Şaşkınlıktan ne yapacağımı şaşırmış, sadece onlara bakıyordum. Sonunda burada durmanın aptallık olduğunu fark edip hızlı adımlarla soyunma odasına girdim.
Utançtan ölmek üzereydim. Rezil olmuştum. Hem de Harry'ye karşı. Utanmamı garip bulabilirdiniz. Çünkü okuldan atılma sebebim benim sürtük olduğumu düşündürüyordu. Ama ben yeni bir başlangıç yapmaya çalışıyordum. Bu olanları bir an önce kafamdan atmalıydım fakat başaramıyordum. Neden onun ne düşüneceği bu kadar umrumdaydı ki? Kafamda bunun gibi cevap bekleyen bir sürü soru varken hiçbirini yanıtlayamamak tam bir işkenceydi. Kendimi ne kadar düşünmeyi yasaklasam da beynim bunu kabul etmiyor ve beni düşüncelerle yormaya devam ediyordu.
Daha fazla burada kalmanın anlamı yoktu. Hızlı bir şekilde üstümü giydim. Bu arada da hiçbir şeyi düşünmemek için şarkı söylüyordum. Galiba yavaş yavaş başarıyordum da.
Saate baktığımda bir saate yakın bir süredir burada beklediğimi fark ettim. Okuldan çıkıp yavaş adımlarla yürümeye başladım.
Telefonum çaldığında kimin aradığına bakmadan açtım. Jack'in sesini duyduğumda 'harika' diye geçirdim içimden. Cidden harika. Ayrıca numaramı nereden bulmuştu. "Selam, Samantha. Ben Jack. Diyecektim ki, yarın bizim eski bir arkadaşımız geliyor da. Bu yüzden yarın akşam Harry'nin evinde bir parti verilecek. Sen de gelmek ister misin?"
Bu arkadaşlarının Scarlet olduğunu anlamıştım. Gidip gitmemek arasında kararsız kalınca düşünmeye başladım. Uzun süre cevap vermediğimde Jack tekrar konuştu. "Gelmek istemezsen anlarım." O bunları söyledikten sonra "Neden olmasın? Gelmeyi ben de isterim." dedim. Ardından Jack'in sesi tekrar duyulmaya başladı. "Pekala. Yarın okula Harry ve ben gelemeyeceğiz. Hazırlıkları bizim yapmamız gerekiyor da. O zaman yarın akşam görüşürüz." dedikten sonra telefonu kapadı. Ben de dalgın ve yavaş adımlarla yürümeye devam ettim. Acaba bu kararımdan pişman mı olacaktım?
~
ERTESİ GÜN
Ne kadar yavaş olsam da hızlı bir şekilde eve ulaşmıştım. Yoksa bana mı öyle gelmişti bilmiyorum. Kapıyı açıp içeri girdiğimde salonda annem yoktu. Büyük ihtimalle kıyafetlerini yerleştiriyordu. Yorgun bir şekilde kendimi kanepenin üstüne attım. Annemi ne kadar çok özlesem de, babamla boşandıklarından beri aramız açılmıştı. Yine eskisi gibi olmamızı çok isterdim. Fakat hiçbir şey eskisi gibi aynı olmazdı. Ben düşünmeyi bıraktıktan kısa bir süre sonra merdivenlerde annemin ayak sesleri yankılanmıştı. Beni görünce yüzüne bir gülücük yerleştirdi. Eminim bu da her tebessümü gibi sahteydi. Abarttığımı düşünebilirsiniz. Belki de abartıyordum. Kim bilebilir ki? Bana iyice yaklaşınca kollarını açtı ve beklemeye başladı. Ben hala ona boş boş bakarken "Anneni hiç özlemedin mi? Sarılmayacak mısın bana?" dedi. Biraz tereddüt etsem de sonuçta o, benim annemdi. Özlemiştim tabii. Biraz yaklaşıp kollarının arasına girdim. Bana sıkıca sarıldıktan sonra bıraktı ve tekrar konuşmaya başladı. "Artık iki hafta boyunca bir yere gitmeyececeğim. Seninle yeterince vakit geçiremediğim için üzülüyordum. Bu ikimiz için de iyi oldu." 17 yıllık bir süreçten sonra bunu anlaması büyük başarıydı doğrusu. Benden cevap beklediğini anlayınca sadece "Tabii." demekle yetinip odama çıkmak için hareket etmiştim ki sesiyle durdum. "Bu arada yeni okuluna alışabildin mi?" Ona başımdan geçenleri anlatmak istemediğimden "Okul gayet iyi. Alıştım sayılır." dedim ve odama çıktım. İlk başta parti için hazırlanmayı düşünsem de saat daha erkendi. Bu yüzden yatağıma oturdum ve elime geçen bir kitabı okumaya başladı. Daha ilk satırları okurken telefonum çaldı. Arayan Abbigail'di. "Samantha, parti için hazırlanmadığını söyle bana." diye heyecanlı bir şekilde konuştuğunda giyinmeyerek doğru bir şey yaptığımı anladım. "Hayır, henüz hazırlanmadım." dediğimde Abbigail'in çığlığı, kulaklarımı tırmaladı. "Harika. Şimdi sana evimin adresini mesaj atıyorum ve kendimizi baştan yaratıyoruz." dediğimde kıkırdadım. Ardından telefonu yüzüme kapadı ve adresi birkaç dakika sonra mesaj attı.