#Kiiara- Gold /Bölümün başında çalan şarkıdır.
Bomboş çevre yolunda ilerliyorduk. Kontrol panelindeki saat 5.44'ü gösteriyordu. Sessiz yolculuğumuzun ardından verandaya vardığımızda arabayı durdurdu. Fakat kapılar hala kilitliydi. Açmak için de hamle yapmadı.
''Neyi bekliyorsun? İndir beni.'' dedim emniyet kemerimi kendimden kurtararak.
Torpidoya uzanıp aldığı sigara paketinden bir dalı dudaklarının arasına sıkıştırdığında bir anlığına sigarayı kıskanıp önüme döndüm.
Sigarasını yaktıktan sonra dumanı içine çekti ve eliyle gelmem için işaret yaptı ve vücudunu bana doğru döndürdü. Onun bu hareketine uydum ve yüzümü ona doğru yaklaştırdım. Burun burunaydık. Duyguların her türlüsünü bu cazibeli herifin karşısında oynaşmasını izliyordum. Şaşkınlık, öfke, güceniklik, memnuniyet, sonra yine şaşkınlık. Nihayet inanılmazlığa bürünüyordu yüz hatlarım. Ne mi oldu sonunda?
Yoğun dalgalar halindeki dumanı yüzüme üflemesiyle öksürüp geri çekildim.
'' Hayvan.'' diye bağırdım.
Benim bu halime sesli bir şekilde gülerken tamamen kafama bıçaklar saplanmasını bekler halde birazcık araladım göz kapaklarımı. Akşamdan kalmışlığa dair daha evvel hiç başıma gelmeyen garip bir durumdayım. Asıl acı verici olan şey ise; dün gece yaşadığım utancı hatırlamak. Detaylar zihnimde tekrar canlandığında istemsizce kendime tokat attım.
Yankı gülüşünü daha da hızlandırırken ''Demek gecemi bir deliyle paylaşmışım. Ah ne kadar da yazık bana,'' diyerek sırıtmaya devam etti.
Onun bu haline sadece gözlerimi devirdim. Herif gülmekte haklıydı. Aptalın teki gibi görünüyordum.
Ondan destek alarak elimi bacağına koydum, yükümün bir kısmını ona vererek belki de kucağına çıkmış gibi görünüyordum.Sonunda zaferle ışıldayan gözlerimle şu kapıları açan tuhaf tuşa bastım.
''Bıraktığın için sağ ol. Gerisini ben hallederim,'' dedim kapıyı açıp ukalaca sırıtırken bir yandan da rüzgarın saçlarımı savurmasına izin verdim. Sert bir şekilde çarptığımda yüzünü büründürdüğü acı hissi keyifle izledim. Çünkü kapıya zarar verecek kadar hızlı çarpmıştım. Arabayı geri geri sürüp uzaklaştığında ona sahte bir gülümsemeyle dramatik bir şekilde el salladım.
Kalçalarımı kıvırtarak verandanın girişine ağır adımlarla vardığımda tek arzum, tüm evin tuvalet kağıtlarıyla süslenip, mumyalanmış adamların veya asi prezervatiflerin etrafta alalede dolaşmamasıydı. Kapıyı araladığımda, içeride olan tek parçam kafamdı. Deli gibi etrafa bakıyordum. Kafamı sağa sola hızlı bir şekilde çevirip duruyordum. Ne bir dağınıklık ne bir gürültü vardı. Partilerde böyle olağandışı şeyler hiç görmemiştim. Normali aramak cidden ne kadar da zordu böyle?
Pes edercesine parmak uçlarımla koridora ilerledim. Ve sonra banyo. Hani neredeydi şu ağzı leş gibi kusmuk, çöpten beter kokan insan. Tam burada kusmuş, uyuyakalmış olmalıydı. Burayı da temiz bulduğuma sevinirken, suratıma bir derece insan gibi hissetmeme yetecek kadar miktarda soğuk su çarptıktan sonra Vildan'ı aramaya koyuldum.
Kocaman ev. Salondan geçerken lüks tasarım mobilyalarıyla mükemmel bir biçimde yerleştirilmiş sanat eserlerine çok az dikkatimi verdim. Bir aralar beş parasızın tekiydim lakin Vildan'la tanışana kadar. Biliyorum şu bar meselesinde borcunu ben ödemiştim. Kız belli ki yanında nakit taşımıyordu. Sorun da ilk kez kredi kartının bu kadar işe yaramaz oluşuydu. Vildan'ın teklifi üzerine bu eve taşındığımda Dünya'nın diğer yarısının nasıl yaşadığını görmeye nihayet alışmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VE TANRI AĞLADI
Ficção AdolescenteKALBİNİZİN ATIŞINI MASKELEYEBİLİR MİSİNİZ? Onun tadı tıpkı yıllanmış şarabın damakta bıraktığı lezzete benziyordu. Ruhumdaki şehveti şaha kaldırıyordu. Bana ebediyeti arzulatıyordu. Onun için yanıyordum. Yabancı bir yerde, kalan tek güzellik duyguyd...