#Görkem Han Jr. - Ocean / Bölümün başında çalan bir şarkıdır. Şiddetle tavsiye ediyoruz!
Havadan meteor gibi düşerken bir çığlık attım ama bu korku değil, heyecan çığlığıydı. Ben dünyaya çarpmak için taklalar atarak inerken, gururla yer çekimiyle savaşırken rüzgar direniyordu.
Evet! Su buz gibiydi, korktuğumdan daha soğuktu ama sadece suyun üst kısmı böyleydi.
Buz gibi suyun diplerine doğru inerken kendimle gurur duyuyordum. Hiç korkmamıştım, sadece adrenalin vardı. Düşüş hiçte korkunç değildi. Zorluğu neredeydi?
Tam o sırada aklım beni yakaladı.
Uçurumun yüksekliğine, yüksekliğin tehlikesine, dimdik yüzeye öylesine dalmıştım ki, beni bekleyen karanlık suyu düşünmeye hiç fırsatım olmamıştı. Beni bekleyen tehlikenin suyun altında pusuya yatmış olduğunu hiç hayal etmemiştim. Sanki dalgalar benimle savaşıyor, beni top gibi, bir ileri bir geri atıyordu. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
Kızgın sular simsiyahtı, beni yukarı çekebilecek bir parlaklık yoktu, yer çekimi havaya kıyasla daha güçlüydü ama dalgaların içinde bir faydası yoktu. Beni dibe çektiğini hissedemiyordum. Aklım beni etrafımda döndürüyordu.
Nefesimi içimde tutmak için savaşıyordum. Dudaklarımı sımsıkı kapamış, son oksijenimi depolamıştım. Tuzlu su gözlerime nüfus etmiş adeta büyük bir açlıkla yakıyordu.
Suyun soğukluğu kollarımı ve ayaklarımı uyuşturuyordu. Artık hissizdim, çaresiz bir halde dönüp duruyordum.
Uzanmak için kollarımı zorladım, ayaklarımı daha hızlı hareket ettirmeye çalıştım. Çok iyi olduğumu zannetmiyordum. Mücadele etmenin bir manası kalmamıştı. Hırçın dalgalara belki de beyaz bayrak sallamalıydım.
Artık daha fazla savaşmak istemiyordum. Bu başımın dönmesinden, soğuktan yada kol kaslarımın yorulmasından değildi. Artık bitiyor olmasına seviniyordum. Bu karşılaştığım en güzel ölüm şekliydi, oldukça huzur dolu. Aklıma klişeler geldi, hani hayatın film şeridi gibi gözünün önünden geçer ya. Ben oldukça şanslıydım. Kim yeniden her şeyi görmek ister ki?
Kesinlikle bu ben değildim.
Ciğerlerim daha fazla hava için yanarken ve buz gibi suyun içinde bacaklarıma kramplar girerken halimden memnundum. Gerçek mutluluğun ne olduğunu unutmuştum.
Mutluluk. Bütün bu ölme olaylarını katlanabilir yapmıştı.
Akıntı mücadeleyi kazandı ve beni sert bir şeyin üzerine attı, görünmez bir kayanın üzerine. Göğsüme, sanki bir mızrak gibi hızla çarptı ve ciğerlerimdeki havanın hepsi gümüş kabarcıklar halinde çıktı. Su bütün boğazıma doldu ve bu beni batırıyordu. Kulaklarım. Kulaklarımda etkisini her geçen dakika arttıran rahatsız edici bir sesle doluyordu. Tiz ama şiddeti artan bir sesti. Kafam tekrar suya gömüldüğünde Harley bana dramatik bir şekilde veda ediyordu.
Harley'in tamamıyla parçalandığını görmüştüm. Ama ben yaşıyordum. Aslında boğuluyordum.
O an, başım yüzeye tekrar çıktı.
Ne kadar şaşırtıcı. Battığımdan emindim.
Akıntı yukarı çıkmama engelliyordu. Beni sürekli kayalara vuruyordu,sırtımın ortasına sertçe çarpıp, ritmik olarak ciğerlerimdeki suyu çıkartıyordu. Niagara Şelalesi gibi her yerimden su çıkıyordu. Tuz yakıyordu, ciğerlerimi yakıyordu ve boğazım öylesine suyla dolmuştu ki, nefes almakta zorluk çekiyordum. Kayalar sırtımı acıtıyordu. Bir şekilde tek parça kaldım. Dalgalar etrafımda deli gibi coşuyordu. Sudan başka hiçbir şey göremiyordum, sadece beni sertçe yukarıya çeken ellere uyum sağlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VE TANRI AĞLADI
Teen FictionKALBİNİZİN ATIŞINI MASKELEYEBİLİR MİSİNİZ? Onun tadı tıpkı yıllanmış şarabın damakta bıraktığı lezzete benziyordu. Ruhumdaki şehveti şaha kaldırıyordu. Bana ebediyeti arzulatıyordu. Onun için yanıyordum. Yabancı bir yerde, kalan tek güzellik duyguyd...