Bölüm 5 - Sessizlik

474 38 17
                                    


Hemen önümde Arda'nın ve Ogün'ün cesetleri duruyordu. İstemsiz olarak geriledim ve sonunda yere düştüm. Gözüm hala cesetlerdeydi. Ortalık kan gölüne dönmüştü resmen. Garip sesler çıkararak ağlamaya başlamıştım artık. Ağlama sebebimin hüzünden mi yoksa sinirden mi olduğunu anlayamıyordum. Önce ailem, sonra da arkadaşlarım... 

Kendimi toparlamaya çalıştım ve yavaşça ayaklarımın üzerine kalktım. Cesetlere bakmadan arkadaşlarımın üzerinden geçtim. Koridor boyunca üç ceset daha vardı. Bunlar Buse'ye, Hakan'a ve Berke'ye aitti. Gördüklerim karşısında çok zor ayakta duruyordum. Kendimi bıraksam, küçük bir kız gibi çığlık atıp evden kaçmaya çalışabilirdim. Fakat hayır, öyle bir şey yapmayacağım.

Yavaşça lavaboya doğru yöneldim. Yürürken ayakkabılarımın her tarafına kan bulaştı. Cesetlere bakmamak için kendimi zor tutuyordum fakat kendimi kaybetmemem için bunu yapmak zorundaydım. Lavabonun kapısına geldiğimde kapının kilitli olduğunu farkettim. Fakat garip bir şey vardı. Alttan ışık gelmiyordu. Bunun iki anlamı vardı. Ya kapı dışarıdan kilitlenmişti, ya da biri ışığı kapatıp kendini içeri kilitlemişti. Titreyen ellerimle kapıyı tıklatıp ağlamaklı bir ses tonuyla "Kimse var mı?" dedim. Ses gelmiyordu fakat içeriden çok yüksek bir şekilde nefes alma-verme sesi duymaya başlamıştım. Evet, biri içerideydi. Ben kapıya tıklattıkça nefes alıp-verme sesi daha da yükseliyordu. Üstelik oldukça titrek bir tondaydı. Bizimkilerden biri olduğunu anladım. 

*Fısıldayarak* "Ben Ataberk. Kapıyı aç."

Aradan on saniye geçmişti ve kapı hala açılmamıştı. 

"Lütfen. Birlikte durmalıyız. Aç şu kapıyı." dedim.

Yavaşça kilidin açılma sesini duydum fakat kapıyı açmamıştı içerideki kişi. Yavaşça kapı kolunu kavradım ve aşağı indirdim. Gıcırdayan kapıyı yavaşça araladım. Işığı açtım. İçeride duran Önder'di ve zar zor nefes alıyordu. Yanına gidip yere oturdum. 

"Neler oldu böyle?" dedim titrek bir ses tonuyla.

"O ŞEY! O ŞEY BURADAYDI!" 

"Kim buradaydı?"

"BİLMİYORUM! O İNSAN OLMAYAN LANET OLASI ŞEY!"

"Ne yani, hayvan mıydı?"

"HAYIR! SEN GİTTİKTEN ON SANİYE SONRA IŞIKLAR KARARDI! HER YERDE ÇIĞLIKLAR KOPTU! TELEFONUMUN IŞIĞINI KULLANARAK BERKE İLE BİRLİKTE KAÇMAYA ÇALIŞTIK. TAM LAVABOYA GİRECEKKEN BERKE'NİN AĞZINDAN KAN GELMEYE BAŞLADI VE YERE YIKILDI. KENDİMİ BURAYA ATIP KİLİTLERKEN IŞIĞI AÇMAYI BİLE UNUTTUM."

Önder'in dedikleri karşısında donakaldım. 

"Senden başka kurtulan oldu mu?"

"Sanmıyorum." dedi Önder.

"Burada daha fazla duramayız."

"Peki ne yapıcaz? Ya o yaratık tekrardan gelirse?!"

"Burada ona ölmeyi bekleyemeyiz. Birlikte kaçabiliriz." dedim.

Yavaşça kalktım, ardından kalkması için Önder'e yardım ettim. Birlikte lavabonun kapısından çıktık. Önder yerdeki ölü bedenleri görünce kusmaya başladı. Ona destek oldum ve cesetlerin arasından geçtik. Her odayı kontrol etmemiz ve yaşayan olup olmadığını öğrenmemiz gerekiyordu.

-15 DAKİKA SONRA- 

Her odayı tek tek kontrol etsek de önceden gördüğümüz o beş cesetten başka bulamadık. İşin garip yani, onlar haricinde kimseyi bulamadık. Nereye gitmişti herkes? Benimle birlikte 13 kişiydik partide. Ben ve Önder'i de sayarsak, yedi kişiyiz sadece evin içinde. Hadi Kazım zaten öldü. Peki, nerede bu beş kişi? Daha da önemlisi, Onur nerede?

-3 DAKİKA SONRA-

Artık evde sadece iki kişiydik. Önder ve ben. Sadece biz hayatta kalmıştık. Peki neden? Bu canavar, Berke'ye daha dokunmadan onu öldürebildiyse ve saniyeler içinde bir çok can alabildiyse, nasıl oldu da sadece kapı kilitli diye lavaboya giremedi ve Önder'i öldürmedi? Daha da önemlisi, beni kaçırdığı halde neden tekrar geri getirdi? Tüm bu olan biteni mi görmemi istedi?

Bir kaç saniye kafamdaki tüm bu soruları bir kenara bırakmaya ve doğru düzgün düşünmeye çalıştım. Gözlerimi kapattım. Kendimi normal bir gündeymiş gibi hayal ettim. Sakinleşmeye çalıştım. Fakat tam o sırada aklıma çok daha önceden getirmem gereken bir şey geldi.

"KIZ KARDEŞİM!" diye bağırdım. Önder'in yakasından tuttum.

"SELİN NEREDE?! ONU GÖRDÜN MÜ?!" 

"Ha...ha...hayır." diye kekeledi Önder.

Tüm bu korku dolu anlar arasında biricik kız kardeşimi, Selin'imi unutmuştum. Koşarak tüm evi tekrardan aradım. Bakmadık delik bırakmadım. Fakat o hiç bir yerde yoktu. Yüksek bir şekilde ağlamaya başladım. İki dakika boyunca sesli ağlamadan sonra gözlerimin yaşını sildim. Yavaşça arkama dönerek Önder'e baktım. İçimde çok büyük bir nefret vardı. O yaratığı bulmak ve öldürmek zorundaydım. Ne pahasına olursa olsun. Zaten annemi, babamı, arkadaşlarımı kaybetmiştim. Bir de kız kardeşimi kaybetmeyeceğim. Sinir dolu gözlerle Önder'e bakıp titrek bir şekilde seslendim ona.

"Önder, ceketini al."


5.BÖLÜM SONU

Parti GecesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin