tavsiye, benden hariç tüm erkeklerden kaçabildiğin kadar kaç. Mümkün olduğunca uzak dur yoksa ben kötü bir adam olmak zorunda kalırım."
"Ne???"
"Sana bir tavsiye daha. Sözcük dağarcığını geliştir. Sürekli aynı şeyleri tekrar etmen hoş değil. Şimdi uslu bir kız ol ve sınıfına gir."
Baran arkasını dönüp uzaklaşırken Ömür afallamış bir şekilde yerinde duruyordu. Kendisine şaşkınlıkla ve kıskançlıkla bakan gözlerin farkında dahi değildi. Kendisinin yerinde olmak isteyen onca kız varken Ömür bunları düşünmüyordu bile. Sahiden Baran gibi biriyle olmak özel olmak mıydı? Baran'ın sevgilisi olabilmek ayrıcalık mıydı? Peki ya Baran'ı sevmek... O nasıl bir histi?
Olanları detaya girmemeye çalışarak Dilay'a anlattı. Dilay ise şaşırmış bir şekilde Ömür' e bakıyordu.
"Ömür inanamıyorum Baran senden resmen hoşlanıyor."
Ömür nefesinin kesildiğini hissetti. Gözleri kocaman açıldı.
"Saçmalama Dilay. Bu imkansız."
"Kızım sen kör müsün? Adam sana nasıl davranıyor görmüyor musun? Bu okulda hiçbir kıza sana davrandığı gibi davranmadı. Besbelli senden hoşlanıyor."
Ömür olumsuz bir şekilde kafasını iki yana salladı. Bu kesinlikle imkansızdı.
"Hayır, öyle bir şey yok. Sadece Fırat abim olduğu için böyle davranıyor."
Ömür Dilay'ın söylediklerini duymazlıktan gelerek derse odaklanmaya çalıştı. Hocaya boş gözlerle bakıyor ne dediğini bir türlü anlayamıyordu. Aklında sadece Baran ve Dilay'ın az önce söyledikleri vardı. Böyle bir ihtimal olabilir miydi?
Çıkışta kapıda abisini kendisi beklerken buldu. Yanındakilerle sohbet ediyordu. Banu'ya baktı. Baran'ın neredeyse içine girecekti. Bu kız kesinlikle Baran'dan hoşlanıyordu. Peki ya Baran? O kıza karşı bir şey hissediyor muydu?
"Ömür ben Gökhan ile geçeceğim eve."
Dilay'a çevirdi bakışlarını. "Tabi sen git canım. Beni abim bekliyor zaten."
"Ve tabi ki Baranda."
"Dilay saçmalama. Onun beni beklediği falan yok."
"Tabi canım tabi. Kesin dediğin gibidir."
Ömür homurdanarak önden ilerledi. Abisinin yanına geldiğinde tüm gözler kendini bulmuştu.
"Ömür çıkışlarda sürekli beni bekletmek zorunda mısın?"
Abisine cevap vermek istemiyordu. Sanki istese verebilecekti de!
"Hadi gidelim artık."
Fırat ilerleyeceği sırada Baran'ın sesiyle duraksayarak bakışlarını ona çevirdi.
"Fırat gitmeden biraz konuşalım."
"Tabi abi nasıl istersen."
Baran gurubun diğer üyelerine baktı.Herkes bu bakışın ne anlama geldiğini bildiğinden bir şey demeden uzaklaştılar. Ömür Baran'ın abisiyle ne konuşacağını merak etse de sormanın uygun kaçmayacağını bildiğinden diğerleriyle beraber uzaklaşmaya karar verdi.
Biraz uzaklaşınca ikiliyi izlemeye başladı. Baran abisine bir şeyler söylüyordu. Fırat ise sessizce onu dinliyordu. Abisinin bakışları kısa bir süreliğine kendini buldu. Neden baktığını anlamasa da içinden bir his kendisi hakkında konuştuklarını söylüyordu. Baran akşamki yemekle ilgili bir şeyler söylemiş olabilir miydi?
Abisinin de konuşmaya başladığını gördü. Ardından ikisi beraber kendisine doğru gelmeye başladılar. Baran dikkatle bakıyordu Ömür'e. Genç kız ise mümkün olduğunca bakmamaya çalışıyordu.
"Ömür hadi eve gidiyoruz. Görüşürüz abi."
Baran sadece kafasını salladı. Ömür sessizce abisi ile beraber ilerledi. Eve yaklaştıkları sırada Fırat duraksayarak Ömür'e doğru döndü.
"Abi akşam seninle yemek yemek istediğini söyledi."
Ömür'ün kaşları hayretle havalandı. Baran sahiden de bunu yapmış mıydı?
"Peki sen... Sen ne dedin?"
"Ömür ondan hoşlanıyor musun?"
Ömür ne diyeceğini bilemeden öylece baktı abisine. Daha önce böyle bir konuyu hiç konuşmamışlardı. Sahi abisi erkekler konusunda bu kadar katıyken nasıl konuşabilirlerdi ki? Böyle bir soruyu kendisine yöneltmesi bile mucizeydi. Ya abisi değişiyordu yada bu ılımlı tavrı karşısındaki erkeğin Baran oluşundan kaynaklanıyordu. Peki abisinin nazarında Baran'ı farklı kılan neydi? Neden ona karşı bu kadar saygılıydı?
"Ben... Hayır. Yani öyle bir şey yok abi."
"Bak Ömür, sen benim kardeşimsin. Senin istemediğin hiçbir şeye müsaade etmem. Eğer abiye karşı bir his beslemiyorsan senden uzak durmasını isterim ama eğer içinde ona karşı bir şey varsa ses etmem."
"Neden?"
"Ne neden?"
"Neden konu Baran olunca akan sular duruyor? Abi sen bu yaşıma dek erkek sineği bile yanımda tutmamışken şimdi ne oldu da bu kadar anlayışlı oldun? Bu söylediklerin herkes için geçerli mi yoksa sadece onun için mi geçerli?"
"Sadece onun için geçerli! Ömür benim o adama can borcum var. Bunu ölsem de ödeyemem. Senin bilmediğin şeyler var. O yüzden aklının yetmediği şeyleri sorgulama. Şimdi bana söyle, ona karşı bir şeyler hissediyor musun hissetmiyor musun?"
Ömür'ün aklı allak bullak olmuştu. Ne demek can borcu vardı? Bu adam abisi için ne yapmış olabilirdi ki? Hem şimdi bu soruya ne yanıt verecekti? Hoşlanmıyorum dese Baran bir daha kendisinin yanına yaklaşmayacak mıydı? Bu iyi bir şeydi. İyidi değil mi? Madem iyi olduğunu düşünüyordu o zaman neden bu düşünce kendisini rahatsız etmişti? İstediği zaten Baran'ın kendisinden uzak durması değil miydi?
"Ömür cevap versene kızım!"
"O... O neden benimle yemek yemek istediğini de söyledi mi sana?"
"Çünkü seninle ilgileniyor!!! "
"Haa??"
Ömür hayretle abisine bakıyordu. Ne demişti şimdi?
"Ama..."
"Seninle burada aşk meselelerini konuşacak değilim Ömür! O yemeğe gitmek istiyor musun yoksa istemiyor musun!"
"İstiyorum."
İstiyorum mu? Böyle mi demişti? İstemiyorum demeyecek miydi? Baran'dan kaçmak isterken şimdi kuzu kuzu onunla yemek yemek istediğini kabul etmişti. Nasıl bir manyaklıktı bu?
Abisi tek kelime etmeden ilerlemeye devam edince Ömür'de arkasından yürümeye başladı. Abisini de anlayamıyordu. Kesinlikle neler olduğunu öğrenmeliydi.
***
Üzerindeki pudra rengindeki elbiseye baktı. Dizlerinin hemen altında biten elbisenin kol kısımları dantelliydi. Belinde altın sarısında ince bir kemeri vardı ve gerçekten bu elbiseyle çocukça göründüğünden emindi. Ama başka elbisesi olmadığından bunu giymeyi tercih etti. En azından kot pantolon giymekten iyiydi.
Kapının çaldığını duyduğunda kalbi hızla atmaya başladı. Neden bu kadar heyecanlanmıştı? Altı üstü bir yemek yiyeceklerdi. Annesinin seslenmesiyle odasından çıktı. Kapıya geldiğinde abisini ve annesini kapının önünde buldu. Sanki gelin olmuş gidiyordu da onlarda kendisini uğurlayacaktı. Annesi kapının önünden çekilince onu gördü. O kadar yakışıklı görünüyordu ki bir an nefesinin kesildiğini hissetti. Böyle bir adamın kendi gibi bir kızla ne işi olabilirdi?
"Baran, oğlum kızım sana emanet."
"Merak etme Aysel Teyze."
Ömür çantasını ve ceketini alarak evden çıktı. Baran ile beraber arabaya ilerledi. Baran'ın kapısını açmasıyla kaşları havalandı. Bu adamın bugün nesi vardı. İçine naziklik mi kaçmıştı? Arabaya binip kemerini bağladı.
"Abimle konuşmuşsun."
"Biz konuşurken sende oradaydın."
"Evet ama ne konuştuğunuzu duymamıştım."
"Sana ne konuştuğumuzdan bahsetti mi?"
"Yemek için onayını aldığını biliyorum."
Baran'ın bakışları Ömür'ü buldu. Sakin bir tavırla "Onayını almadım Ömür. Sadece seninle yemek yiyeceğimi söyledim." dedi.
"Peki ya izin vermeseydi."
"Dedim ya ondan izin istemedim."
"Abim neden kendini sana borçlu hissediyor? Onun için ne yaptın?"
"Fazla merak adam öldürür ufaklık. Sen bunları düşünme."
Ömür yola çevirdi bakışlarını. Bunu öğrenecekti. Bunu kesinlikle öğrenecekti. Restoranın önüne geldiklerinde Baran'ın kapısını açmasına müsaade etmeden hızla indi arabadan. Böyle nazikliklere alışkın değildi ki alışmakta istemiyordu.
Baran ile beraber restorana ilerlediler. İçeri girdiklerinde Ömür etrafa baktı. Neden hiç kimse yoktu?
"Hoş geldiniz Baran Bey. Buyurun size eşlik edeyim."
Önlerinde ki garsonla beraber masaya doğru ilerlediler.
"Neden kimse yok."
"Kokun ve sesin bana özel kalsın ufaklık."
Ömür Baran'ın ne demek istediğini anlamamıştı? Yada belki de sadece anlamak istemiyordu. Gelen yemeği yemeye çalışırken bir çift gözün üzerinde olduğunun farkındaydı.Hadi ama neden kendisini izliyordu bu adam?
"Her zaman bu kadar az mı yemek yersin?"
Başını kaldırdı. Lokmasını zoraki yuttuktan sonra "Evet" diye mırıldandı.
"Çok zayıfsın. Bu kadar yemeyle nasıl hayatta kaldığını merak ediyorum."
Ömür ne diyeceğini bilemediğinden bakışlarını tekrar önüne eğdi. O sırada duyduğu keman sesiyle tekrar bakışlarını kaldırdı ve biraz ilerideki kadına baktı. Kemanı çalışını izledi. Nede güzel çalıyordu.
"Benimle dans et ufaklık."
Ömür Baran'a baktı ve yüzü kızararak "Ben dans etmeyi bilmiyorum ki." dedi. Baran genç kızın dediğini duymazlıktan gelerek elini tuttu ve Ömür'ü ayağa kaldırdı. Ömür'ün ellerini kendi boynuna dolattırdıktan sonra kendide genç kızın belini sıkıca kavradı ve kendine doğru çekti. Hafifçe salınmaya başladılar.
"Heyecanlısın. Kalp atışların çok hızlı."
Ömür başını kaldırıp yakıcı gözlerin sahibine baktı. Yüzü inatla kızarmaya devam ediyordu. Hadi ama bu kadar çok heyecanlandığını belli etmek zorunda mıydı?
"Neden ben?" diye sordu. Baran tıpkı dün gece olduğu gibi samimi bir şekilde gülümsedi.
"İşte bunun için ufaklık." dediğin de Ömür'ün elini tutmuş kalbinin tam üzerine koymuştu. Kendi elide Ömür'ün elinin üzerindeydi.
"Burası seni ne zaman görsem farklı tepki veriyor."
Ömür'e dikkatle bakmaya devam etti. Ömür ise duyduğu şeye inanmaya çalışıyordu. Hangisi gerçek Baran'dı. Öfkeli, soğuk ve katı olan mı? Yoksa kendisi için bir şeyler yapmaya çalışan adam mı? Neye inanacaktı? Hangisine güvenecekti?
"Benim hayatım..." dedi başını önüne eğerek. "Birilerinden korkarak geçti. Önce babamdan korktum. Beni azarlamasından, dövmesinden, kızmasından ve daha nicelerinden... Sonra abimden... Ufak bir şeyi büyütüp problem haline getirmesinden, arkadaşlarımı benden uzaklaştırmasından, benim yüzümden masum onca erkeği dövmesinden..."
Başını kaldırdı. Baran'ın yüz hatları gözünden akan yaşları gördüğünde sertleşmişti. "Ve sen... Sendende korkuyorum. Bakışların, katılığın ve kalbimi üşüten soğukluğun... Ben hayatımı birilerinden korkarak geçirmek istemiyorum. Yada korktuğum için istemediğim şeyleri yapmakta..."
"Ben sana zarar vermem ufaklık. Kimsenin sana zarar vermesine de izin vermem. Evet katıyım, öfkeliyim ve acımam yok. Gözümü kırpmadan tüm kötülükleri yapabilirim. Ama sadece sana karşı değişebilirim. Bu kötü adamı iyi birine çevirebilirsin. Bunu senden başka kimse yapamaz. Yapmasına da müsaade etmem."
Ömür'ün yaşlarını sildi nazikçe. Ardından çenesini kaldırıp yüzüne bakmasını sağladı. Ömür fısıltıyla:
"Benden uzak dur desem sana..."
"Durmam."
"Senden uzak duracağım desem."
"İzin vermem."
"Gerçek seni bulmam için bana zaman ver desem?"
"Yanımda kaldığın sürece istediğin kadar zaman sana. Ama bir adım öteye gitmene izin yok."
"Beni eve götürür müsün?"
Baran başını salladı ve Ömür'den bir iki adım uzaklaştı. Ömür kendine gelmeye çalışarak masaya doğru ilerledi. Restorandan çıkıp arabaya bindiler. Yol boyunca ikisi de konuşmamıştı. Evin önüne geldiklerinde Ömür "İyi geceler" diyerek arabadan inecekken Baran'ın "Yarın kahvaltıda görüşürüz ufaklık" demesiyle duraksadı.
"Kahvaltı mı?"
"Benimle kahvaltı yapmayacak mısın?"
"Ben... Yarın hafta sonu ama. Biz ailecek evde oluyoruz."
"İyi geceler ufaklık. Yarın görüşürüz." Ömür başka bir soru sormanın gereksiz olduğunu bildiğinden arabadan indi. Ama yarın nasıl kahvaltı yapacaklarını merak etmişti. Yoksa Baran bunun içinde mi abisiyle konuşmuştu. Eve gelince üzerini değiştirip yatağa yattı. Gerçekten kendini oldukça yorgun hissediyordu ve düşünmeyi başka bir zamana ertelemeyi tercih etti. Bu gece daha fazla sorularla boğuşmak istemiyordu.
***
Sabah gözlerini açtığında saat on bire geliyordu. Nede çok uyumuştu böyle? İyide annesi nasıl bu saate kadar uyumasına müsaade etmişti. Kahvaltıyı her zaman dokuzda yaptıklarından annesi sekiz buçuk oldu mu başında dikilir ve uyanana dek gitmezdi. Şimdi neden böyle bir şey olmamıştı. Elini yüzünü yıkayıp mutfağa doğru ilerledi. Duyduğu sesleri anlamlandıramadı. Misafir mi vardı yoksa? Mutfağın kapısını açıp içeri girdiğinde gördüğü insanlarla ağzı bir karış açıldı. Bunların burada ne işleri vardı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜREK YANGINI
Short Story"Benden kaçma. Daha çok dikkatimi çekiyorsun." diyen bir adamdan kaçacak kadar aptal, ona aşık olacak kadar deli biriydim.