"Karanlık saklanmak demektir."

531 62 14
                                    

Yakında,burada sizlerle olacağım. Takibi unutmayın.

Bu arada ben, Rüzgar Whovian Potherhead. Seviyorum sizi.

Lacivertin güzelliğini o kalemi ile bize yansıtan, kaybetmeyi her gün daha da özelleştiren Koray Yersüren'e teşekkür ediyorum.💋

Karanlık bedenimi odanın soğuk köşesine sıkıştırmış, morarmış gözlerim kanayan ellerimde, küçük mun ışığını izliyordum. Rüzgarın kalbimden esip geçmesi, ferahlatmıştı karanlığın sessiz edasında. Kanayan bileklerim beyaz tişörtüme geçmiş, alt kısımlarındaki Kanlar bacaklarımı Islatmıştı. Odanın kenara bakan siluet gıcırdayan dişler ile bana doğru ilerliyordu. Boğazımdan aşağıya akan terler nefes alışımı engelliyordu. Derin nefes alışlarım beni denizin yüzeyine sürüklerken başımdan aşağı düşen karlar bir hayalet silueti gibi uçuştu gözlerimden. Denize atladım tekrar. Buz gibi su bedenimdeki düşünceleri gün yüzüne çıkarırken ellerimin olmadığını görmüştüm. 

Yatağımın terden ıslandığını fark ederek uyandım kabusumdan. Boylu boyunca terlemiştim. Neler gördüğümü hatırlamaya çalıştım. Bu sefer ne delilik görmüştüm?
Saçlarımın enseme yapışarak pişirdiği yataktan kalkıp siyah'a boğucu ter kokan odamda adımlar atmaya başladım. Gözlerim  fal taşı gibi açılmış bir noktaya bakıyordu. Terden nefes alamıyordum. Şu nefret ettiğim kabuslar, bedenimi bir ağ gibi sarmış, boğazımdaki hançerlere sarılarak acıtıyordu canımı. Ben gökyüzünde karşılaştığım bir insana tutunmuş, hayalleri o insanın ellerinde olan bir erkektim. Boğazında her zaman ki kuruluğu taşıyan, nefes aldıkça ölmeyi arzulayan aklı havada bir insan. Her ne kadar kabus görsem de, güzel bir rüya görebilmek için yatağa yatardım. Mutluluğa gömerdim kendimi. Mutluluğumun aşınmış iplerini kemiren kabuslarım koparmıştı ipleri. Mutluluk ne demek, rüya ne demek bilmez hale geldim zamanla. Şaşkınlığımın şokunu atlatmadan  yeni bir rüya buluştu gözlerimle.
Banyoya attım kendimi sinsice. Nefes almayı unutmuştum. Suyun boğazımdan vücuduma ilerlediği sırada derin bir nefes aldım hızla. Su lekeleri oluşan kabinin içinde, düşüncelerimden beni ayıran suya eşlik ediyordum. Yağıyordum sonsuz acıya bir yağmur gibi. Tüm dünyanın yükü omuzlarında olan bir karınca gibi, ezilince çıkaracağı o minik sıvı gibi, tutuyordu ellerim dünyayı.  Altında ezildiğim hayallerim duvardaki tuvallerle buluşurken belim ağrıyana dek resim çizdiğim anlar zihnime "merhaba" dedi sessizce.
Soğuk su beni terlerimden ayırırken saçlarımı kurulayıp çıktım dışarıya. Gün ışığı odamı aydınlatmış, yatakta duran kıyafetlerimi görebileceğim kadar Belirmişti.
Odadaki boya kokusu burnumu doldururken kıyafetleri geçirdim üstüme.
Bugün kimi azarlayacaktım? Kime sinir olup üstüne damlayacaktım bir yağmur gibi?
Kırmaktan korktuğum insanlar gün yüzüne çıkan bağırışlarımla ellerimden kayıp gidecekti ufak bir kağıttan gemiye binerek. Daha sonra o gemi yırtılacak, boğulacaklardı suda.
Peki ya ben ne olacaktım?
Elinde tuttuğu boya fırçası ile duvarları kirleten bir ucube.
Saçlarımı tararken annem odama girdi. Direk yüzümü ona çevirdim. Siyah kısa saçları dışarıdan gelen rüzgarla birlikte uçuştu. Kara gözleri bana bakıyor, elinde tutmuş olduğu Elmayı yere bırakıyordu.
"Rüzgar" dedi sessizce.
Cevap vermeyecek kadar yorulmuştu bedenim."Rüzgar ye şunu. Madem yemek yemiyorsun, bunu ye."
Ona bakıp gülmeye başladım.
"Sen, ne zamandır beni düşünür oldun?" Dedim elmayı alıp dışarıya fırlatarak. Beni düşünmesi lazım değildi."Çık odamdan."
Bana tekrardan baktı.
"Oğlum..."
"Sen benim hayallerimin üzerini kapattın anne. O gölge sayesinde ben gün yüzüne çıkmaya korktum. Ne zaman adım atsam umutsuzlukla buluştum. Senin sayende şu an bu haldeyim. Şimdi defol odamdan!" Dedim bağırıp elimi kapıya doğru işaret ederek.
Bana hâlâ bakıyordu. Boğazım acımıştı bağırmam yüzünden.
"Bana neden böyle davranıyorsun?" Dedi sessiz tavrı ile.
Alaylıca yüzüne baktım. "Neden mi?"
Sinirlerim tepeme çıkmıştı.
"Beni deli doktoruna verdiğin için kadın. Beni deli doktoruna vermeseydin arkadaşlarım beni deli sanmazdı ve Yalnız kalmazdım!"
Ardından sırtından itip odamdan attım onu.
Deli değildim ben.
Sahi?
Değildim değil mi?
Ben hayallerine tutunurken yeri boylayan bir deliydim.



RUH HASTASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin