Bölüm 6 - Çığlık

410 33 16
                                    

Evden dışarı ilk kez çıkmıştık. Dışarıda dondurucu bir soğuk vardı fakat soğuğu umursamayacak kadar nefret doluydum. Bir kişi yüzünden önce ailem, sonra da arkadaşlarımı kaybettim ve şimdi kız kardeşim de yok oldu. Onu bulmalıydım. Bu lanet yaratık her ne ise, onu durdurmalıydım. Ne pahasına olursa olsun.

Gecenin bir yarısında koşar adımlarla bahçeye doğru gidiyorduk. Etraf kapkaranlıktı. Etrafımızdaki tüm binaların ışıkları kapalıydı. Sanki tüm dünya bizimle dalga geçiyordu. Bahçeye geldiğimiz gibi duraksadık. Çimlerin üstündeki sürüklenme izine tekrar baktık. Bu, Selin'in kaybolmasından önceydi. İzin ona ait olmadığını biliyordum fakat bu işaret bizim için bir ipucuya dönüşebilirdi. Önder hiç şikayet etmeden geliyordu benimle birlikte. Zaten bir çok arkadaşını kaybetmişti, ondan alınacak daha fazla bir şey yoktu daha fazla. İzi takip ettik. Taa ki salak bir ağacın önüne gelene kadar. İz bir meşe ağacının önünde bitiyordu. Sinirden aklımı oynatmak üzereydim. Saçlarımı yolmaya başladım. Aklımı yitiriyordum.

"NEREDE BU?!"

"Bulucaz kanka merak etme." dedi Önder.

Ya bulamazsak? Ya Selin çoktan ölmüşse?

Hayır. Böyle bitmeyecek, bitemez.

Sinirden meşe ağacını yumruklamaya başladım. Önder her ne kadar beni engellemeye çalışsa da bana tam anlamıyla engel olamıyordu. İşin garip yanı ise, ben ağacı yumrukladıkça rüzgar daha fazla uğulduyordu. O lanet olası yaratığın buralarda olduğunu hissedebiliyordum.

"KARDEŞİM NEREDE SENİ OR*SPU ÇOCUĞU?!"

Aynı uğuldama devam ediyordu. Önder sadece bana bakıyor ve ne yapacağımı merak ediyordu. Bir sonraki hamlemin ne olacağını öğrenmek istiyordu.

Birden bir çığlık geldi karanlıktan. Çığlık gerçekten çok ürkütücü bir kız çığlığıydı. Önder ve ben de donakalmıştık oracıkta. Çığlığın geldiği yöne doğru bakıyor, hiç bir şey göremiyorduk. Yavaş yavaş karanlığa doğru gittik. Ardından aynı çığlık tekrar geldi kulaklarımıza. Bu sefer daha şiddetliydi. Ayrıca sinirimi bozan tarafı, bu Selin'in çığlığıydı.

Karanlığa doğru koşmaya başladım. Yolumda ne olduğu umurumda değildi, sadece koşuyordum. Ben koştukça çığlık şiddetleniyordu. Karanlıkta umursuzca ilerlerken en sonunda demir parmaklıklara geldim. Tıpkı futbol sahalarının etrafındaki tel örgüye benziyordu bunlar. Çığlık kesilmişti. Parmaklıkların ardında ne Selin vardı, ne de yaşayan başka bir canlı. Sadece boş, karanlık bir yol.

"SELİN! BENİ DUYUYOR MUSUN?!" diye bağırdım.

Bir elimle parmaklıkları sıkmış, kız kardeşimin bana cevap vermesini umarken bir taraftan da ağlıyordum. Sanırım o, o ölmüştü.

Arkama dönüp Önder'e sarılmak istedim fakat arkamda Önder yoktu. Hiç kimse yoktu.

Titreyen sesimle "Önder?" diye seslendim karanlığa. Cevap gelmedi.

Hayır. Şimdi de Önder mi? Bu başıma geliyor olamaz.

Bahçeye doğru geri koştum. Koşarken aniden bir ses duydum. Sanki biri boğuluyordu. Sesin geldiği tarafa doğru yöneldim ve Önder'i ağaca asılı bir şekilde gördüm. Ağzı bantlı, bir darağacında sallanıyordu. Önder'e doğru koştum. Ben yaklaştıkça Önder bir şey demeye çalışıyordu fakat ağzındaki bant yüzünden hiç bir şey anlamıyordum. Halatın diğer ucunun yerde olduğunu farkettim ve ona doğru yöneldim. Önder daha fazla bağırmaya başlamıştı fakat hala anlamıyordum. Bantı da çıkarmam için çok üstteydi. Her yerimden ter akıyordu ve yerdeki halatı tuttum. Önder daha da çok bağırmaya başlamıştı.

"SAKİN OL! SENİ KURTARACAĞIM!"

Yavaşça bağlandığı yerden ayırdım halatı ve ardından bıraktım. Önder'in aşağı düşmesini bekliyordum fakat düşmedi. Önder soluksuz bir şekilde bağırıyordu. Gözlerinden akan damlalar ayakkabılarımın ucuna düşüyordu. Halatta bir bozukluk olup olmadığını anlamaya çalışıyordum. Tam o sırada Önder çok yüksek bir şekilde bağırdı ve gözlerimin içinde bedeni ortadan ikiye ayrıldı.

"HAYIIIIIRR!"

Artık Önder diye bir şey yoktu ortada. Bir bedenin iki yarısı vardı artık. Nefes alamamaya başladım. Selin'in çığlıklarını tekrar duymaya başlamıştım. Bir taraftan Önder'in cansız bedenini, bir taraftan da durmadan şiddetlenen çığlıklar... Yavaşça dizlerimin üzerine düştüm. Gözlerimdeki yaşlar tükenmişti artık. Göz kaslarım muazzam derecede ağrıyordu ağlamaktan. Gözlerim bedenimden çıkacak gibiydi. Yere düştüm. Vücudumun titrediğini hissedebiliyordum. Yavaşça gözlerim kapanıyordu. Ben ne kadar kapatmamaya diretsem de kendimi, başaramıyordum. Son bir defa açtım gözümü. O an karanlığın içinde bir silüet gördüm. Sadece bir silüet. Ne bir insana benziyor, ne de bir hayvana benziyordu. Beni izliyor ve garip sesler çıkarıyordu, kahkaya benzer garip sesler... Ellerimi son kez uzattım ileri doğru. Fakat havada kalması çok uzun sürmedi. Bunun ölüm olmadığını biliyordum. Bu bambaşka bir şeydi. Bir şey bedenimi ele geçiriyordu. Hareket edemiyordum. Vücudumun tamamı yerdeydi artık. Önder'in ölü bedeninin ve kardeşimin çığlıklarının önünde yavaşça gözlerim kapandı.

6.BÖLÜM SONU

DEVAM EDECEK.

Parti GecesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin